1990’lı yıllarda 43 ya da 50 yaşlarında olan kadınların ciltleri ve vücutları, günümüz kadınlarına göre nasıldı hiç düşündünüz mü ?
İki döneme ait ciltler arasındaki en önemli farkı, cildin dokusundaki dönemsel değişimine bakarak anlayabiliriz.
Dermatolojik açıdan cildin yaşını belirleyen en önemli faktör cildin epidermis ve dermis yapısıdır. Epidermis ilk görüşte gözümüze çarpan en üst tabakadır, bu tabaka bize cildin mat ya da parlak veya lekeli ya da kızarık, gözenekleri açık, temiz ya da siyah noktalı veya yağlı gibi özelliklerini gösterir. Dermis tabakası ise, epidermis tabakasının altındadır, iki parmak arasında sıkıştırdığımız cilt dermise ait bilgi verebilir. Sıkı ve sarkması az ciltler parmaklar arasına kolay gelmez, çoğumuz bilir bir çocuk cildinden makas almak zordur. Kolajenden zengin ve son derece sıkıdır dermis.
Bir dermatolog olarak epidermisi nemsiz, gözenekleri genişlemiş ve lekeli olarak değerlendirdiğim zaman ilk olarak güneş hasarını düşünürüm. 1990’lı yıllarda 30-40 yaşlarında olan kadınlar, belki çocuklarına az da olsa güneş koruyucu sürmeye başlamışlardı. Ancak kendilerinin gençliği hatta benim de çok kısa bir dönemim vücudumuza ya cola, havuç yağı sürdüğümüz ya da hiçbir koruyucu sürmediğimiz yıllardı. İşte en büyük sorun, iyiliklerinin yanı sıra aynı zamanda DNA hasarı yapan ve radyasyon olan güneş ışınlarının ciltte; - hem epidermiste hem de dermiste - birikici ve kümelenen hasarlara yol açmasıdır. Üstelik o dönemde cilt altı vitamin enjeksiyonları, hyaluronik asit ile nem aşıları ülkemizde bilinmiyor, belki çok nadir uygulanıyordu.
2000’li yıllar botox enjeksiyonlarının yaygınlaşmaya başladığı; hemen arkasından hyaluronik asit dolgularının takip ettiği yıllar oldu. Bu buluşlar, şu an 40 yaş ve üstüne çok ama çok büyük bir gençlik avantajı sundu. Botox bana göre Nobel’lik bir ilaçtır. Çünkü alın germe dahil yapılan full face lift tarih oldu adeta. Ayrıca erken yaşta botox yaptıranlar için, göz kapağı sarkmasını da önlemek ya da erken yaşlarda yapılan blefaroplasti operasyonlarının sayısını belirgin oranda azaltmak gibi avantajlar yarattı. Doğru ellerde yapılan Neştersiz olan uygulamalara güven arttı. Tabii her yenilikte olduğu gibi ilk yıllar botox ve dolgu uygulamalarında kullanılan dozlar ve işlem bölgeleri kısıtlıydı. Tecrübeler kazandıkça ve paylaşıldıkça ileri botox denilen uygulamalar günümüzün rutin uygulamaları arasına girdi.
Gerek botox, gerek dolgu veya herhangi bir anti- aging uygulaması yaptırmadan önce siz okuyucularımın dikkat etmesi gereken en önemli konu, konusunda uzman anatomi bilgisine hakim bir hekim ile görüşmenizdir. Hekiminizin, ihtiyacınız olan işlemi belirlemesi, hangi sırayla ve ne sıklıkta yapılabileceğini planlaması son derece önemlidir.
Kolajen Hapı İçmeli miyim?
Kolajen ve hyaluronik asit dermisin ana bileşenleridir. Cildini beğendiğimiz insanların dermis tabakası sağlıklı yani bu iki bileşeni üretiyor demektir. Ancak yaşam biçimine ve kilo alıp verme ya da doğum yapıp yapmama durumlarına göre değişebilen ihtiyaç, bu iki yapının enjeksiyonlarla desteklenmesini gerektirir. Çok sorulan bir soru ben kolajen hapı içmeli miyim? Ya da ne zaman hyaluronik asit iğnelerine başlamalıyım? Bunu da bir sonraki yazımızda detaylandırayım.
Sağlıklı ve mutlu günler dilerim,