HASAN ABİ
Ben gazetecilikte 50 yılımı geride bıraktım.
Bu 50 yılın tümü Milliyet’te geçti.
Gazeteci olabilmek için, kabiliyet, eğitim ve tecrübe gerekir.
Yani başarılı meslek büyüklerini izlemek lazımdır. Ben Abdi İpekçi’yi Turhan Aytul’u ve Hasan Pulur’u izledim.
Bu meslek hocalarımın ikisi çoktandır yok.
Üçüncüsü Hasan Pulur (Hasan Abi) ise 2 aydır yoğun bakımda, hastanede, ağır hasta...
Ben ona şifalar diliyorum ve sakın beni hocasız bırakma Hasan Abi, diyorum...
AKP’nin aldığı oy 2011 seçimlerine göre düştü. AKP artık tek başına iktidar olamıyor.
Niye?
AKP’nin savunduğu politikaya bir grup seçmen daha yanlış, dedi. Koalisyon şart. Arayışlar bu yolda.
Ama bu da zor.
Çünkü bir yanda koalisyon arayışı var.
Öte yanda güçlü bir elin erken seçim arayışı var. Hem de bu erken seçimi Cumhurbaşkanı istiyor.
Niye?
Döndük dolaştık aynı noktaya geldik.
Savaş noktasına...
“Hazır ol cenge ister isen sulhu salah” sözü doğruymuş.
Hem de bu kez iki cephede savaşacağız, savaşıyoruz.
PKK ve IŞİD.
78 milyonluk, 776 bin kilometrekarelik, kalkınmış ve bölgesinde demokraside ilerlemiş, adeta bir yıldız olmuş, güçlü Türkiye’ye bu durum yakışır mı?
Bu vasıfları olan bir Türkiye’ye kimse çatmaya bile cesaret edememeli.
Ama ediyorlar.
Evet politikacıla-rımızın birçoğu bu ülkeyi, bu 78 milyonu düşünmüyor.
Bakın Türkiye’nin etrafında yangın var. Halklar mutlu değil.
Türkiye’nin de öyle olmasını, zayıf olmasını, ilerlememesini, iç kargaşaya düşmesini isteyenler, parçalanmasını bekleyen dış güçler var.
Bu kuruntu değil, aleni görülüyor.
İşte Suruç katliamı...
Bu negatif isteklere karşı sağlam durmak lazım.
Ama önce politikacıların kaya gibi sağlam durması. Bilinçli olması gerekir.
Bu onların parti ve şahsi çıkarlarını bir yana bırakıp 78 milyonun çıkarını birinci sıraya almasıyla mümkündür. Ama hükümet kuruluşu görüşmeleri bize gösterdi ki parti yöneticilerinin çoğu ülkeyi düşünmüyor.
Bayram öyle günlere rastladı ki.
Adeta arada sıkıştı.
Ne arasında?
Hayatımızla, seçim sonucu arasında.
Çünkü seçim de hayatımız demek.
Ya ondan yararımız çıkacak, ya da zararımız.
Yani bayram bizim için ya hakiki bir bayram, ya da cehennem olacak.
Göreceğiz.
Bu bir ay bize, “siyasi senaryo” denen şeylerin çoğunun palavra olduğunu, olacağını öğretti.
Gerçeğe inanacaksınız, senaryo ya hayır.
Neler söylenmedi.
Kimlerin kimlerle gizli konuştuğu, anlaştığı mı anlatılmadı.
Kaç çeşit hükümet kuruldu.
Bunlar için inandırıcı deliller ileri sürüldü.
Yani, amiyane tabirle “yersen” yani yutarsan.
Evet, 7 Haziran dönüm noktası olmalı.
Türkiye için ve Türk politikacıları için.
Onlar ne derse desin, halk onlardan iyi düşündüğünü ve fırsat verilince bunu göstereceğini ispatladı.
Herkes seçimde sandığa koştu ve katılım % 86 oldu.
Pek çok Avrupa ülkesinin demokrasisinde bile böyle bir katılım yok.
İktidar “başkanlık” ve “tekrar tek parti iktidarı” istiyordu.
Ana muhalefet “% 35 oy” istiyordu.
Ve bunlar olacak zannediliyordu.
Kılıçdaroğlu önce kendi başbakan olmak istedi, sonra başbakanlığı Bahçeli’ye teklif etti.
Sanki o orkestra şefi.
İstediğini istediği mevkiye getiriyor.
Kılıçdaroğlu, Bahçeli’yi başbakan yapsa ülke daha iyi bir duruma mı gelir?
Hayır.
CHP ve MHP’yi dışarıdan destekleyecek bir parti olacak. HDP’ye ihtiyaç bu bakımdan var.
O zaman çözüm süreci konusunda HDP ile MHP nasıl anlaşacak.
Bu mümkün mü?