Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Dedem dokuma tezgahının başında o kadar uzun yıllar çalışmıştı ki, öldüğünde tezgahta çalışır şekilde kasılıp kalmıştı. Dede bu kadar çalışman boşa gitmeyecek, bu ülkenin en iyisi olacağım diye ona sözverdim”
Yaklaşık oniki yıl önce kendisiyle röportaj yaparken söylediği bu cümleler beynime adeta mıhlanmıştı Ahmet Nazif Zorlu’nun...
Günlerce bir insanın o halde ölümü gözümde sahnelendi.
O röportajı yaptığımız yıllarda Zorlu, Asil Nadir’den satın aldığı Vestel’le iyi başlangıç yapan ancak yaptığı başlangıçtan daha iddialı konuşan bir işadamıydı.
Yılda 1 milyon televizyon üreteceğiz dediğinde gülümseyenler çoktu.
Tahsil durumu da gözönüne alındığında, sonunun Manisa’daki kara talihli komşusu Raks gibi olacağına dair yorumlar çoğunluktaydı. Teknoloji başdöndürücü bir hızla gelişirken, şimdi Denizlili dokumacı bir aileden gelen bu adam büyük yatırımlara giriyordu, mümkün değil bu hızlı gelişmelerle başa çıkamaz diyenler çoktu.
Bunu söyleyenler yalnızca bir yönüyle haklı çıktılar. Vestel’in üretim yaptığı beyaz eşya teknolojisi model değişimleriyle yaşanırken, televizyon ve elektronik teknolojisi “başkalaştı.”
LCD televizyonlar, lap toplarla yeni dönem teknolojileri bu sistemler üzerine kurulurken, Vestel, beklentilerin aksine bu hızlı gelişmelerin altında kalmadı.
Bugün gelinen noktayı yaşayarak görüyoruz.
Önceki gün 100 milyonuncu televizyon üretilirken, üretim tesislerini de gezerek gördük.
Sekiz fabrikadan oluşan Vestelcity’deki modül fabrikasında AR- GE merkezi uzay üssü gibi.
Ya da Zorlu’nun deyişiyle bir ameliyathaneden 10 kat daha fazla titizlikle çalışılıyor.
Özel kıyafetler ve özel odalarda çalışan AR- GE mühendisleri Vestel’in yazılımlarıyla üretim yapıyor.
* * *
Tesisleri gezerken yıllarca okuyup bilgisayar mühendisi, uzmanı çalışanların gün ışığı almayan özel projeksiyonların altında bu zor işi hayatları boyunca nasıl yaptıklarına dair olanları saymazsak düşündüğüm şuydu; Zorlu’nun azmi yalnızca Vestel’i ayakta tutmakla kalmadı, artık Türkiye’nin içine sindiriyor.
Anlatmak istediğim; aslında Zorlu’nun da, diğer üst yöneticilerin ve çalışanların da azmine Türkiye pek ortak olmadı. Vestel ürünlerine, amatör ligin üst sıradaki oyuncuları gözüyle bakıldı. Çoğunlukla Türkiye’nin bütçesine denk bütçesi olan egemen markaların altında ezme içgüdüsü hakim oldu. Bu tür yatırımlar bir süreç meselesi olarak görülemedi.
Hala birçok kamu kuruluşunda dahi Vestel markası alınmıyor, yabancı ürünler tercih edilebiliyor. Zorlu’nun şimdi yapmak istediği daha çok bu algıyı değiştirmek gibi geldi bana... Özetle, “Artık farkım kalmadı, ne yatırım gerekiyorsa yaptım.” üzerinde duruyor.
Yani Zorlu artık biraz da Vestel iç piyasada ön yargılarla savaşıyor...
* * *
Vestel’in dışında da grubun yatırımları hızla sürerken, Ahmet Nazif Zorlu’dan ayaküstü Ege Bölgesi’ne yönelik yatırımları artırmanın da sinyalini aldık. Gerçi “Para kaf dağının arkasında olsa giderim” diyen Zorlu ile konuşurken, Ege Bölgesi’nin her zaman ayrı bir yeri olduğunu söylemeyi de ihmal etmedi.
“Manisa demek zaten Vestel demek. Vestel’e yatırımlar sürekli devam ediyor. Ayrıca nikel yatırımı da başlatıyoruz. Burada 10 milyar dolarlık bir rezervimiz var. Ayrıca arkadaşlar Ege’de yatırım yapalım dediklerinde bundan ayrı bir keyif alıyorum.”
Zorlu, dünyanın her yerinde yatırım yaparken, öncelikle kendine uğurlu gelen bu bölgeye yatırım yapmaktan mutlu olduğunu belirtiyor. Tabii aynı bölgede bir başka nikel yatırımı durduruldu. Bakalım Zorlu Grubu’nun ki nasıl bir tepkiyle karşılanacak...
Vestel’in üretim tesislerini kalabalık bir grupla gezerken, “Başladığınız noktayı düşününce bu kadar hesaptan öte cesaret görünüyor, sanki gözü kapalı yatırım yapmışsınız” diyebildiğimde yanıtı “Çabuk karar veririm ama inanmadığım işe asla girmem. Bırak öyle sanılsın” oluyor.

Türkiye OLED’e geçmeli
Cam da günümüz teknolojisi cell üretimine dünya devleri 15- 20 sene önce başladı. Türkiye bu konuda treni kaçırdı.
Şimdi OLED (*) teknolojisi var. Sektörde OLED’i üreten dünyaya hükmeden ana sanayiler arasında yer alıyor. Zorlu bu teknolojiyi üretebileceklerini ancak Hükümet teşviği gerektiğini söylüyor. Bir yandan da “Hükümetten destek bekliyor” şeklinde algılanmaktan korkuyor. Geçmiş dönemde bazı hükümetlerden yoğun destek aldı, “Bu nasıl özel sektör” eleştirilerine yeniden maruz kalmak istemiyor. OLED teknolojisi iki milyar dolara yakın bir yatırım gerektiriyor. Televizyon ve bilgisayar üretiminde bu yatırım olmadığı takdirde firmaların gerçek bir dünya markası olmasını beklemek zor. Zorlu da içtenlikle anlatıyor zaten, “Biz dünya firması olduk ama dünya markası olamadık.”
Bakalım AKP Hükümeti Zorlu’nun bu çağrısına nasıl yanıt verecek?
(*)OLED: Organic Light Emitting Diode, LED’lerde bulunan elektriksel ışık saçan katmanların polimer ve benzeri organik maddelerden yapılmış olanı.

Ticaret için uzaya da giderim
* 90’lı yıllarda sizin için “Bu adam nereden çıktı? diye soranlar oldu...
-Hem de çok oldu. Ben de buna şaşırıyorum, biz öylesine birden çıkmadık ki. Özellikle piyasa bizi iyi bilirdi. Babamızdan bize geçen miras belki de en önemlisi yani güven. Biz Zorlu ailesi olarak kimseye kazık atmadık.

* Hiç mi sıkışık döneminiz olmadı?
-Olmaz olur mu? Ama gerektiğinde faizle borç aldık ve yine borcumuzu zamanında kapadık.

* Şimdi yeni yatırımlara girmek kolay ama siz yoklukta da büyük yatırımlara girebildimiz.
Kalktım Babadağ’dan Karadeniz’e ticaret yapmaya gittim. Hala sorarlar niye oraya gittin diye... Valla kardeşim ticaret neredeyse oraya giderim. Dünyanın öbür ucunda ticaret var, iş var deseler oraya giderim. Uzayda ticaret yapıldığını duysam oraya da giderim.

* Madem işadamı olma hayalleri kurmuştunuz niye okulu bıraktınız?
-O zaman yakınlarda okul yoktu, gözümde büyümüştü uzaklara gitmek. Ayrıca çok önemli işler yapıyordum dükkanda, muhasebe ile ilgileniyordum ve kendimle gurur duyuyordum. O yüzden okumayacağım ve çalışacağım dedim. Ama matematiğim çok kuvvetliydi.

* Hâlâ iyi hesap yapar mısınız?
-Hala hesabı kitabı kimseye bırakmam. Hesap makinasını bile çok az kullanırım. Yani 10 parmak daktilo yazmak gibi bir şey benim için. Pratik hesabım çok iyidir, alışkanlık tabii...