BAZI toplantılarda genç insanlar şirketlerinin başarılarını, yeni girişimlerini coşkuyla anlattıklarında içten içe gülümsediğim olur.
Çünkü çoğu, babadan, aileden kalma işi devralmıştır. Firmalarına katkıları olsa da açılmış yoldan gitmek her zaman daha kolaydır.
Zor olan ise çoğu zaman sağlam başlangıçlar yapabilmek. Belki de bu nedenle, zorluklara dayalı girişimcilik öyküleri daha çok dikkatimi çekiyor. Gürsüt ve Gürmar firmalarını kuran Gürler kardeşler iş yaşamına deyim yerindeyse ‘fevkaledenin fevkinde’ zorluklarla başlayanlardan...
Gürmar ve Gürsüt’ü büyük ağabey İsmail Gürler’in öncülüğünde Veli, Muzaffer, Sedat, Kosat olmak üzere beş kardeş kuruyor. Ben kardeşlerin dördüyle görüşebildim.
Veli Gürler, enginar seçmeye Aydın’a gitmişti aynı saatlerde.
Kardeşlerin aralarında büyük yaş farkı olunca, birinci ve ikinci kuşak yanyana gibi duruyor.
İki büyük ağabey Veli ve Muzaffer Gürler, Gürmar’la marketçiliğe, Sedat ve Kosat ise Gürsan’la üretime yönelmişler.
Marketler 16 mağazaya ulaşırken, Gürsüt de ay sonunda Tire OSB’de yeni bir fabrikanın temelini atmaya hazırlanıyor. Yine Tire’de 900 dönüm arazi üzerinde küçük ve büyükbaş hayvan çiftliği kurmaya hazırlanıyorlar.Büyükler temkinli, gençler hırslı.
5 kardeş, 900 kişinin çalıştığını belirttikleri Gürmar marketleri ile Gürsüt’ü yönetiyorlar.
Yolu açmak zordur o yüzden ilk olarak yolu açanla, büyük ağabey İsmail Gürler’le görüştüm. İsmail Gürler, konuşmaları ve tavırlarıyla hala Konya yörüklerinin izlerini taşıyor.
* Köyden yola çıkış nasıl oldu?
Konya Beyşehir Dumanlı köyünde yaşıyorduk. Önceleri çobanlık yapıyordum, sonra inşaatlarda çalıştım. Daha sonra benzincide çalışırken, kazayla bir arabanın camını kırdım. Patron öde dedi, ertesi gün parayı ödedim ve işi bırakıp Antalya’ya geldim.
* Film gibi...
Doğru Allah bana film gibi bir hayat verdi. Antalya’ya geldik, inşaattan anladığım için soğuk demircilik yapmaya başladık. 82 yılında bir tanıdığımın çökelek ticaretinden iyi para kazandığını fark ettim. Köylüden çökeleği toplayarak pazar esnafına dağıtıyordum. Durumum her biraz daha iyileştiğinde bir kardeşim yanıma geldi. İş iyi gidiyordu ama Antalya’da turizm 90’lara doğru hızlı geliştiği için hammadde yani çökelek bulamaz hale geldim. Baktım en iyi çökelek Ege’de, İzmir’e yerleşmeye karar verdim.
* Çökelek ticareti nasıl büyüdü??
Bir süre sonra üç tekerlekli motor aldım. Halk pazarlarına onunla peynir dağıtmak büyük lükstü. Dört kardeşim de İzmir’e gelince biz Ege’nin peynir ticaretini gözü kapalı bilir hale geldik.
Marketçilik mecburiyet oldu
* Marketçiliğe girmek de sizin kararınız mıydı, yoksa bu kez kardeşleriniz mi sizi yönlendirdi?
Kriz yönlendirdi. Peynir işini büyütmüştük ama 2000’in başında piyasalarda nakit sıkışıklığı başlamıştı. Yüklüce peynir verdiğimiz marketten paramızı alamayınca marketi devraldık.
* Tansaş, Kipa, gibi market zincirlerinin güçlü olduğu İzmir’de marketçilikte büyüyecek bir potansiyel bekliyor muydunuz?
-Bir şey beklemiyordum. Kardeşlerime sadece iki şey öğütledim. Malı en iyi neredeyse oradan alacaksınız ve hep köydeki temiz kalpli olacaksınız.
* Başka kentlere de yayılmayı düşünüyor musunuz?
Düşünmüyoruz, çoğalmaktan ürküyoruz. 15 markete ulaştık, 30 şube bize yeterli. Marketlerdeki ürünlerin sayısı arttı ama tadı azaldı. Biz hala ne satarsak lezzetli olsun derdindeyiz. Bu özellik kaybolmamalı.
* Aileyi hala siz mi yönlendiriyor sunuz?
Artık koordinasyondayım. Kardeşler işi iyi öğrendi.
Şimdi arada bir işlerine karışıyom, o kadar..
Yeni fabrikanın temeli atılıyor
Ailenin en küçüğü olan Kosat ve Sedat Gürler, şimdi Gürsüt markasıyla peynir üretiminin başında. Aileyi Ödemiş’te ikinci bir yatırıma ikna eden iki kardeş, iddialılar; ‘ülkenin bir numaralı peynircisi olacağız’ diyorlar. Peynir işini Kosat Gürler’le konuşuyoruz.
* Şu anda, ne kadarlık peynir üretiyor sunuz?
Günde 2 ton süt kapasite ile başladık, şimdi 150 ton süt kapasiteye ulaştık. Bu da günlük 50 ton peynir demek. Bölgeden ise günlük 200 ton süt topluyor, Ülker, Sek Süt’e de süt veriyoruz.
* Ülkede peynir sektörünün durumu nasıl?
Hala kayıtdışı yoğun. Büyük ölçekli firmalar var ama onlar endüstrileşince peynirin tadı bozuldu. Biz, Türkiye’de en iyi peynir nasıl üretilir, biliyoruz. Yeni fabrikayla birlikte yöresel özellikleri koruyarak günde 500 tonluk üretim yapmayı amaçlıyoruz. Ülkenin 5, büyük peynir fabrikası olacak. Yani ilk 5’ten biri olacağız. Fabrikayı bir yılda tamamlayacağız.
* İsmail Bey Gürmar’ın hedefini 30 marketle sınırladı, siz de mütevazı mısınız?
Hayır değiliz. Biz bu birikimle,Türkiye’nin peynir kralları olacağız...
* Süt fiyatından üretici de, sanayici de, tüketici de memnun değil. Kim memnun?
Taban fiyat 60 kuruş olduğunda herkes memnun olur. Ama asıl memnun olan bizim Gürmar tarafı, yani satıcılar.
* Hayvancılığa dayalı başka hedefiniz var mı?
Tire’de 900 dönüm yer aldık. Küçük ve büyükbaş hayvan çiftliği kuruyoruz. İleride kendi mezbahamızı da kurmayı amaçlıyoruz. Bizler aslen yörüğüz. Yörükler etten de sütten de iyi anlar. Yani yörükler artık sanayicilikte de büyüyor.
Gençler üretimin başında
Beş kardeşin arasında büyük yaş farkları olunca son iki kardeş daha çok ikinci kuşak gibi duruyor. Gençler. “Biz daha hızlı koşmak istiyoruz, ağabeyler bizi tutuyor” diyerek espriyle karışık sitem ediyor. Muzaffer Gürler ise “Hızlı zengin olan hızlı batar o yüzden yavaş ve emin gitmelerini istiyoruz” diyor. Bunun üzerine Sedat Gürler söze karışıyor ve “Siz İzmir’in marketçisisiniz, biz Türkiye’nin peynircisiyiz” diyerek gülümsetiyor ağabeylerini.
Et ve sütte kriz dediler trilyonları vurdular
Ege’nin süt merkezi Ödemiş ve Tire bölgesinden günde yaklaşık 200 ton süt toplayan Kosat Gürler, yaşanılan süt krizinde spekülasyonların etkisinin olduğuna inanıyor. Bölgede süt miktarının düşmediğini belirten Gürler, yaşanan süreci şöyle anlatıyor:
“Kesilen hayvanların hiçbiri süt veren hayvanlar değildi, üretici verimsiz hayvanını kesti ancak kesimler buzağı sayısını azaltınca kriz yaşandı. Sorun, Türkiye’de sütün verimsiz olduğu zamanlarda talebin artmasından kaynaklanıyordu. Şimdi Bakanlık fazla sütü, süttozu yaptıracak. Bu doğru uygulama ancak genel hayvancılık politikalarında yanlışlar yapıldı. Hayvancılıkta asıl sorun sektörün köylüden uzaklaşmasından kaynaklandı. Büyük şirketler hayvancılığa girince ortaya dev bir rant çıktı. Onlar yavru hayvanı 400 liradan aldılar fiyat bir anda bin 400 liraya kadar çıktı. Amaçlarına ulaştılar, trilyonlar vurdular”