Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

KİM ne derse desin, gavur, faşist, üstü başı pis kirli çocuk vs...
Siyaset, her ne kadar demediğini bırakmasa da, bu laf atmalar pek kimsenin umurunda değil.
Özellikle emeklilerin...
Emekliliği hak eden soluğu İzmir’de alıyor.
Kentin ekonomisindeki durgunluğu anlatırken “Kısaca emekli kenti” dediğimiz İzmir şimdi bu unvanını rakamlarla da kanıtladı.
Krizin etkisiyle kentte emekli olanların sayısı da artınca İzmir, Türkiye’de bir rekora koştu.
OECD rakamlarına göre 2010’da Avrupa Birliği’nde ortalama her 4 çalışan 1 emekliye bakarken İzmir’de bu rakam 1,2 oldu.
Türkiye ortalamasında ise her 2 çalışan 1 emekliye bakıyor. Bu rakam, İstanbul’da 1,9.
Yani İzmir’de ortalama 1 çalışana, 1 emekli düşüyor.
Rakamları SGK İzmir Bölge Müdürü Mustafa Keskin açıkladı.
Keskin, 2010 yılı değerlendirmesini yaparken en çok bu veriler dikkatimi çekti.
İzmir’de emekli sayısının artışındaki en büyük etken, “emekli göçü.”
Türkiye’nin birçok yerinde yaşamını çalışarak, zor koşullarda geçirenler, emekliliğinde rahat, sakin ve doğayla içiçe yaşamayı seçince, ibre İzmir’i gösteriyor. Bu nedenle İzmir’de 65 yaş ve üstü sayısı, yaşanan ölümlere rağmen azalacağına artıyor.
2008’de 65 yaş ve üstü 303 bin 516 kişi yaşarken, 2010’da sayı 321 bin 433 kişiye ulaştı.

Haberin Devamı

İZMİR’DE 1 ÇALIŞANA 1 EMEKLİ


Krizden ürken emekli oldu
Emekli sayısının artışında diğer bir etken ise krizin etkisiyle yaşandı. Krizlerde bir an önce emekli olarak kendini garantiye almak isteyenler çoğaldı. 2008’de İzmir’de 22 bin 128 kişi emekli olurken sayı 2009’da 27 bin 44’e çıktı. 2010’da sayı yine 24 bin 182’ye indi.
Bağkur emeklilerinde de benzer artış yaşandı.
2008’de 5 bin 801 kişi, 2009’da 10 bin 748 kişi emekli olurken 2010’da rakam 5 bin 921’e düştü. Açıkça görülüyor ki krizde emekli olan Bağkur’luların sayısı neredeyse iki katına çıkmış.
Yaşlılarımızın daha uzun yaşaması, bu kentin tüm sorunlarına rağmen rağbet görmesi sevindirici.
Ama...
Ama’sı ise çok. Ekonomi bu nedenle hareketlenemiyor, yeni iş alanları yaratılamıyor, İzmir, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti aktivitesinden uzak, sakin ve kendi halinde bir kent havasına bürünüyor.
Daha birçok analiz yapmak mümkün.
Doğrusu insan, siyaset hangi kulpu takarsa taksın, İzmir’in aydın, bilinçli emekli kesimin gözdesi olmasına sevinsin mi, yoksa “bu kadar ‘huzur’ ekonomiyi, de gençlerin geleceğini de bozar” diyerek dertlensin mi bilemiyor.

Haberin Devamı

Sektörel denetimler başlıyor
“İzmir’de kayıtdışı denetimlere esasen 2009 yılında başlandı çünkü özel servisi o yıl kurduk. 2010’da 83 işyerinde 9 bin 263 sigortasız çalışan tespit ettik. 2011’de yöntemi değiştiriyoruz. Sektörel denetimlere başlayacağız. 2011’in sektörü; sektörü lokanta, kahvaltı yerleri bar ve eğlence yerleri olarak seçtik. Buralarda SGK’sız işçi çalıştırana geçmişe yönelk tahsilatlar çıkartacağız”

Çocuk sigortaları iptal
“2008’de yasa öncesi bir furya yaşanmış çocuklar sigortalı yapılmıştı. Tamamını, yaklaşık 20 bin sigortayı iptal ettik. O tarihin öncesinden gelenleri bıraktık.”

20 günde emekli olunacak
“2011 Haziran’nından itibaren eksik çalışmaların tamamlanmasıyla emeklilik süresini 20 günün altına indireceğiz. Yakın gelecekte çay kahve içerken emekli maaşı bağlanabilecek.”

Haberin Devamı

İZMİR’DE 1 ÇALIŞANA 1 EMEKLİ
“Haydi birşey yapalım”
Yine gördüm ki, hayat hiç ihmale gelmiyor.
Son günlerde ‘Beni genelde Hanife Hanım arıyor bu kez ben onu arayım’ diye düşünüp durdum.
Hem sesini duyacak hem de adına düzenlenen onur gecesi için mutlu olduğumu söyleyecektim.
Her seferinde bir sonraya, bir sonraya erteledim ve şimdi, sonra kalmadı...
Geçen yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Salihli’deki panelde birlikte konuşmacıydık.
Onu dinlerken ‘İşte Hanife hanım farkı’ diye bir düşüncenin aklımdan geçtiğini hatırlıyorum.
İzleyici kadınlara “Sadece ne istiyorum diye düşünmeyin, Ne hayal ediyorsunuz ve neye ihtiyaç var, bu ikisini birarada düşünün ve kim ne derse desin evde oturmayın” demesiyle tam bir Ege kadınıydı.
Sonra arada bir arar, “Haydi birşey yapalım Dilekçim, acaba şöyle bir şey olur mu?” dye sorardı.
Hele hedeflerini dinlerken sanki 25 yaşında gibiydi.
Hiç değilse, ölmeden önce bir şükran gecesiyle anılmak kısmet oldu. Ben kutlayamadım belki ama o gecenin onu çok mutlu ettiğini ve böyle bir “onurlandırmayı” hak ettiğini biliyorum...

blog
İNCİ GERMENCİK: Ankara’da oturan bir İzmirliyim. Köşe yazınızı anneme ziyarete geldiğimde okudum. Ankara’da EXPO konusu halkın gündemine bile gelmiyor. Ankaralılar farkında değil. Melih Gökçek’in her zamanki gibi bunu siyasi bir malzeme haline getirdiğine inanıyorum. EXPO İzmir’in hakkı ancak gerçekten İzmir’in birçok sorunu da var. Her geldiğimde özellikle trafiği daha kötü buluyorum.

GÖRÜŞLERİNİZİ GÖNDERİN, ‘BLOG’DA SİZ DE DÜŞÜNCE VE YORUMLARINIZLA YER ALIN