Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

NE zaman kadına şiddete başvuran birini görsem, duysam aklımdan ilk geçen “Neyi eksik?” sorusudur.
Biri bir başkasına şiddet uyguluyorsa, öncelikle ya eğitimi ya ahlakı ya da parası eksiktir.
Eksik beynini ve eksik karekterini saymıyorum bile...
Medeniyet dediğin, zordur çünkü...
Oturup anlaşacaksın, anlamaya çalışacaksın, sözüne sadık kalacaksın, etrafına ve kadınına saygı duyacaksın...
Gücün yalnızca güçsüze yetmeyecek.
Kendini yönetenlere; iktidara, patronuna, çıkar ilişkisi içinde olduklarına sesini çıkaramayanların tafrası, en yakınındaki savunmasıza yetiyor çünkü.
* * *
Elbette bir kadın olarak kırgın ve kızgınım. Her gün yazı işleri toplantısında gözümüzün önüne, en az bir kadının morarmış yüzü, kapanmış gözü düşüyor.
Kadına şiddet bu kadar önleme rağmen azalmıyor, artıyor.
Geçen yıl, Türkiye’de 217 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Tacize uğrayan kadın ve çocukların önü alınamıyor.
O kadar önlem alınmasından söz ediliyor, peki alınabiliyor mu? Çoğu zaman hikaye...
İşte bir örnek...
İzmir, Türkiye’nin en medeni kentlerinden biri ya, tabloyu farklı sanırsanız yanılırsınız.
Aldığı yoğun göçün etkisiyle İzmir’de, 2009 Kasım ve 2010 yılı Kasım tarihleri arasında 4 bin 640 kadının Emniyet birimlerine eşinden gördüğü şiddet nedeniyle başvuruda bulunduğu, bunlardan 614’ünün yüksek risk grubunda olduğu ortaya çıktı.
Bu rakamlar da kolay elde edilmedi. İzmir’de kurulan “Kadına Şiddet Platformu” ısrarlı çalışmalarıyla rakamlara ulaştı. 4 bin 640 kadına “Aile İçi Şiddet Olayları Kayıt Formu” dolduruldu. Peki ne kadarının önlemi alındı?
Bu şikayetlerden 1.178’ine dava açılırken aynı tarihte yalnızca 202 kadına sahip çıkılarak sığınma evlerine yerleştirilebildi. Çünkü SHÇEK ve belediyelerin kadın sığınma evlerinin toplam kapasitesi bu kadar...
* * *
Şimdi ise bu kanayan yaraya, ne kadar pansuman olacağını uygulamada göreceğimiz yeni bir sistem başlıyor.
İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, kadın olmanın da duyarlılığı ile şiddet gören kadınlar için kolları sıvadı. Daha doğrusu, Ankara Barosu’nun başlattığı “Gelincik Harekatı”nın benzerini, İzmir Barosu, mayıs ayından itibaren İzmir’de uygulayacak.
Şiddet gören kadın yalnızca telefonla, “Şiddet mağduruyum” dediği anda sistem müdahale edecek, herhangi merciye giderek başvuruda bulunmasına gerek kalmayacak. Baro’nun avukatı emniyet güçleriyle birlikte kadının ayağına kadar gidecek. Şikayet sonrası da kadın güvende oluncaya kadar ona destek verecek.
Pekdaş, “Kadını evden aldıktan sonrasını da düşünmek ve onu takip etmek zorundasınız. Bu nedenle belediyelerle işbirliği ve kadın sığınma evlerinin durumu çok önemli. Kadını şiddet gördüğü evden alacağız ama devamında gelişeçek süreci de iyi planlamaya çalışıyoruz. Aksi takdirde daha kötü sonuçlar, sonu acı ile biten olaylar yaratabilir” diyor.
Pekdaş, önümüzdeki günlerde, İl Sosyal Hizmet Müdürlüğü, Emniyet, Jandarma, Belediyelerle birlikte geniş kapsamlı bir toplantı yapacak.
Herkese üzerine düşen görev bir kez daha hatırlatılacak, özellikle ilçe belediyelerine...
Bu sistem, uzun vadeli bir çözüm getirir mi? Henüz bilmiyoruz ama umarım olur... Bugüne kadar, kanuni bazı düzenlemelerle birlikte şiddet gören kadına yönelik en kapsamlı proje bu olacak.
Bu uygulama, toplumun haksızlık, eşitsizlik, eğitimsizlik, işsizlik ne kadar çözemediği sorunu varsa, bedelini vücutlarındaki morluklarla bazen de hayatlarıyla ödeyen kadınlara karşı bir vebal olmalı...

100 avukat eğitim aldı

Bu projenin gerçekleşmesi için İzmir Barosu’na bağlı 100 avukat davranış ve hukuki mevzuat eğitimi aldı. Avukatlar 24 saat işleyecek bu sisteme gönüllü olarak dahil olurken, avukatların ücretleri ise ‘Adil Yardım Sistemi’nden karşılanacak. Baro’lar ‘Gelincik Harekatı’ kapsamında şiddet gören kadından herhangi bir belge istemeyecek.