Başbakan İzmir mitinginde açık açık söylemişti. 12 haziran akşamı kulağım İzmir’de olacak diye. Yüzde 50’ye yaklaşan sonuç bile İzmir’in ikinci bölgesi kadar sevindirememiştir Başbakan’ı. AKP, İzmir’e özellikle 2. bölgeden sızdı. Ak Parti, ne İstanbul ne Ankara’ya İzmir kadar ağırlık vermedi. İzmir kadar bastırmadı.
Projeler bombardımana dönüştü, harcamalara sınır gelmedi, gazete ilanı, bilboardlar, mektuplar her araç çekinmeden kullanıldı. CHP bile bu kadarını beklemiyordu, rekabete ayak uydurmakta güçlük çekti, birçok salvoyu karşılamadı, hatta sonunda sinirler koptu, birbirine yüklenmeye başladı.
İktidar partisi Türkiye bir yana İzmir bir yana dedirten bir seçim süreci yaşattı.
Ak parti için, Doğu’da uğraşılması gereken politika kadar, önünün kesilmesi gereken bir gidişat da İzmir’de vardı.
AK Parti’ye bu seçimde gücü özellikle Bakan Binali Yıldırım’ın stratejisi kazandırdı. Yıldırım bir yandan kentin ihtiyacı olan projeleri somut fizibilitelere döktü öte yandan kentin kırmızı çizgileriyle derdi olmadıklarını anlatan bir politika izledi.
AK Parti’nin İzmir’de istediği sonucu alamasa da hayal kırıklığı yaşamaması ve İzmir’in EXPO adaylığı Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da kurtarıcısı olacaktır. CHP’ye gelince.. Burası İzmir’di...
Ne hizbullahçıyım diyen milletvekillerini, ne insanlık anıtına ucube diyerek yıktıran anlayışı, ne üzerlerine gaz bombası atılan coplanan gençleri unutmayan İzmir’in bu duyarlılıklarını CHP yeterince işleyemedi.
İzmir’in sistemin muhalifi olmak gibi bir derdi olmadığını, kendi türküsünü söylemek gibi bir tarzı olduğunu, CHP “benim kalem” söylemine dayanarak es geçti. İzmir’e özgü değil, Kılıçdaroğlu’na bağımlı politikayla yetindi.
Binali Yıldırım’ın gözüyle AKP ise, İzmir’in kırmızı çizgilerinin üzerinden atlayarak, içeriden umut aşılayarak İzmir’e girdi.