Bedenen ve ruhen iyilik hali sağlık için en önemli noktalardan biri. Sağlığımız için atabileceğimiz en önemli adımlarsa beslenme ve hayat tarzında yapılacak basit değişikliklerde gizli.
Uzun ve sağlıklı bir yaşam herkesin ortak arzusu. Tek bir formül olsa ve uygulasak ne güzel olur değil mi? O halde sizlere uzun yaşamın sırrını veriyorum: Hayatınızda gökkuşağının bütün renklerini barındırın. Kendinizi sevmek, pozitif olmak da sağlıklı kalabilmenin sırlarından biri. unutmayın, ruh ve beden sağlığı bir bütündür. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) sağlık tanımı aslında bu noktada her şeyi açıklıyor. WHO’ya göre, “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Bu tanımlamadan yola çıkarak bedenen ve ruhen iyilik halinin sağlık için en önemli noktalardan biri olduğunu unutmamak gerekiyor. Uzun ve sağlıklı yaşamak için yapmanız gerekenleri gelin 3 adımda inceleyelim.
1- Beslenmenizi gözden geçirin
Kalıtımsal yani genetik faktörlerin haricinde beslenme de yaşam süresini etkiliyor. Elbette her bireyin besin gereksinimleri, fizyolojik ve metabolik durumundaki değişikliklere göre değişim gösterebilir. Bu noktada sebze ve meyveyi mevsiminde ve yeterli tüketmek gerekir; Akdeniz diyetini benimsemeyi yıllardan beri savunuyorum. Sebze ve meyve açısından da en şanslı ülkelerden biriyiz. Akdeniz diyetinde de sebze ve meyve grubunun en fazla tüketilmesi gereken besin gruplarından olduğunu hatırlayın.
2- Bağırsaklara dikkat
Science dergisinde geçtiğimiz aylarda yayımlanan bir çalışma, dengeyi oluşturmanın daha uzun ve sağlıklı bir yaşama yol açabileceğini gösteriyor. Kendinize yasaklar getirmeden beslenin ama miktarlarına dikkat edin. Özetle beslenme ve hayat tarzında yapılacak basit değişiklikler, sağlık için önemli adımları oluşturuyor. Bu noktada bağırsaklara da dikkat, bağırsaklarımız artık ikinci beynimiz olarak tanımlanıyor. Sağlıklı bir bağırsak florası, daha sağlıklı bir beden ve ruh hali demek. Yeterli lif alımı, kilo yönetiminden diyabet, kalp hastalığı ve bazı kanser türlerinin riskini azaltmaya kadar birçok yönden sağlık ile ilişkili.
3-Proteinden zengin besinler
Özellikle yaş aldıkça bitki bazlı diyetleri tercih etmek sağlık açısından çok kıymetli. Ilımlı miktarda kırmızı et tüketimiyle yüksek yağlı besinlerden uzak durarak, balık, kurubaklagil, tavuk ve hindi gibi proteinden zengin besinler tercih edilmeli. Molecular Nutrition&Food Research dergisinde geçtiğimiz yıl yayımlanan çalışma, bitkisel bazlı bir diyet uygulamanın, yaşlı bireylerde bilişsel bozulma ve zihinsel gerileme riskini azaltacağını gösteriyor.
Kral Charles’ın sofrasında ne var?
Kral III. Charles: Bitkisel bazlı beslenmeden bahsetmişken geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haberden bahsetmek istiyorum. Geçmiş ve günümüzdeki yöneticilerin beslenme alışkanlıklarının değerlendirildiği raporda; 74 yaşındaki Britanya Kralı III. Charles da bitki bazlı beslenme düzenini takip ettiği belirtilmiş. Kral günde sadece iki ana öğün yiyor; kahvaltı ve akşam yemeği. En sevdiği geç kahvaltı alternatifinin ise fırında peynirli yumurta olduğunu söylemiş. Charles verdiği röportajda, ekolojik ayak izini azaltmak için aynı zamanda yıllardır haftada iki gün et ve balık yemediğini ve haftada bir gün de süt ürünleri tüketmediğini vurguluyor. Annesi II. Elizabeth’in 96, babası Prens Philip’in ise 99 yaşında vefat ettiği göz önünde bulundurulursa beslenme alışkanlıklarında doğru bir yol izliyorlar diyebiliriz.
Hillary Clinton: Eski Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise baharatlar ile ilgili okuduğu makaleden sonra yemeklerinde sık sık baharatlardan faydalanıyor, en sevdiği baharat ise acı biber. Omlet yapmayı çok seviyor ve yöresel beslenmeyi önemsiyor.
Donald Trump: Eski Amerika Başkanı Donald Trump’ın favorilerinden biri fast-food, en sevdiğinin ise hamburger olduğu belirtiliyor. Güncel raporlara göre, 15 yaş üstü bireylerde fazla kilolu veya obez nüfus oranının ABD’de en yüksek seviyelerde olduğunun altını çizmek istiyorum. Amerika’da halkın yüzde 67’si fazla kilolu veya obezite ile mücadele ediyor.
Angela Merkel: Almanya’nın eski başbakanı Angela Merkel de ev yapımı yemekleri tercih ettiğini ve bu yemeklerin iştahını açtığını belirtiyor. Sebze yahnisi ve sebze çorbası favorilerinden.
Vladimir Putin: Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in ise hiçbir şeyi şansa bırakmadığı ve her yemeğinin detaylı olarak incelendiği biliniyor. Mutfaktaki tercihleri hakkında pek bir şey bilinmiyor, ancak Birleşik Krallık’tan Daily Telegraph, fıstıklı dondurmaya hayır diyemediğini belirtiyor.
Margaret Thatcher / Churchill: Eski Birleşik Krallık başbakanı bir diğer deyişle “Demir Lady” Margaret Thatcher, mutfakta zaman geçirmeyi sevdiğini söylüyor. Izgara balık favorilerinden; maden suyu içmeyi de çok seviyor. Eski Birleşik Krallık başbakanı Winston Churchill’in ise Birinci Dünya Savaşı sırasında siperlerde bile yemeğe olan düşkünlüğü biliniyor, kırmızı et ve peynir ise favorilerinden.
Mahatma Gandhi: Pek çok bireyin ilham kaynağı Gandhi ise Hindistan’daki birçok insan gibi, kahverengi pirinç, yerel mevsim sebze meyveleri, haşlanmış pancar ve turp gibi doğal yiyecekler ile chapatis gibi temel Hint diyetiyle beslenen bir vejetaryen. Mahatma Gandhi, annesinin koyu bir Hindu olması sebebiyle bu prensipten etkilenmiş ve Hindistan dışında bulunduğu dönemlerde dahi et yememiş. Ona göre vejetaryen bir beslenme, hem insan vücuduna faydalı hem de çok düşük gelir seviyesine sahip olan Hindistan’da, ekonomik bir amaca hizmet ediyor. Aslında hep bahsettiğim gibi bitkisel bazlı ve yerel beslenmek hem size hem de gezegene iyi geliyor. Yazıyı Mahatma Gandhi’nin bir sözüyle tamamlamak istiyorum: “Dünyanın kaynakları hepimize yetecek kadar var ama hırsımıza ve egomuza yetecek kadar değil!” Sevgimizi, yemeğimizi, bilgimizi her zaman paylaşalım.