Dilara Koçak

Dilara Koçak

bilgi@mezurasaglik.com.tr

Tüm Yazıları

Yediğimiz yiyeceklerden soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya kadar her şeyi doğaya borçluyuz. Gezegenimizi yaşanabilir hale getiren doğa aslında uzun zamandır alarm veriyor, öyle ki iklim krizi terimini sık sık duymaya başladık

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biri sıkça bahsettiğim sera gazı salınımıdır. Sera gazlarının atmosferdeki seviyelerinin doğanın kabul edebileceği sınırların çok çok üzerinde olduğu maalesef ortada. Karbon ayak izi terimini daha önce duydunuz mu? Duymayanlar için bir kez daha açıklamak istiyorum: Bir madde veya faaliyet tarafından üretilen sera gazı miktarını tanımlamak için kullanılıyor. Yani bir besinin veya bir ürünün karbon ayak izi yükseldikçe doğaya verdiği zararın ve doğaya maliyetinin arttığını unutmamak gerek. Özellikle hayvansal kaynaklı besinlerin bitkisel besinlere kıyasla karbon ayak izinin çok daha fazla olduğunu söylemek mümkün.

Haberin Devamı

Bu konuda güncel yayınları okumaya ve elimden geldiğince de sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Yeni okuduğum bir araştırma sonucuna göre, dünya çapında artan obezite oranları da iklim krizine katkıda bulunuyor.

Obezlik ve sera gazı

Obesity dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, obezlik normal ağırlıktan yaklaşık yüzde 20 daha fazla sera gazı emisyonu ile ilişkilendiriliyor. Obezitenin dünya çapında her yıl fazladan 700 megaton karbondioksit emisyonuna veya insan kaynaklı emisyonların yaklaşık yüzde 1.6’sına katkıda bulunduğu belirtiliyor. Diğer oksijene bağımlı canlılar gibi bizler de yaşamak için gerekli olan metabolik süreçlerle üretilen karbondioksiti doğaya yayıyoruz. Obez bireylerin normal kilodaki bireylerden daha fazla karbondioksit ürettiği göz önünde bulundurulduğunda, bu durum kontrol altına alındığında aslında çevreye de olumlu yönde katkı sağlamış olacağız. Obeziteyi önlemek için sağlıklı ve dengeli beslenmeyi bir kez daha konuşalım istiyorum.

Obezite iklim krizini etkiliyor

Akdeniz diyeti obezitenin kötü etkilerine karşı mı?

Sebze meyve tüketiminin bol, kırmızı et tüketiminin nispeten az olduğu Akdeniz diyetinin doğayı da beslediğini daha önceki yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. Hem sağlığınızı korumak hem de doğayı beslemek için Akdeniz diyetini yaşam tarzınız haline getirmeye çalışın. Aslında bu noktada altını her fırsatta çizdiğim sürdürülebilirlik kavramı karşımıza çıkıyor. Sağlıklı beslenme belirli bir süre içerisinde uygulanacak bir trend değil, yaşamımızın her döneminde uygulanabilir olmalı. Akdeniz diyeti bu anlamda uygulanması kolay, ideal bir beslenme düzeni diyebilirim. Bu konuda geçtiğimiz haftalarda PLOS Medicine dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, sağlıklı ve dengeli Akdeniz tipi beslenme, obezite ve kardiyovasküler ölümler arasındaki ilişkiyi azaltıyor. Çalışmada, 79 bin 3 İsveçli katılımcının beslenme ve yaşam tarzı değerlendirilmiş ve Akdeniz diyetine uyum arttıkça hem obezitenin önlenmesi hem de kalp hastalıklarından korunulması açısından olumlu sonuçlar elde edildiği görülmüş.

Haberin Devamı

10 maddede Akdeniz diyeti

Sebze, meyve tüketiminizi artırın. Günde en az 5 porsiyon tüketmeye özen gösterin.

Haberin Devamı

Kırmızı et tüketiminizi azaltın. Uzun zamandır uyguladığım “etsiz pazartesi” kuralını siz de deneyin.

Haftada 2 kez balık tüketmeye özen gösterin.

Süt ve süt ürünlerini öğünlerinize ekleyin.

Yağ tercihiniz zeytinyağı gibi bitkisel yağlardan yana olsun.

Tam tahıl ürünleri tercih edin.

Sağlıklı yağları içeren yağlı tohumları tüketmeyi unutmayın.

Beslenme planınızda haftanın 1-2 gününde kuru baklagillere yer verin.

İşlenmiş besinlerden uzak durun. Doğal besinleri tercih edin.

Düzenli olarak egzersiz yapmayı ihmal etmeyin.