Ülkemizi derinden sarsan 10 ilde etkisini gösteren Kahramanmaraş depreminin ardından canlarını kurtarmayı başaran depremzedeler çeşitli sağlık sorunlarının yanı sıra sonra büyük travmalarla baş başa kalıyor. Bu süreci iletişim kanallarından takip edenler de ikincil travmanın etkisi altında.
Ülkemizi derinden yaralayan deprem felaketinin üzerinden haftalar geçmesine rağmen acımız ilk günkü gibi taze. Depremin açtığı fiziksel yaraları sarmak için tek yürek olduk, ancak psikolojik boyutunda da yıkım çok büyük. Depremi yaşayanların, yakınlarını kaybedenlerin, hatta cenazesine dahi henüz ulaşamayanların psikolojisini anlayabilmemiz mümkün değil. Bu süreç hem fiziken hem ruhen uzunca bir süre sabır, destek ve kesintisiz çaba gerektiriyor.
Felaket kaydırması
Konuyla ilgili birçok uzman öngörülerini belirtiyor, makaleler paylaşıyor. Bölgede çalışan uzmanlar, depremzedelerin yaralarını sarmaya ve yaşadıkları travmanın etkilerini hafifletmeye çalışıyor. Bir diğer tarafta ise depremden birinci dereceden etkilenmese de bu acıyı, travmayı ve korkuyu yaşayan yani ikincil travmaya sahip olan bizler varız, tüm Türkiye var. İkincil travma; “travmatik bir olaya dolaylı olarak maruz kalma sonucunda ortaya çıkan travma deneyimi” diye tanımlanıyor ve duyarlı olan büyük çoğunluk sanırım bu durumda; en azından ben bu acıyı çok derinden yaşadığımı söyleyebilirim.
Bu süreci hepimiz sosyal medya ve diğer iletişim kanallarından takip ettik ve etmeye devam ediyoruz. Mucize haberlerine, can dostlarımızın kurtuluşuna her ne kadar sevinsek de, her yeni artçı deprem ve enkaz haberiyle kahroluyoruz. Bu noktada kendimize belirli aralıklar belirleyerek gündemi takip etmek, ama sürekli kendinizi kötü haberlere maruz bırakmamak olmalı. Çünkü gündemi sürekli takip ederek kötü haberlere maruz kaldığımızda “felaket kaydırması” olarak da bilinen “doomscrolling” durumu yaşanabiliyor. Kötü haberlere yoğun bir şekilde maruz kalmanın bir sonucu olan doomscrolling, ruh sağlığına zarar verebiliyor ve sinir sistemi üzerine etkileri oldukça fazla. Evet, biliyorum her gün zorlayıcı, üzücü pek çok şey olurken haber izlememek, gündemden uzak kalmak, başımızı yastığa koymak çok zor. Ama başkalarına destek olabilmeniz ve daha güçlü durabilmeniz için uyumak, dinlenmek önemli. Gün boyunca takip ettiğiniz gelişmeleri, stres hormonu kortizolün yükselmemesi ve uyku kalitenizin artması için uyumadan birkaç saat önce izlemeyi bırakmayı deneyin. Böylelikle zihniniz ve bedeniniz uykuya daha kolay geçebilir.
Beslenmenin rolü
“Yemekten, yataktan, sıcaktan, uyumaktan da utanırmış insan!” Ne kadar doğru ve acı bir söz; hepimizin duygularına tercüman olsa da, başkalarına faydalı olabilmemiz için önce kendimize iyi bakmamız gerekiyor. Bu noktada beslenmenin de rolü var. Yaşadığımız bu süreç, stres düzeylerini artırdı. Stres seviyelerinizi düşürmek için yeterli ve dengeli beslenme, uyku ve egzersiz, iyi gelen tarafta. Anksiyete ve depresyonun uyku ve uyku kalitesini etkilediğini biliyoruz. Magnezyum, bu duygu durum bozukluklarının ikisini de hafifletmeye yardımcı olur. Özellikle magnezyum eksikliği ve yetersizliği durumunda anksiyete, depresyon ve zihinsel karışıklık görülebileceğini gösteren çalışmalar mevcut. Yapılan çalışmalar, ayrıca bu mineralin geleneksel antidepresan tedavisini destekleyebileceğini ve anksiyeteyi tedavi edebileceğini gösteriyor.
Bazı çalışmalar da probiyotik içeren fermente besinlerin tüketiminin kaygıyı azaltabileceğini gösteriyor. Beslenme düzeninizde, triptofan içeren yumurta, buğday, pirinç ve mısır gibi tahıllara yer vermeniz stresinizi azalmaya yardımcı olabilir. Triptofan, esansiyel aminoasitlerden biridir ve vücudumuzun hormon mekanizmasında rol alır, bu reaksiyonlarda rol oynaması nedeniyle ruh hali, uyku ve metabolizma üzerinde de etkisi vardır.
Travmatik bir olaya medya kaynakları aracılığıyla olduğu gibi dolaylı olarak maruz kalma sonucunda ortaya çıkan travma deneyimi ikincil travma kabul ediliyor.
Tarım ve gıda zincirinde destek
Yaşadığımız bu afette gördük ki kaynakları doğru kullanabilmek oldukça kritik. Bu nedenle gelen yardımların sürdürülebilir ve uzun dönemli olması çok kıymetli. Afet sonrası şehir alt yapısında yaşanan problemler sebebiyle temiz suya, enerjiye erişim olmayabileceğini biliyoruz. Bu noktada uluslararası destekler de çok kıymetli. Geçtiğimiz günlerde BM Türkiye Mukim ve İnsani Koordinatörü, BM’nin deprem mağdurları için üç aylık bir dönemi kapsayan 1 milyar dolarlık bir acil yardım çağrısı başlattıklarını açıkladı. Ülkemiz için BM’nin yaptığı bu çağrının iki ana stratejik hedefi var:
Depremzedelere zamanında, ilkeli, hayat kurtarıcı yardım sağlanması,
Depremden etkilenen bölgelerde temel hizmetlerin hızlı bir şekilde sunulmasına ve yeniden başlatılmasına destek olunması.
Depremin zarar verdiği 10 ilimiz bir diğer yarayı ise tarım alanında aldı demek mümkün. Verilere göre tarım alanlarının yüzde 16’sı bölgede iken bitkisel üretiminin de yaklaşık yüzde 20’si bu bölgede yapılıyor. Tüm çiftçilerimize, tarımsal üretime ve yerel kalkınmaya destek olarak, hep birlikte yaralarımızı saracağız.