Environment International dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni araştırmaya göre mikroplastikler artık insan kanına karışmış durumda. Araştırmacılar katılımcıların kan örneklerinde 700-500.000 nanometre (nm) arasında olan plastikleri tespit etmeyi hedeflemiş. Yedi yüz nanometreyi bir insan saçının genişliğinden yaklaşık 140 kat daha küçük olarak düşünebilirsiniz. Araştırmacılar tümü sağlıklı yetişkin olan 22 bağışçıdan alınan kan örneklerinin 17 tanesinde plastik parçacıklara rastlandığını belirtiyor.
En büyük endişe ise bu parçacıklar vücudumuzda nereye gidiyor, atılabiliyor mu, birikiyor mu, kan beyin bariyerini geçebiliyor mu? Bu parçacıkların vücutta dolaşabileceğini ve organlara yerleşebileceğini hatırlatmakta fayda var. Araştırmacılar mikroplastiklere hava, su ve yiyecek yoluyla değil, aynı zamanda yanlışlıkla yutulmuş olabilecek diş macunu veya dudak parlatıcısı gibi kişisel bakım ürünleri, implant parçaları veya dövme mürekkebi kalıntıları yoluyla da maruz kalmış olunabileceğini belirtiyor. Örneklerin yarısında yaygın olarak içecek şişelerinde kullanılan PET plastik bulunurken, gıda paketleme ve polistiren köpük için kullanılan ikinci en yaygın polistiren (PS) ise yaklaşık yüzde 36 oranında bulunmuş. Kan örneklerinin dörtte birinin plastik taşıma torbalarının yapıldığı polietilen içerdiği ise ilgi çekici sonuçlardan.
Geçtiğimiz yıllarda Environment International dergisinde yayımlanan çalışmada dört kadın plasentasında mikroplastik parçacıkları bulunduğu bildirilmişti. Özetlemek gerekirse, bu durum sadece çevreyi ve soluduğumuz havayı kirletmekle kalmıyor, artık anne karnındaki bebeği bile etkileyebiliyor. Aynı zamanda bebeklerin ve yetişkinlerin dışkısında mikroplastiklere rastlandığına dair de çalışmalar var. Hatta bebeklerin dışkısında yetişkinlere göre 10 kat daha fazla mikroplastik olduğu ve plastik biberonlarla beslenen bebeklerin milyonlarca plastik parçacığı yutuyor olması endişe verici.
Bir diğer ilgi çekici araştırma sonucunu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünyanın deniz seviyesi üzerindeki en yüksek dağı Everest Dağı'nın zirvesinin yakınında mikroplastik bulundu. Büyük miktarlarda plastik atık çevreye atılıyor ve mikroplastikler artık denizlerden dağlardan okyanusa her yerde karşımıza çıkıyor. Öyle ki Everest'in 5.300 metre ile 8.440 metre arasında değişen 11 noktasından toplanan tüm kar örneklerinde mikroplastiklere rastlandığı belirtiliyor.
Ambalajdaki tehlike
‘Forever Chemicals’ terimini daha önce duydunuz mu? Forever chemicals perflorlu ve poliflorlu alkil maddeler (PFAS) için kullanılan bir terim. ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), bu kimyasalların bağışıklık sistemine zarar verebileceğini ve bulaşıcı hastalıklara karşı direnci azaltabileceğini belirtiyor. PFAS’a maruz kalmak “halk sağlığı’’ sorunu olarak adlandırılıyor.
The Consumer Reports sonuçlarına göre, ABD restoran ve market zincirlerinde, bağımsız olarak test edildiğinde, 100’den fazla ambalaj ürününün çoğunda PFAS kimyasalları tespit edilmiş. Potansiyel olarak tehlikeli bu kimyasallar, en bilinen fastfood markalarında patates kızartması için kâğıt torbalarda, hamburger ambalajlarında, salata kâselerinde ve tek kullanımlık kâğıt tabaklar dahil olmak üzere birçok gıda ambalajında bulunmuş. Son yıllarda PFAS maruziyeti, bağışıklık sistemi baskılanması, düşük doğum ağırlığı ve bazı kanser türleri için artan risk dâhil olmak üzere giderek artan sağlık sorunlarıyla ilişkilendiriliyor.
Konu beslenme olunca gıda güvenliği, ambalaj ve sağlık konularını bir arada değerlendirilmesi gerektiğini bir beslenme uzmanı olarak her zaman belirtiyorum. Tabağımızdaki gizli tehlikeler giderek artıyor. Üzerimize düşen plastiği azaltmanın genel sağlığa ve doğaya olan doğrularını anlatmak olmalı, sağlığınız için yapacağınız en güzel yatırımlardan birinin plastikten uzaklaşmak olduğunu unutmayın.