Temmuz ayı sizin için ne ifade ediyor? Her temmuz ayında olduğu gibi bu ay da aklınıza gelmesini istediğim şeylerden biri plastik tüketimi. Temmuz ayı plastik farkındalık ayı, farkında olmak ise değişimin en önemli başlangıcı... ‘Plastiksiz Temmuz Hareketi’nin arkasında aslında oldukça basit bir fikir yatıyor. Amaç, plastik tüketimini azaltmak ve çevrenizdekileri bu farkındalığa davet etmek, tek kullanımlık plastik ürünleri reddetmeye teşvik etmek. Bu hareket 2011’de başladı ve kısa sürede plastik kullanımını azaltmaya çalışan küresel bir harekete dönüştü.
Plastik atıkların parçalanma süresi yaklaşık 500 yıl, evet doğru duydunuz... Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) göre, dünyada plastik atık tüketimi son 20 yılda iki misli arttı ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde plastik atıklar 2060’a gelindiğinde üç misli artacak. Maalesef, mikroplastik dediğimiz küçük plastik parçacıklara kanımızdan akciğerlerimize kadar birçok organımızda rastlanıyor. Hadi siz de bunu bir fırsata çevirerek, tek seferlik plastik kullanımınızı azaltın. Bu ay farkındalık yaratmayı hedefleyen içerikleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim...
Yeme!
İnsanoğlunun ömrü boyunca bir otomobil lastiği kadar plastik yuttuğunu biliyor musunuz? Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) raporuna göre; ayda 21 gram mikroplastik tüketiyoruz. Yani haftada bir kredi kartı büyüklüğünde mikroplastik. Üç haftada bir plastik askı büyüklüğünde mikroplastik yutuyorsunuz, beş haftada bu bir tarak büyüklüğüne dönüşüyor. Deniz tuzundan başlayıp, balıklara ve soluduğumuz havaya kadar, Akdeniz’deki her iki balığın birinin midesinde mikroplastik bulunuyor. Mikroplastiklerin insan sağlığına uzun vadeli spesifik etkileri hala araştırılsa da, bu küçük parçacıklar anne sütüne kadar karışmış durumda... Bilim insanları tehlikenin öngörülenden daha büyük hasarlar oluşturabileceğini belirtiyor.
İçme!
Karton bardak kullanıyorsanız bir kez daha düşünün! Yapılan araştırmalar karton bardaklarda bulunan plastik parçacıkların sağlığınız için risk oluşturabileceğini söylüyor. Yapılan bir araştırmada kâğıt bardaklara sıcak su dökülüp, 15 dakika boyunca beklediğinde ortaya çıkan sonuç endişe verici. The Indian Institute’un çalışmasında, bir kâğıt bardakta günde üç bardak çay veya kahve içen bir kişinin, 75 bin mikroplastik parçacık yutacağının altı çiziliyor. Bu nedenle hep söylediğim gibi, plastik alternatifler yerine cam matara ve termosunuzu yanınızda taşımak, alışkanlık haline getirmek önemli.
Giyme!
Tekstil sektörü, iklim krizini ve plastik tüketimini etkileyen faktörlerin başında geliyor. Öyle ki moda endüstrisi, tek başına yarattığı karbon emisyonuyla bile doğayı olumsuz etkileyebiliyor. Giydiğimiz kıyafetlerin yüzde 80’i içeriğinde plastik barındırıyor. Giysiler yıkandıkça ortaya çıkan mikroplastikler ise içtiğimiz sudan denizlere kadar her yerde, sonrasında ise bedenimize kadar ulaşıyor. Kıyafetlerin çoğunda naylon veya polyester var. Tekstilde bambu gibi doğal içerikli sandığımız materyaller bile bazen plastik içeriklerle karıştırılıp, yarı sentetik kumaşlar haline geliyor. Yüzde 100 pamuk içeren ürünler tercih etmek, hem size hem de doğaya iyi geliyor demek mümkün. Nasıl bir gıdayı alırken etiket okuyorsak, kıyafet alırken de farkındalık sahibi olmak önemli.
Sürme!
Cildimizi güzelleştirmek adına kullandığımız kozmetik ürünler hem doğaya hem de sağlığımıza zarar verebilir. Kozmetiklerle yoğun oranda mikroplastiğe maruz kaldığımızın altını çizmek istiyorum. Kozmetik ürünlerde bulunan birçok kimyasal ve toksik unsura bu noktada dikkat etmek gerekiyor. BHA ve BHT gibi sentetik antioksidanların endokrin sistemini bozduğuna dair pek çok rapor yayımlandı. Örneğin deodorant gibi ter önleyicilerde kullanılan alüminyum vücudumuzdaki ter kanallarını tıkayabiliyor. Bu durum meme kanseri gibi pek çok hastalıkla ilişkilendiriliyor. Kullandığınız kozmetik ürünlerin doğa dostu ve sürdürülebilir olduğuna emin olun. Sürdürülebilir kozmetik olarak adlandırılan içeriği doğal alternatifler tercihiniz olsun. Doğal olarak elde edilen yağ asitleri sabunlar, losyonlar ve kremler örnek verilebilir. Bu ürünler doğal bileşenlere sahip olduğu için cilt tahrişine veya alerjik reaksiyonlara neden olma olasılığının daha düşük olduğunu hatırlayın.