Eskiden ileri yaşlarda görülen sağlık sorunları, artık kötü beslenmenin etkisiyle daha erken yaşlarda görülebiliyor. Journal of the National Cancer Institute dergisinde yayımlanan bir çalışma Y kuşağının, 1950’de doğanlara kıyasla iki kat daha fazla kolorektal kanser riskine sahip olduğunu belirtiyor.
Stres, değişen yaşam tarzı alışkanlıkları, uyku problemleri… Tüm bunların vücudunuzda hastalıklara kapı açan faktörler olduğunu artık biliyoruz. Sağlıklı ve iyi olma hali hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı ifade eder. Elbette beslenmenin tüm faktörler üzerinde çok önemli bir rolü var. Dünya genelinde beslenme nedenli risk faktörlerinin yılda 11 milyon ölüme yol açtığı tahmin ediliyor. Genetik faktörleri değiştirmek çok mümkün olmasa da beslenme ve bazı yaşam tarzı alışkanlıkları ile kanserden korunmanız mümkün. Beslenme alışkanlıklarınıza günlük en az 5 porsiyon sebze ve meyveyi beslenmenize dâhil etmeniz önem taşıyor. International Journal of Epidemiology dergisinde yayınlanan bir çalışma, günlük yeterli sebze ve meyve tüketiminin kalp krizi, felç, erken ölüm ve kanser riskini azaltabileceğine işaret ediliyor.
Burada dikkat çekmek istediğim bir diğer konu ise beslenme ekosisteminin değişmesiyle hastalık yaşlarının erken yaşlara inmesi. Eskiden ileri yaşlarda görülen sağlık sorunları, artık kötü beslenmenin etkisiyle çocuklarda ve gençlerde görülebiliyor.
Bunun sebepleri arasında değişen toprak yapısı, ekonomik dalgalanmaların, gıda fiyatlarının beslenme alışkanlıklarına yansıması, refah seviyesi gibi pek çok faktör var. Mikrobiyotamız, doğduğumuz andan itibaren beslenme şeklimiz, yaşam alanımız gibi çeşitli faktörlerle şekilleniyor ve sadece bize özel bir hale geliyor. Bağışıklık sistemimizi oluşturuyor, sindirime yardımcı oluyor, enfeksiyonlara karşı savaşıyor ve zihinsel fonksiyonlarımız için gerekli nörokimyasalları salgılıyor. Gelin tüm bunları yeni araştırmalar ışığında ele alalım.
Kolon kanseri genç yetişkinler arasında artıyor
Dünya üzerinde neredeyse her yaşta kanser vakalarının arttığını biliyor musunuz? Kanser oluşumunun birçok sebebi var. Genetik faktörler kadar yetersiz ve dengesiz beslenme de kanser oluşumunda etkili. Öyle ki araştırmalar, beslenmenin birçok kanser türü üzerinde yüzde 10 ile yüzde 70 arasında etkisi olduğunu bildiriyor. Bağırsaklardan bahsetmişken görülme sıklığı giderek artan kolon kanserine dikkatleri çekmek istiyorum. Geçtiğimiz haftalarda Amerikan Kanser Derneği tarafından yapılan bir araştırma, kolon kanserinin genç yetişkinler arasında artış gösterdiğini belirtiyor. Ulusal Kanser Enstitüsüne göre kolon kanseri genç erişkinlerde de görülmeye başlarken, dünya çapında üçüncü en yaygın kanser ve ikinci en yaygın kanser ölüm nedeni. Science dergisinde yayınlanan yeni araştırmaya göre, çevresel ve genetik faktörler kolon kanserinin nedenleri arasında yer alıyor. Yüksek vücut ağırlığının kolorektal kanser riskini artırdığını, ancak kolorektal kanserlerin yalnızca yaklaşık yüzde 5’inin aşırı vücut ağırlığına bağlı olduğu düşünülüyor. Değişen bağırsak mikrobiyomunun da erken yaşta kanser oluşumda etkili olabileceğinin altı çiziliyor. Journal of the National Cancer Institute dergisinde yayınlanan bir çalışma ise Y kuşağı (1981-1996 doğumlular), 1950’de doğanlara kıyasla iki kat daha fazla kolorektal kanser riskine sahip olduğunu belirtiyor. Bu nedenle kolon kanseri taramalarının 50 yaş, hatta 45 yaş altına inmesi gerektiği tartışılıyor.
Demans ile yüksek kolesterol bağlantılı mı?
Ben “yaşlanma” kelimesini kullanmıyor, bunun yerine “sağlıklı yaş alma” terimini daha çok seviyorum. Yaş alma denilince de akıllara ilk gelen demans olduğundan bu konuya dikkat çekmek istedim. Yüksek kolesterol demans riski oluşturabilir mi? Heart Research Institute (HRI) araştırmacıları, 65 yaşın altındaki 1 milyondan fazla hastayı içeren 17 küresel çalışmanın verilerini analiz etmiş. Çalışmanın sonucu, “kötü” kolesterolün, nöronlar arasında taurin adı verilen, kan-beyin bariyerini geçen ve bunamaya yol açabilen bir proteini topladığını bildiriyor. Bunun ilk kez yüksek kolesterolü artan bunama riskiyle ilişkilendiren bir çalışma olduğunu da söylemekte fayda var. 65 yaş ve üzeri nüfus, 2017 yılında 6 milyon 895 bin 385 iken son 5 yılda yüzde 22.6 artarak 2022 yılında 8 milyon 451 bin 669’a yükseldi. Alzheimer hastalığında en temel sorun bellek bozukluğunda görülüyor. Hatta hastalığın ileri evresinde bilişsel ve motor işlevlerde bozukluklar, çiğneme ve yutma gibi beslenme güçlükleri de sıklıkla rastlanan durumlardan. Burada sizlere hatırlatmak istediğim ise fiziksel aktivitenin her yaşta önemi. Düzenli fiziksel aktiviteyle hipertansiyon, Tip 2 diyabet, osteoporoz, osteoartrit, obezite, yüksek kolesterol, kanser ve kalp-damar hastalıkları riski azalır. Ayrıca depresyon, bölgesel ağrı, uyku bozukluğu, demans (unutkanlık) ve kabızlıkla başa çıkmakta fiziksel aktivite çok büyük önem taşır.