İnsan sağlığı her şeyden önemli diyorsak, sağlığımızın da doğada saklı olduğunun farkına varmamız gerekiyor
Uzun zamandır gezegeni iyileştirmek konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Doğal kaynaklarımız azalıyor, kirleniyor ve zarar görüyor. Son günlerde İstanbul’da yağan yoğun kar öncesinde yazdan kalma bir hava vardı. Sadece İstanbul’da değil, birçok yerde neredeyse kışın bahar havası gibi günler gördük diyebiliriz. Havanın bir günde 18 dereceden, kar yağışına dönmesi de şubat ayının ortasında 15-20 derece olması da normal değil! Tüm bunlar aslında iklim krizinin göstergesi.
Doğanın yardım çağrısına kulak vermek için geç kalmış olmaktan çok endişeliyim. Her 6 saniyede bir futbol sahası kadar orman yok oluyor. Tarım, değişen iklimden tahmin edemeyeceğimiz kadar olumsuz etkileniyor. Barajlardaki sular çekiliyor, her gün yüzlerce hayvan türünün nesli tükeniyor, biyoçeşitlilik azalıyor. Yükselen sıcaklıklar, çocukların yetersiz beslenmesine ve beslenme kalitesinin düşmesine neden oluyor. Vermont Üniversitesi’nde geçen ay yapılan uluslararası bir araştırma, yüksek sıcaklıkların çocukların yetersiz beslenmesine ve düşük diyet kalitesine sebep olduğunu gösteriyor. Ayrıca yine bu durumun yoksulluk, yetersiz sanitasyon ve eğitim konularını da olumsuz yönde etkilediği belirtiliyor. 19 ülkeden 107 bin çocuğun incelendiği çalışma, değişen iklimle çocukların beslenme çeşitliliği arasında güçlü bir ilişki olduğunu vurguluyor.
Pandemi de bu noktada bize ciddi bir uyarı niteliğinde. Hatta öyle ki bazı bilim insanları iklim krizi sorununu çözmenin Kovid 19’a göre çok daha zorlayıcı olduğunu belirtiyor. Eğer ki insan sağlığı her şeyden önemli diyorsak, sağlığımızın da doğada saklı olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Maalesef bizler onun parçası olduğumuzu unutmuş gibi davranıyoruz.
Et tüketiminin azaltılmasıSizlerle daha önce de paylaşmıştım; Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), İnsani Gelişme ve Antroposen raporunu 2020 yılının aralık ayında yayımladı. Antroposen Çağı, insanoğlunun dünyaya etkisinin en üst düzeyde olduğu dönem; yani İnsan Çağı diyebiliriz. Özetle bilim insanlarına göre, dünyamız geri döndürülemez bir değişime maalesef insanlık eliyle girdi. Yaşamımızı kesintisiz devam ettirmek yani sürdürülebilir kılmamız için gezegeni iyi beslemenin ortak ve birincil amaçlarımızın başında olmasını diliyorum. Bu konuda hem bireysel hem de toplumsal bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Besin üretimi ve tüketiminin çevre üzerine etkileri olduğunu, besin tercihlerimizin çevreyi etkilediğinin farkında olmayan çok sayıda insan var. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından desteklenen yeni bir rapor, doğaya ve iklim krizine verilen zararın azaltılması için dünya genelinde et tüketiminin azaltılması gerektiğini vurguluyor. Geçen ay yayımlanan raporda, dünyada doğaya en çok zarar veren unsurlardan birinin et tüketimi olduğu belirtiliyor. Her zaman seçimlerimizin hem bize hem de gezegene iyi gelmesi gerektiğini söylüyorum. Hayvancılık üretiminden kaynaklanan emisyonların insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının yüzde 14.5’ini temsil ettiğini lütfen unutmayın!
“Kusursuz Gezegen”Doğaya olan tutkumu ve hem bireyleri hem de gezegeni beslemek için uğraş verdiğimi biliyorsunuz. Bu konuda yeni araştırmaları yakından takip ediyor ve sizlerle paylaşıyorum; farkındalık yaratmak önceliğim. Geçen pazar günü BBC Earth kanalında rastladığım bir belgeselden bahsetmek istiyorum. Belgesin adı “A Perfect Planet” (Kusursuz Gezegen). 5 bölümden oluşan belgeselde, gezegenimiz üzerinde önemli bir etkiye sahip 5 farklı doğal güç anlatılıyor: Volkanlar, güneş, hava durumu, okyanuslar ve insanlar. Son bölümün konusu insanlar ve içerik çok etkileyici. Bizlerin doğa üzerinde hem iyileştirici hem de zarar verici etkisi çok güzel anlatılmış, ilgisi olan herkesin izlemesini tavsiye ediyorum. Belgesel her pazar yayınlanmaya devam ediyor; eminim izledikten sonra bu konu şu ana kadar ilginizi çekmediyse bile artık seyirci kalmanız mümkün olmayacak. Daha iyi bir gelecek için daha iyi bir gezegene ihtiyacımız olduğunu aklınızdan hiç çıkarmayın.