Gıda kaybı ve israfını ele alırken, israf ile kaybın nerede ve neden oluştuğunu tespit etmek, iyi uygulamaların benimsenmesi kadar önem taşıyor
Ülke olarak gıda kaybı ve israfı konusunda ne durumdayız hiç düşündünüz mü? Bir beslenme uzmanı olarak ülkemizdeki gıda kayıp ve israfı konusunda hassasiyetimi hep dile getiriyorum. Gıda okuryazarlığı, doğru pişirme yöntemleri, bilinçli alışveriş, artan yemeklerin değerlendirilmesi, yerel üreticinin desteklenmesi gibi konuları kendi adıma sorumluluk değil zorunluluk olarak görüyor, bu konuda farkındalık yaratmaya özen gösteriyorum. Gıda kaybı ve israfının olumsuz etkilerini ele alırken, israf ile kaybın nerede ve neden oluştuğunu doğru tespit etmek ve yönetmek, iyi uygulamaların benimsenmesi kadar önem taşıyor.
Üretilen gıdanın 3’te 1’i çöpe gidiyor
Tabağınızdaki her 3 gıdadan birinin siz dokunmadan çöpe gittiğini düşünün. Tüm dünyada her yıl 1,3 milyar ton gıda israf edilirken ülkemizde de bu sayı her yıl yaklaşık 19 milyon ton. Bu sayıyı gözünüzde canlandırmak isterseniz yılda 635 bin çöp kamyonu kadar gıdamızın çöpe gittiğini düşünebilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) iş birliğinde organize edilen “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” kampanyasının birinci yıl etkinliği için Ankara’daydım. Etkinlikte konuşulan önemli noktaları sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Gıda israfını önlemek için kampanya kapsamında 790 bin kişinin ‘sofranasahipcik.com’ üzerinden verdiği sözle bir dünya rekoru kırıldığını biliyor musunuz? Her geçen gün daha fazla insanın bu konuda farkındalık kazanması geleceğe dair umut veriyor. Dünyada ilk kez çevresel sürdürülebilirlik alanında en fazla söz rekorunu kırmak ülkemiz adına gurur verici. Her 4 kişiden birinin gıdanı koru kampanyasını duymasıyla farkındalığın arttığı belirtiliyor.
Her 4 kişiden 1’inde farkındalık oluştu
Bir yılda israf edilen gıdaların yeniden değerlendirme oranında yüzde 10 artış olmuş. Her 4 kişiden 1’inde farkındalık oluşmuş. Son tüketim tarihi (STT) ve tavsiye edilen tüketim tarihi (TETT) arasındaki farklar bilinmediği için birçok gıdanın çöpe gittiğini daha önceki yazılarımda söylemiştim. Yeni sonuçlara göre STT ve TETT farkındalığında yüzde 20 artış var. Artık bireyler tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş de olsa besinleri kontrollü şekilde tüketebileceğini biliyor. Bir yıl içerisinde yanlış porsiyon planlamasından kaynaklanan gıda israfının yüzde 22’den yüzde 13’e düştüğü, israf edilen gıdaların yeniden değerlendirilme oranınınsa yüzde 45’ten yüzde 55’e yükseldiğini belirtmek istiyorum. Bu sonuçlar ilerleme açısından oldukça sevindirici, dilerim ilerleyen zamanlarda oranların pozitif yönde arttığı sonuçları tekrar sizlerle paylaşabilirim.
Plastiksiz hayat için
Plastik bardak, çatal, bıçak kullanımından vazgeçin.
Yemek sipariş ederken, plastik çatal, bıçak istemiyorum notu ekleyin.
Plastik poşetleri tamamen hayatınızdan çıkarın, sebze ve meyve filelerini kullanın.
Plastik bardak kullanımı bırakın, kahve dükkânına giderken kendi mataranızı götürün.
Plastik pipet yerine cam veya metal pipet tercih edin.
Plastik ambalajlı ürünler yerine cam veya diğer alternatifleri seçin.
Plastik mutfak süngeri yerine doğal kabak lifi kullanın.
Plastik mutfak poşetleri yerine bez torbaları tercih edin.
Otel, restoran ve kafelerde israf azaltma hedefi
Otel, restoran ve kafe (HoReCa) gibi toplu tüketim yerlerinde üretim planlanmasının iyi yapılmaması, alternatifli porsiyonların olmaması, açık büfe uygulamaları ve tüketiciye sorulmadan sunulan ikramlar en büyük kayıp sebepleri arasında. FAO ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Gıdanı Koru kampanyası kapsamında bu sektöre özel kaybı azaltmak için yayımladığı kılavuz lansmanı da temmuzun ilk haftası gerçekleşti. Bu kılavuzla gıda kaybı ve israfıyla mücadelede büyük bir ilerleme kaydedileceğine inancım sonsuz. Dilerim bu tür uygulamalarla yaratılan farkındalık tüm bireylere ulaşsın.
Plastiksiz Temmuz
Akdeniz’den alınan deniz örneklerinin yüzde 92.8’inde plastik saptandığını biliyor musunuz? Gıda atıkları kadar plastik atıklar da hem kendi hem de gezegenimizin sağlığında önemli rol oynuyor. Tek kullanımlık plastikler de çoğu evde en çok israf edilenlerden. Hatta öyle ki Science dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre küresel plastik kirliliği geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru ilerliyor. Her yıl 46 ton plastik atık karaya, nehirlere ve denizlere dökülüyor. Bu sayının önümüzdeki yıllarda ikiye katlanması bekleniyor. Plastik atıklar, mikroplastik denilen 5mm’den küçük parçacıklarla besin zincirine de zarar verecek noktaya ulaşabilir. Öyle ki plasentada yani anne karnındaki bebekte bile mikroplastiğe rastlandığına dair çalışmalar var. Plastiksiz Temmuz 2011’de Avustralya’dan başlayıp tüm dünyaya yayılan, plastik kullanımını azaltmak amacıyla oluşmuş bir farkındalık kampanyası. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde tek kullanımlık plastik tabak, bardak, pipet gibi ürünleri yasaklayan kanun temmuz ayı itibariyle yürürlüğe girdi. Umarım bir an önce ülkemizde de uygulama kapsamına alınır. Bu konuda sosyal medyada gördüğüm bir sözü paylaşmak istiyorum: “Üç tarafı plastiklerle değil, denizlerle çevrili bir Türkiye.” Alternatifi olan bu ürünleri hayatınızdan çıkarmaya mutfaktan başlayabilirsiniz.