Times Meydanı’nda dostluk ve samimiyetle buluşup kahvelerimizi içerken dileklerimiz hep aynıydı. 500 yıllık Türk kahvesi kültürünü anlatmak için üzerimize düşeni yapmaya devam edelim.
Türk halkı olarak kahveyi sevdiğimiz bir gerçek. Atalarımızdan miras Türk kahvemiz bile var, üstelik bir kahvenin 40 yıl hatırı da var... UNESCO tarafından 2013 yılında “Somut Olmayan Kültürel Miras” olarak kabul edilen “Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği”ni, her yönüyle daha çok anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Geçen pazar, 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü idi. Ben de bu özel gün kapsamında New York’taydım. 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü’nde, kentin Times Meydanı’nda, “Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri” (The Innovation: Turkish Coffee Tales of Anatolia) adlı belgeselin lansmanı yapıldı. Belgesel önce Amerika sonra tüm dünyayı dolaşacak.
Türk kahvesi kültürü ve tanıtımına kendini adamış sevgili Gizem Şalcıgil, ülkemizin 8 şehrinde çektikleri kahve belgeselini sanatla birleştirerek anlatıyor. Tam anlamıyla bir Türk kahvesi tutkunu... Daha önce de kamyonuyla 6 ülke, 14 şehir gezerek 20 bin yabancıya Türk kahvesi ikram etmiş. 16 yıldır Amerika’da yaşıyor ve Turkish Coffee Lady olarak yola çıktığı hareketi vakfa dönüştürmüş. Biz, Times Meydanı’nda dostluk ve samimiyetle buluşup kahvelerimizi içerken dileklerimiz hep aynıydı, kahve bizi birbirimize kalpten bağladı... Emeği geçen herkesi içtenlikle tebrik ediyorum.
8 şehirde çekildi
Türk kahvemiz dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip. Ama ne yazık ki yurt dışında yeterince tanınmıyor. Sanatın izinde Türkiye’nin 8 şehrinde çekilen belgesel eminim etkili bir başlangıç olacak. Aroma, sunum, pişirme yöntemi açısından kahvemizin birçok farkı var. Dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi 16. yüzyılda Türkler tarafından geliştirilmiş. Telvesinden gelen tadı, damakta uzun süre kalıyor. Kendine özgü pişirme ve sunum tarzıyla da eşi benzeri yok. O yüzden de UNESCO 500 yıllık Türk kahvesi kültürünü “Somut Olmayan Kültürel Miras” listesine aldı. Tüm dünyaya ülkemizi ve kahve kültürümüzü anlatmak için üzerimize düşeni yapmaya devam edelim.
Türk kahvesinin farkı
Türk kahvesi, hepinizin bildiği kahvenin pişirilmesi yöntemiyle yapılıyor. Dolayısıyla Türk kahvesini filtre edilmemiş kahve çeşitlerinden biri olarak tanımlayabiliriz. Filtre edilmeyen kahveler, geleneksel olarak demlenen kahvelere göre daha yüksek antioksidan içerir. Bu kahveden elde ettiğimiz faydayı artırsa da filtre edilmemiş kahvelerin daha yüksek kafein içeriğine sahip olabileceğinin de altını çizmek gerekir.
Aç karnına içiyorsanız!
Kafein kan dolaşımının hızlanmasına, dolayısıyla da metabolizmayı hızlandırıcı etkiye sahip; fakat yararlarının yanında aşırı kahve tüketiminin zararları da mevcut. Günlük kafein miktarını 400 miligram ile sınırlamak gerekiyor. Gün içinde fazla alınan kafein uykusuzluğa, baş ağrısına, gerginliğe ve anksiyeteye sebep olabiliyor. Bir fincan Türk kahvesinin, yaklaşık 60 miligram kafein içerdiğini hatırlatmakta fayda var. Bath Üniversitesi’nde geçtiğimiz aylarda yapılan çalışmada, uyku bozukluğu ve sabah kahvesinin metabolizma üzerindeki birtakım etkileri incelenmiş. Buna göre, kahvaltıdan önce kahve içtiğinizde, vücudunuzun kan şekeri tepkisini yüzde 50 oranında artırabiliyor. Yani vücudunuzun
ilk temas ettiği şey kahve olduğunda, özellikle de o gün uykunuzu alamadıysanız, kan şekeri kontrolü zorlaşabiliyor. Kafeinin potansiyel uyarıcı faydalarını ise kahveyi kahvaltıdan sonra tüketerek sağlamaya çalışabilirsiniz.
Karnabahar cipsini denemek ister misiniz?
New York’a her gittiğimde market turu yapıyorum ve döndüğümde, gördüğüm ve yüksek ihtimalle giderek tüm dünyada trend olacak besinleri sizlerle paylaşıyorum. Bu gidişimde de gözüme çarpan yine sağlıklı içeceklerdeki artıştı. Fonksiyonel içecek çeşitleri, özellikle sağlığı destekleyici az miktarda şişelenen shot içecekler dikkat çekiyordu. Sindirimi destekleyen, bağışıklığı güçlendiren, spor performansını destekleyen, kolajen içeren, enerji veren, detoks etkisi gösteren shot şişelerini eminim ilerleyen dönemlerde bizler de çok sık göreceğiz. Ülkemizde de görmeye başladığımız sebze ve meyve kuruları, ilerleyen dönemde çok daha sık karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Sebze kurularının yanı sıra sebzelerle yapılan cipsler üstelik glütensiz alternatifleri de dikkatimi çeken yeni ürünler arasındaydı. Glütensiz karnabahar, brokoli, havuç cipsi gibi alternatifler çoğalacak gibi duruyor.