Diyabet mücadele ister, erken tanıyla bir hayat fark eder! 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla diyabetten korunmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğini hatırlayalım istiyorum
Her yıl 14 Kasım Dünya Diyabet Günü olarak kutlanıyor, çeşitli etkinlikler düzenlenerek farkındalığı artırmak hedefleniyor. Diyabette beslenmenin etkisinin göz ardı edilemeyecek boyutta olduğu herkes tarafından biliniyor diye düşünüyorum. Bu nedenle ben de her 14 Kasım’da katıldığım etkinliklerle bu çabaya ortak olmaya çalışıyorum. Çünkü diyabet, ülkemizde ve dünya genelinde görülme sıklığı giderek artan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen günümüzün en önemli sağlık problemlerinden. Dünya çapında yüz milyonlarca insanı etkiliyor. Diyabet farkındalığı ile alınacak önlemlerle sağlıklı bir yaşam sürmek mümkün. Düzenli hekim kontrolü, kilo kontrolü, düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı ve dengeli beslenme burada etkili faktörlerden. Bu yıl Dünya Diyabet Günü ışığında Tip 2 diyabet tedavisinde erken tanının önemi, diyabet farkındalığı ve diyabetten korunmak için günlük yaşamımızda dikkat etmemiz gerekenleri hatırlatmak istiyorum. Unutmayın, diyabet mücadele ister, erken tanıyla bir hayat fark eder!
11 kişiden biri diyabet hastası
Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) küresel diyabet verileri de erken tanının önemini bir kez daha konuşmamız gerektiğini gösteriyor. Bu oranların artmaması için harekete geçmeliyiz. Neden mi? Çünkü; 463 milyon birey, yani her 11 kişiden biri diyabet hastası ve her 2 diyabetliden birine teşhis konulmuyor. 13 yetişkinden birinde bozulmuş glikoz toleransı, yani yüksek kan şekeri seviyelerine rastlanıyor. Her 6 doğumdan biri gebelik şekerinden etkileniyor ve yüzde 84’ünde gestasyonel diyabet dediğimiz gebeliğe bağlı diyabet bulunuyor. Küresel sağlık harcamalarının yüzde 10’unun diyabet için kullanıldığını da unutmamak gerek. Diyabetli bireylerin dörtte üçü, yani yüzde 79’u düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor. Diyabetli her üç kişiden ikisi ise kentlerde yaşıyor. Yaşam tarzı farklılıklarının burada önemli bir etkisi var.
Türkiye’de 7 milyonu aşkın diyabet hastası
Üzülerek söylüyorum ki, ülkemizde de durum pek iç açıcı değil. IDF Diyabet Atlası’nda, Avrupa’da diyabet yaygınlığı en yüksek 5 ülke arasındayız. Türkiye’de 7 milyonu aşkın diyabet hastası olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizde yapılan TURDEP-II çalışması verilerine göre ise diyabetli bireylerin yüzde 45.5’i hastalıklarının varlığından haberdar değil. Diyabete farkındalığı artırmak ve alınacak önlemlerle sağlıklı bir yaşam sürmek elinizde. Kilo kontrolünüze dikkat ederek, düzenli fiziksel aktivite yapmaya özen göstererek, dengeli ve sağlıklı beslendiğinizde aslında kendinizi koruma altına alıyorsunuz.
Beden kitle indeksi genetikten daha güçlü bir risk faktörü
Ailenizde diyabet öyküsü varsa, hareketsiz yaşıyorsanız, beslenmenize dikkat etmiyorsanız ve vücut ağırlığınız fazla ise diyabete davetiye çıkarıyor olabilirsiniz. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin bildirisine göre, kilo vermek diyabeti önleyebiliyor hatta tersine çevirebiliyor. Bu konuda yapılan yeni bir araştırma sonucuna göre, genetik olarak riskli bireylerde beden kitle indeksi (BKİ) yüksekse, diyabet geliştirme riski de yaklaşık 11 kat daha yüksek oluyor. Ek olarak sonuçlar vücut ağırlığınızın diyabet için genetik yatkınlıktan çok daha güçlü bir risk faktörü olduğunu gösteriyor. Bu nedenle fazla kilolu veya obez bireylerin ağırlık denetimine dikkat etmeleri şart. Her zaman altını çizdiğim gibi kişiye göre hazırlanmış bir beslenme programı diyabet hastalarının sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürebilmeleri için tedavinin temelini oluşturuyor. Tip 2 diyabetliler için hazırlanmış iyi bir beslenme planı, kan şekeri seviyelerini normal düzeylerde tutmaları için önemli.
Diyabetli bireyler için pratik öneriler:
Protein, karbonhidrat ve yağları gereksinmeleri karşılayacak düzeylerde tüketmeniz gerekiyor. Bu noktada hekiminizden ve beslenme uzmanınızdan yardım alabilirsiniz. Dengeyi sağlamak önemli.
Lif oranı yüksek, rafine edilmemiş, kepekli ekmek, kepekli pirinç, makarna ve kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edin. Yine de karbonhidrat grubu besinleri tek başına tüketmeyin; yanına süt, yoğurt, badem, fındık, ceviz gibi besinlerle destekleyin.
Düzenli öğün yapmaya gayret edin.
Egzersizi hayatınızın bir parçası haline getirin.
Alkol tüketiminiz varsa sınırlandırın.
Bol su içmeye özen gösterin.