Obezite, günümüzde psikolojik ve fizyolojik sorunlar ile ekonomik yükü giderek artan kronik bir hastalık. Obeziteye doğru giden yolda altta yatan en büyük iki faktör ise beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz bir yaşam tarzı. Güncel veriler obezitenin dünya çapında 1975 yılından beri üç katına çıktığını belirtiyor. Ülkemizde ise her 100 kişiden 21’i obeziteyle karşı karşıya. Obezitenin beklenen yaşam sürenizi 6-7 yıl kısaltabileceğine dair çalışmalar var. Bu konuya bir kez daha dikkatinizi çekmek istedim.
Tek sorun yüksek yağ değil
Obeziten koroner kalp hastalığı, yüksek tansiyon, diyabet, gut, karaciğer yağlanması gibi birçok hastalığın altında yatan nedenlerden biri. Ancak bu hastalıkları yalnızca vücuttaki yüksek yağ miktarıyla ilişkilendirmek doğru değil. Yağların vücudumuzda çok önemli görevleri olduğunu unutmayın. Vücudumuzda enerji kaynağı olmalarının yanı sıra bağışıklık tepkisi, insülin duyarlılığının düzenlenmesi ve vücut ısısının korunması bunlardan bazıları.
Geçtiğimiz aylarda Cell dergisinde yayımlanan bir araştırmada, obezitenin olumsuz sağlık etkilerinin sadece aşırı yağ kaynaklı değil, yağların vücuttaki değişikliklere cevap verme yeteneğindeki düşüşten, başka bir deyişle plastisitesinden kaynaklandığı belirtiliyor. Obez bireylerde yağ dokusu artışı kaynaklı enerji metabolizması görülebiliyor. Vücutta yağ dokusunun yani yağ hücrelerinin çapının büyümesi (hipertrofi) ve yağ hücre sayısındaki artış (hiperplazi) olarak tanımlayabilirim. Yetişkin bireylerde bu artış genelde genişleme yani hipertrofi olarak görülüyor. Hiperplazik yağ dokusu kaybının hiperplazik ağırlık kaybına göre daha zor olduğunun altını çizmek istiyorum. Plastisisite yani yağ hücrelerinin uyum sağlama yeteneği hızlı kilo alıp verme döngüsüne ve hormonal değişikliklere bağlı olarak kaybedilebiliyor. Obeziteden kurtulmak ve kısa sürede kilo vermek için yaşam tarzına uymayan, düşük kalorili beslenme programlarına başvurmak yerine sizin için en uygun, yani sürdürülebilir bir beslenme programı uygulamak atacağınız ilk adım olsun.
Beyne giden kan akışı azalıyor
Fazla kilolu veya obez olmanın beyninizdeki kan akışını önemli derecede azalttığını biliyor musunuz? Konuyla ilgili olarak yapılan ilgi çekici bir araştırmayı paylaşmak istiyorum. Yaşlanmayla birlikte bilişsel sağlık üzerinde bazı değişiklikler olabileceğini biliyoruz. Neurobiology of Aging dergisinde yayımlanan çalışmada, 50 yaş üzeri yaklaşık 500 kişinin MRI (Manyetik Rezonans Görüntüleme) sonuçları değerlendirildiğinde obezitenin beyinde kan akışı üzerindeki olumsuz etkisinin yaştan daha fazla olduğu gösterilmiş. Serebral hipoperfüzyon olarak tanımlanan bu durumun bilişsel sağlık üzerinde oldukça önemli olduğunu belirtmekte fayda var. Artan vücut kitle indeksi ve bel-kalça oranı beyne daha az kan gidişiyle ilişkilendirilirken, bel çevresinde 1 cm’lik artışın 1 yıllık yaşlanmaya eş değer olması en önemli sonuçlardan. Artan fiziksel aktivitenin beyin kan akışındaki bu azalmayı olumlu yönde değiştirebileceği, hatta engelleyebileceği belirtiliyor. Çalışma, fiziksel olarak gün boyunca en az 1.5-2 saat aktif olmayı ve orta düzeyde çaba gerektiren faaliyetlerde bulunmayı öneriyor. Bunlar tempolu yürüyüş, bisiklete binme gibi aktiviteleri örnek verebilirim. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm, kadınlarda ise 80 cm’i geçtiğinde tehlike sinyallerinin çaldığını unutmayın. Dünya Sağlık Örgütü kadınlarda 88 cm, erkeklerde ise 102 cm bel çevresini yüksek risk olarak tanımlıyor.
Akciğer fonskiyonlarına etki
Obezitenin birçok sağlık problemiyle ilişkili olduğundan bahsetmiştim. Yeni bir çalışma, obezite ve yüksek bel çevresinin daha yüksek kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve astım riski ile sonuçlanabileceğini belirtiyor. Konu ile ilgili daha önce yapılan çalışmalar, sigaraya maruz kalmanın akciğer fonksiyon bozukluğunu ve KOAH geliştirme riskini arttırdığını belirtirken çalışma obezitenin de burada rol oynayan önemli faktör olduğunun altını çiziyor. Menopose dergisinde yayımlanan çalışmada obez bireylerde KOAH insidansının sağlıklı bireylere göre önemli ölçüde daha yüksek olduğu belirtilirken obez kadınların, obez erkeklere göre astım yaşama olasılığının daha yüksek olduğu vurgulanıyor.