CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin ekonomik vizyonuna ilişkin merakı “3 Aralık’ı bekleyin” diyerek daha da arttırdı. İstanbul’da yapılan toplantıyı salondan izlemedim ama sosyal medyadan anlık takip etmeye çalıştım. CHP karşıtlarının eleştirilerinde şaşırtıcı bir yan yok. CHP’yi destekleyenlerin ya da hükümete muhalif olanların değerlendirmelerine odaklandım. Nedenini aşağıda okuyacaksınız….
AK Partili birçok isim ve ‘muhalefet muhalifleri’ öncelikle Kılıçdaroğlu’nun yeni danışmanı ABD’li yazar, düşünür, Jeremy Rifkin’e adının baş harflerinin İngilizce okunuşundan yola çıkarak CeyAr lakabı takmıştı. JR, 80’lerin kült ABD dizisi Dallas’taki kötü karakterlerden biri… Paylaşımcıların adlarını vermeyeyim, şöyle ifadeler vardı, “Amerikalı danışman zahmet edip gelmemiş bile…”, “...İthal danışman”, “iklim krizi, miklim krizi hikâye anlatıyor…”, “ABD bugün CHP’ye kayyum atadı...”
İletişim stratejisi hatalı mıydı, bilinçli miydi?
Ancak ‘CHP üyesi olmayan danışmanların’ salonda bulunmamaları ya da sunum içerikleri, belli ki CHP’ye çok uzak olmayan ya da hükümet karşıtı ya da siyaset bilimcilerde de hayal kırıklığı yarattı. Örneğin, altılı masadaki partilerden birinde siyaset yapan bir isim, “ABD’den bağlanan Jeremy Rifkin İngilizce konuşuyor. Yaptığı konuşmadaki konu çok spesifik. İklim değişikliği falan anlatıyor… Bu anlattıkları toplumun aydınlarına ve elitlerine bir şey ifade edebilir ama sokağa yansıması olmaz. Üstelik konuyu da çok uzattı. Çok yanlış bir iletişim stratejisi”, siyaset bilimci bir akademisyen ise “Rifkin harika bir akademisyen, mükemmel bir ekonomist olabilir. Ama cumhuriyetin yeni yüzyıl vizyonu açılış konuşması bizim dertlerimizi, acılarımızı bilmeyen birini simultane çeviriyle dinleyerek mi olmalıydı?” diyordu.
Dolayısıyla, yorumlardan öncelikle takdim edilen yeni kadronun salonda olmamasının bir eksiklik/yanlışlık olarak algılandığı anlaşılıyor. CHP, “CHP üyeleri” ve “üye olmayan profesyoneller” ya da “dışardan destek verenler” şeklinde bilinçli bir ayrım yapmış olabilir ama izleyenler / ilgilenenler bunu anlamamış. Eleştirenlerin, ‘plansızlık’, ‘düşüncesizlik’, ‘imkânsızlık’ ve hatta ‘beceriksizlik’ olarak tanımladığı bu tercih aslında ‘siyaset üstülüğe’ bir vurgu olarak kurgulanmış, son derece bilinçli bir tercih olabilir ama belli ki karşı tarafa geçirilememiş.
İkinci olarak, siyaset dışı isimlerin yaptığı sunumların beğenilse bile, fazla teknik ya da en azından bir vizyon toplantısına uygun bulunmadığı anlaşılıyor. Bir ekonomist örneğin, “CHP’nin Jeremy Rifkin ile anlaşmasını önemli buluyorum. İklim ve ekonomi konularının bir arada ele alınması gerektiğini kesin olarak anlamışlar artık. Fakat bunun duyurulduğu hedef kitle işin önemine uygun değil. Bu etkinlik normalde uzmanlara yönelik bir etkinlik olmalıydı” diyordu. CHP’nin de çalışmalarından faydalandığını bildiğim bir siyaset bilimci ise sosyal medya yorumunda, “Güven veren liyakatli kadro ile etkili bir çıkış oldu” derken şunu da ilave ediyordu, “Siyasi vizyon toplantılarının içeriği nasıl olursa olsun bu kadar teknik bir aktarım olmamalı. 1) Enerji kayboluyor 2) İstenilen mesaj verilemiyor 3) Toplum ders dinlemeyi değil, siyasi bir vizyon görmeyi bekliyor. Kuvvetli içerik, uzun ve enerji düşüren bir aktarım”. Yıllardır bu tür toplantıları izleyen biri olarak, çok uzun metinler gibi çok uzun toplantılar da dikkati ve enerjiyi dağıtır, mesajı bulanıklaştırır.
Siyaset üstü anlayışla siyaset yapmak
Rifkin’in İngilizce sunumunun salondaki çoğunluk tarafından takip edilememesi konusunda parti yetkililerinin, “yeterli sayıda kulaklık vardı ama salona girenler kulaklık almadı. Kimsenin kulaklık almadığı fark edilince ön tarafa kulaklık gönderildi” şeklindeki izahatı aslında gelmek istediğim noktaya yaklaştırıyor. Denenenler, bu yeni siyaset tarzı, içerdekiler için bile o kadar yeni ki, “bazı sunumları takip edebilmek için kulaklık almanız önerilir” anonsu / notu bile ihmal edilmiş.
CHP bir süredir Türkiye siyasetindeki alışılmışların ya da kendisinden beklenilenlerin dışında etkinlikler, siyaset pratikleri gerçekleştiriyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun mitingler yerine salon toplantılarını tercih etmesi buna bir örnek. Önceleri yadırganan bu yöntemde Kılıçdaroğlu ısrar ediyor ve bu toplantıların CHP dışı kesimlere ulaşmak için yararlı olduğunu savunuyor. “Mitinglere bizi destekleyenler geliyor, iktidar olmak için CHP dışına ulaşmamız gerek” diyor. İlk kez parti kurultayında kullandığı “dostlar” ifadesiyle CHP’nin tek başına iktidar söylemini bıraktı, altılı masanın hem mimarı, büyük ölçüde de tutkalı olmayı daha çok önemsediğini gösterdi.
Vizyon toplantısını bunlara eklenen bir halka olarak değerlendirmek mümkün. Çünkü Kılıçdaroğlu, “siyaset üstü” bir anlayış ile siyaset yapmayı deniyor gibi görünüyor. Önümüzdeki günlerde toplantıda kullandığı şu ifadeleri kendisinden duymaya devam edeceğimizi düşünüyorum:
“Artık oyu halkımızdan herkes için daha iyi bir yaşama, yeni bir düzene, yeni bir Türkiye hayaline, yeni bir siyaset kültürüne ve yeni bir siyaset üstü anlayışa oy isteyeceksiniz”, “Bugün yepyeni bir güç birliği ile tanışacaksınız. Bir siyaset üstü birlik. Oluşturduğumuz bu yeni siyaset üstü beyin takımından bazı isimleri burada göreceksiniz.”
CHP lideri toplantıda kendisine dair de “Ne derlerse desinler inandığım vizyon yolculuğundan asla bir geri adım atmayacağım ve vazgeçmeyeceğim. Çünkü ne istediğimi ve bu yolun nereye varacağını daha başlarken biliyordum. Hepiniz şuna inanın, Bay Kemal çıktığı yoldan asla geri adım atmaz.” dedi.
Kılıçdaroğlu tüm bu denemelerin sonuçlarını eninde sonunda sandıkta ölçecek. Seçmenin alışılmışın dışına ne kadar hazır olup olmadığını o zaman göreceğiz.