İdlib’de yaşananlar nedeniyle Rusya-Türkiye ilişkilerinde gelinen nokta kimilerine göre; anlaşılmaz, hayret verici, kimilerine göre; malûmun ilamı. Uluslararası ilişkilerde kişisel dostluklar, çabalar, inisiyatiflerin bir noktaya kadar etkili olduğuna, kapıları açtığına ya da kapattığına tanıklık edilse de, aslolan ulusal çıkarlardır. Devletler arası ilişkiler, zamana, koşullara, zorunluluklara göre şekil alır. Dost da olabilirsiniz, düşman da. Bazen dost, bazen düşman da, ne dost, ne düşman da. Kişisel ilişkiler bu durumu kaldırmasa da devletler arası ilişkilerde normal karşılanır.
İki Rus general
Örnek mi? Taksim Cumhuriyet Anıtı mesela... Her gün milyonlarca İstanbullunun önünden geçtiği, 1928 tarihli o anıt, aynı zamanda bir vefa örneğidir. Bir yüzü Kurtuluş Savaşı’nı bir yüzü de genç cumhuriyeti tasvir edecek şekilde yaptırılan anıtta özellikle iki Rus generalin tasvirine bizzat Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla yer verilmiştir. Gazi’nin sivil kıyafetle görüldüğü tarafta bir yanında İsmet İnönü,
İdlib’deki saldırının birinci derecede sorumlusunun Şam rejimi olduğunu belirten Altun, Rusya’nın da saldırıları durdurma sorumluluğunu yerine getirmediğini söyledi. Altun, “İdlib bizim için milli güvenlik meselesidir. İnsanlık krizine yüz çevirmeyeceğiz” dedi.İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İdlib’de yaşananların birinci derecede sorumlusunun Şam rejimi olduğunu, Rusya’nın da saldırıları durdurma sorumluluğunu yerine getirmediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün telefon ile görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, 33 Mehmetçiğin şehit olduğu saldırının ardından rejimin tüm unsurlarının meşru hedef olduğunu ve saldırının Türkiye’yi daha da kararlı hale getirdiğini belirttiğini aktardı. Sığınmacılar meselesinin artık sadece Türkiye’nin meselesi olmadığını belirten İletişim Başkanı, “Türkiye’nin hiçbir zaman mültecileri bir silah olarak kullanmadığını” söyledi.
Altun dün basın yayın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle buluşarak, 33 askerin şehit olmasının ardından
Diplomaside bazen binlerce sözcük, yüzlerce müzakere, onlarca mutabakat yerine tek bir sembol, işaret ya da tavır hepsini karşılayabiliyor. Hatta toplamın ötesine geçen pekiştiricilik sağlıyor.
21 Şubat Cuma akşamı saat 18.00’de, Ankara’da Rus Büyükelçiliği’nde, Büyükelçi Aleksey Yerhov ve Savunma Ataşesi Albay Dmitry Priymachuk Rusya Askeri Günü münasebetiyle düzenlenen resepsiyona ev sahipliği yaptılar. Saate yapılan vurgunun nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in de tam o sırada kritik ‘İdlib’ görüşmesini gerçekleştirmelerinden. Dolayısıyla resepsiyona katılan gazeteciler için, Büyükelçi Yerhov’un görüşme konusunda yapabileceği ilk değerlendirme önemliydi. Ama sadece bu değil. Aynı zamanda Yerhov’un 13 Şubat’ta Sputnik’e verdiği ve bir kaç açıdan tartışma yaratan açıklaması ile İdlib’te Türkiye şehitler verirken kabineden, Savunma Bakanlığı ve
TSK’dan ne düzeyde katılım gerçekleştirileceği de resepsiyonu
2 Şubat’ı 3’üne bağlayan geceden bu yana Türkiye ile Rusya arasında, İdlib’deki yeni durumun oluşturduğu gerilim var. Askeri olarak sahada, siyasi olarak masada. Tansiyonu düşürmek için 8 Şubat’ta Ankara’da başlayan asker, diplomat ve istihbaratçılardan oluşan heyetlerin görüşmelerinden somut sonuç çıkmadı. Yine de konuşmaya devam ediliyor. Bugün de Türk heyeti Moskova yolcusu.
İdlib meselesinde günlerdir süren hengâmeden bir, iki adım geriye çekilip etrafa baktığınızda ise sahada aktörlerden birinin sesinin pek duyulmadığını fark etmek mümkün. Astana sürecinde Türkiye ve Rusya gibi bir aktör olan İran’ın... İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in 6 gün önceki “İran kardeş komşular Türkiye ve Suriye diyaloğunu kolaylaştırmaya hazır” dediği yani bir nevi arabuluculuk önerdiği tweetini saymazsak, ortada dikkat çekici bir siyasi değerlendirme yok.
Ancak İdlib gözlemcilerine göre; siyaseten dikkatleri üzerine çekmemeye çalışan Suriye rejiminin diğer
ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ankara’da bir tam gün süren İdlib görüşmelerine havaalanında Türkçe konuşarak başladı. ‘Şehitlerimiz’ ifadesiyle bir yandan Türkiye-Rusya ilişkilerindeki çatlağı derinleştirmeye, öte yandan Türk halkının sempatisini kazanmaya çalıştı. Noktayı akşam saatlerinde televizyon röportajıyla koyacakken, Rusya’nın Türkiye Büyükelçiliği sosyal medya hesabından benzer bir yöntemle karşılık verdi.
Paylaşımın bir tarafında ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun fotoğrafı ve “bu saldırıda askerlerini kaybeden NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız” sözleri, diğer tarafında da Anadolu Ajansı’nın yayınladığı, Pentagon’un YPG/PKK kontrolündeki 10 bin kişilik birlik için bütçe talebine ilişkin grafik vardı. Türk usulü denilebilecek bir cümle iki görselin üzerine konumlandırılmıştı: Takdiri size bırakıyoruz.
Suriye Rejim Ordusu’nun, Rusya desteği ile Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına saldırısının ardından yükselen tansiyonu düşürmek için bir kez daha üçayaklı diplomasi devreye sokuldu. Yani askerler, diplomatlar ve istihbaratçılar. 8 Şubat cumartesi günü Ankara’da iki tur halinde yapılan ve yaklaşık 3 saat süren toplantı yüz yüze görüşme zincirinin ilki oldu. Devam edecek. Hatta Ankara’dan Münih’e uzanacak. Nasıl olacağını anlatmadan önce “Türkiye’nin İdlib hassasiyeti ve ısrarı” konusunda bir kaç notu aktarmakta fayda var.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine de tehdit
İdlib’deki durum, Türkiye’yi iki açıdan ilgilendiriyor: İnsani ve güvenlik. Rejim sahada siviller için güvenli alan bırakmadıkça, Türkiye’nin sınırlarına göç baskısı artmakla kalmıyor, ‘terör riski’ de oluşturuyor. Bir güvenlik kaynağı; “Rejim İdlib’de yarattığı tablo ile istikrarlı bölgeleri de hedef alıyor. Orada oluşturulan baskı Afrin, Cerablus ve El
ABD Başkanı Donald Trump, sözde Yüzyılın Barış Planı’nı açıklarken salonda üç ülkenin ABD büyükelçisi vardı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) büyükelçisi Yusuf el-Uteybe, Bahreyn elçisi Abdullah bin Raşid Al Halife ve Umman elçisi Huneyne el-Mugıyriyye. Bu katılım en az Trump kadar, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu da memnun etti ki büyükelçilere özel olarak teşekkürü ihmal etmedi. Suudi Arabistan elçisi orada olmasa da şüphesiz var gibi kabul edilmiştir. Oysa bu dört ülke, Filistin ile birlikte hem Arap Birliği’nin hem de İslam İşbirliği Teşkilatı’nın üyesi. Ancak çıkarları, ekonomik ve askeri bağımlılıkları nedeniyle ortaya koydukları tavır, izledikleri politika artık neredeyse kanıksanmış durumda.
Türkiye’nin net karar beklentisi
Sözde planın açıklanmasının ardından gözler doğal olarak bu ülkelerin de üyesi olduğu iki platforma çevrildi. Önce Arap Birliği, Filistin’in çağrısı üzerine Kahire’de olağanüstü toplandı. Toplantı sonunda
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, “Koronavirüs Türkiye turizmini olumsuz etkilemez. Bu konuda alternatif eylem planları hazırlıyoruz. İzlemedeyiz, bizi endişelendirecek bir durum yok” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çin’de ortaya çıkan koronavirüs salgının Çin’le sınırlı kalması halinde Türk turizmini olumsuz etkilemeyeceğini söyledi. Alternatif eylem planları üzerinde çalışıldığını belirten Ersoy, “Gerçekleşmeler oldukça buna göre planları devreye alacağız. Virüsün gidişatıyla ilgili 14 gün süresi var. Bunu doldurmadan, Dünya Sağlık Örgütü’nün yapacağı açıklama netleşmeden eylem planına geçmek doğru olmaz. İzlemedeyiz, bizi endişelendirecek bir durum yok” dedi.