Sıcak bir yazın ortasında insanı tüketen bir gündemle uğraşıyoruz.
Yönettiğiniz gazete Milliyet ise şikâyete hakınız yoktur; çünkü o yoğun gündemde habere boğulursunuz. Muhabirleriniz, bürolarınız haber yağdırır.
Özel haberleri manşetlere sığdırmakta güçlük çektiğimiz bir haftayı geride bıraktık.
Gazete kadar, televizyonlara da çalıştık.
Milliyet’in haberleri sayesinde haber kanalları da rahat ettiler.
Başbakan Erdoğan’ın akillerle Dolmabahçe’de son toplantıyı yaptığı gün Ankara Haber Müdürümüz Serpil Çevikcan, İmralı’ya giden BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile görüşerek, ‘sürecin nasıl gidip geldiğini’ yazdı.
Gezi Parkı gerilimi Kürt sorununun çözümünde hayli yumuşayan iklimi de bozmuştu.
Akillerin bir kısmı hükümete, demokratikleşme konusunda frene basılmasının süreci sekteye uğratacağı konusundaki görüşlerini ilettiler. Başbakan ise PKK’nın çekilme konusunda sergilediği tutumdan yakındı. Sınır dışına çıkma oranı sadece yüzde 15’lerdeydi. Bu durum ordu açısından da sıkıntı ve güvensizlik yaratıyordu.
Milliyet, 27 Haziran’da ‘çekilme sıkıntısı’ manşetiyle Dolmabahçe’deki akiller toplantısının nabzını eksiksiz yansıtmıştı.
BDP heyetinin İmralı dönüşü beklentisinin aksine TBMM, temmuzda tatile girecekti.
Bu durumda Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarını tamamlaması da beklenemezdi!
Seçim barajının yüzde 10’un altına düşürülmesi de başka bahara kalıyordu.
Liberal, demokrat aydınlar, ‘moral bozukluğu’yla toplantıdan ayrıldılar.
Gezi’de sanatçıların yaşadığı ‘travma’yı akiller de yaşamış oldular.
Gerçi ertesi gün süreci yöneten bakanların PKK’nın sınır dışına çekilme takviminin eylül-ekimde tamamlanacağını belirten açıklamaları kamuoyunu rahatlattıysa da ertesi gün Lice’de karakol inşaatını protesto olaylarında yaşananlar sürecin hâlâ ‘pamuk ipliğine bağlı olduğunu’ göstermesi açısından kaygı vericiydi.
Lice’de 18 yaşındaki Medeni Yıldırım hayatını kaybederken uzman çavuş Yetkin Beğen kaçırıldı.
Cizre’de yol kesen, araçları denetleyen PKK’lı bir grubun varlığı da süreci gölgeleyen karanlık bulutların habercisiydi.
Türkiye’de siyaset böyledir.
Hızla sonuca gideceğiniz sorunları ‘zamana yayarsanız’ kontrolü elinizden kaçırabilirsiniz.
Gezi’dekine benzer ‘yanlış okumalar’ın ise telafisi güçtür.
Hata üstüne hata yaparsınız.
AKP iktidarı on yıllık yorgunluğun da sonucu Gezi Parkı ve Kürt sorununda ‘ikiz hatalar’ girdabında sürükleniyor.
Zaman kazanayım derken, süreci ‘sabote’ etmeye hazır unsurların değirmenine su taşıyor. Keşke Meclis tatile girmeden anayasa Komisyonu’nda ‘sivil Anayasa’ taslağı üzerinde uzlaşma sağlanabilseydi. Siyasi iktidar yaklaşan yerel seçimleri de gözeterek, geniş kapsamlı bir ‘demokratik paket’ hazırlamayı planlıyor olabilir.
Ancak Kürt sorununun çözümünde 2013’ün ilk yarısında onca mesafe alınmışken frene basılır ve süreç kesintiye uğrarsa tarihi bir hata yapılmış olur. Ve Türkiye seçim ortamında şiddetin yeniden tırmanışa geçmesiyle ağır bir bedel öder.
Gezi Parkı ardından Güneydoğu’da yeniden çatışmaların başlaması, FED kararları nedeniyle faiz ve dövizdeki yükselişin piyasalara etkisi, cari açık ve büyüme sarmalındaki Türkiye’de ekonomik dengelerin altüst olması demektir.
Bu gerilimi düşürmek ve ülkeyi seçimlere sosyal ve toplumsal olaylara meydan vermeden götürmek sorumluluğu hükümetin, en başta da Başbakan’ın elindedir.
Tahrir’de Mursi’ye karşı ayaklanan yoksul orta alt sınıfların sefaleti, benzer durumdaki ülkelere de örnek olmalıdır. TÜSİAD’ın bu hafta ‘yatırım’ amacıyla Cizre’de düzenlediği toplantı ümit vericiydi.
Koçların, Sabancıların, Boynerlerin Güneydoğu heyecanı dileriz, çekilen halaylarla sınırlı kalmaz. Yatırıma dönüşür!
TOLGA ŞARDAN HABERCİLİĞİ Habercilikte artık bir ‘Ankara polisiyesi’ olarak anılan Tolga Şardan (Tolga Ş) arkadaşımız bu hafta da gündeme damgasını vurdu. Önce meydanlarda kalabalıklara yağdırılan gazın insanların öyle kafasına gözüne atılamayacağına yönelik genelgeyi yazdı. Polis kafasına göre gaz sıkamayacaktı. Genelgeye zamanında uyulsa göstericiler ölmeyecek, gazdan medeti kesen polisler Ethem’lere kurşun sıkmayacaktı.
İçişleri Bakanlığını talimatına umarız önce kendi personeli, polisler uyarlar.
Tolga’nın toplumsal olaylara jandarmanın müdahalesini düzenleyen ‘Sivil EMASYA’ haberi de aydınlatıcıydı. Gezi Parkı olaylarında ekranı karartan tele- vizyonların Milliyet haberlerini ‘sıfır emekle’ ekrana taşımaları göz yaşartıcıydı.
TEMİZ FUTBOL ÖZLEMİUEFA’nın ‘şike’ davaları nedeniyle Fenerbahçe’ye ve Beşiktaş’a yağdırdığı cezalar, Avrupa’dan bir süre uzak kalma pahasına toplumdaki ‘temiz futbol’ özlemiyle ters düşmüyor. Keşke kulüpler ve taraftarlar, ligler şikeyle kirlendiği zaman Türkiye futbolunu yönetici çıkarlarının üzerine çıkarabilseydiler. O zaman bugünkü cezalar gelmezdi!
Saygılarımla.