Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, her yılın Eylül ayında liderlerin konuşmalarıyla açılır ve ardından yeni yasama yılı başlar. Ülkelerin liderleri veya üst düzeyde bir temsilcisi, ülkesinin dış politik vizyonu çerçevesinde konuşma yapar. Ukrayna gibi büyük savaşlar devam ederken, gözler, tarafların liderlerinde ve ABD, Rusya, Çin gibi küresel güçlerin vereceği mesajlarda olur. Bir özeleştiri olarak yazalım ki, bizler, daha çok yakın coğrafyamızdaki ülkelerin liderlerinin yaptığı konuşmalara odaklanır, dünyanın geri kalanının mesajlarına pek dikkat etmeyiz. Bu yazıda bu açığı bir ölçüde kapatmak için BM’de farklı coğrafyalardaki ülkelerin verdiği mesajlara bakmak istedim.
1-Afrika’nın bitmez çaresizliği
Afrika kıtasının 40’a yakın lideri, seslerinin duyulmayacağını bile bile çağrılarını yineledi. Dünya, daha geçen hafta Kuzey Afrika’dan İtalya’nın güneyindeki Lampedusa Adası’na giden binlerce göçmeni konuşurken, Orta Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Faustin
A Milli Kadın Voleybol takımının Avrupa Şampiyonu olması, bu haftanın en önemli gelişmesiydi. Final maçı sonrası tüm takım oyuncularının hayat hikâyeleri hak ettikleri gibi basında geniş yer buldu. Melisa Vargas’ın hikayesinin ise Küba’da başlayıp Türkiye’ye kadar uzandığını artık bilmeyen yok. Vargas’ın Küba’dan kaçarcasına bir Çek takımına transferi, sakatlığının ardından ülkesine dönmesi, ailesinin Küba yetkililerinin adres gösterdiği hastanede tedaviyi reddetmesinin ardından 4 yıl yasaklı oyuncu haline gelmesi de herkesin malûmu. Sırbistan’daki özel bir kulübe transfer olduktan sonra, Fenerbahçe’ye geldiği de...
Hikâyenin Türkiye’de pek bilinmeyen tarafı burada başlıyor. Vargas daha önce Küba A Milli Voleybol takımında oynadığından, başka bir ülkenin A Milli Takım’da oynayabilmesi için Küba Voleybol Federasyonu’nun izni gerekiyordu. Yani o süreçte Sırp vatandaşı yapılmak ve Sırp A Milli Voleybol Takımı’nda oynatılmak istenen Vargas’ın Ay Yıldızlı renklere
Rusya, 17 Temmuz’da Karadeniz Tahıl Koridoru anlaşmasından çekildi. O tarihten bu yana da anlaşmaya dönmesi için ikna edilmeye çalışılıyor. Bu hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, alternatif plan ve rotaları görüşmek üzere Moskova’ya gitti, ama düğüm bu görüşmede de çözülemedi. Karar, liderler zirvesine kaldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yarın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i ikna edebilecek mi, dünya bu sorunun cevabını merak ediyor.
Bir süredir Moskova, Karadeniz Tahıl Anlaşması’ndaki rotaya alternatif bir planı masaya koyuyor. O plan şu: Rusya’nın tahılı Türkiye’ye gönderilecek, burada işlenecek ve ihtiyacı olan ülkelere nakledilecek. İşin mali boyutunu da Katar üstlenecek. ABD ise Rusya’nın aksine, Karadeniz anlaşmasına dönülmeyecekse alternatif bir rota olarak “Tuna Nehri” formülünü öneriyor. Hatta ABD basınına göre Washington, Romanya ve Moldova yönetimiyle görüşmeler yapıyor. Bu yolla Odessa limanından çıkacak Ukrayna tahılı,
Birleşik Krallık eski başbakanı Winston Churchill, 1930’ların sonunda Sovyetler Birliği (Rusya) için tarih kitaplarına da geçen şu tespiti yapmıştı: “Orası bir muammanın (enigmanın) içindeki gizeme sarılı bir bilmecedir.”
Rus paralı asker grubu Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin’in içinde bulunduğu uçağın düşmesi veya düşürülmesi sonrasında yapılan konuşmalar, yazılanlar Churchill’in tespitinin neredeyse 100 yıl sonra bile geçerli olduğunu gösteriyor. Ortada tam mânâsıyla gizeme sarılı bir muamma var. Muammayı yaratan şeylerden biri, elbette, Prigojin’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e darbe girişimi yapmasıyla bu “kaza”nın arasında sadece iki ay olması. Durum böyle olunca hemen herkes “Putin cezayı kesti” yorumunu yaptı, ama işin o kadar da basit olmadığı birkaç gün geçince daha iyi anlaşıldı. Zira biz kazanın üzerinden 4 gün geçmesine rağmen hâlâ net ve emin şekilde “Prigojin öldü” cümlesini kuramıyoruz. (Bu yazı yazıldığı sırada kazada
Camp David, ABD’nin başkenti Washington DC’nin yüz kilometre kuzeybatısında, Catoctin Dağ Parkı’nın içine inşa edilmiş, ABD Başkanlarının 1940’lardan bu yana hafta sonu veya ihtiyaç duydukça birkaç gün dinlenmek için gittiği, hatta deyim yerindeyse inzivaya çekildiği bir yer. ‘Camp David’in dünya siyasi tarihinde yer etmiş anlamı ise daha başka. ABD Başkanları’nın kendilerini “dünya lideri” olarak öne çıkardığı, çatışan tarafları bir araya getirip bu dağ parkının zihin açan atmosferi içinde yaratıcı formüller üreterek bölgesel ya da uluslararası krizleri çözüme kavuşturdukları yerin adı. Bir nevi “tarihi uzlaşmaların mekânı Camp David.
Camp David pek çok uluslararası krizde ismini duyurdu ama hafızalara asıl kazındığı tarih 1978 idi. ABD Başkanı Jimmy Carter 1978’de Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin’i burada buluşturmuştu. O günlerde hem bir Mısır Devlet Başkanı’yla bir İsrail Başbakanın buluşması, hem de bu görüşmenin
Pakistan uzun süredir çalkalanıyor. Son olarak eski başbakan İmran Han’ın tutuklanıp 5 yıllık siyaset yasağı alması, ülkeyi daha büyük bir karmaşanın içine soktu. Yasama, yürütme ve yargı ayağının birbirine karıştığı bir süreçten bahsediyoruz. Son 1,5 yılda olanları basitçe anlatmaya çalışalım.
Pakistan’da dengeleri alt üst eden, Nisan 2022’de İmran Han hükümetinin güvenoyu alamayıp iktidardan düşmesiydi. Pakistan’da zaten hiçbir başbakan 5 yıllık görev süresini tamamlayamadı. İmran Han da bunun bir istisnası olmadı ama gensoruyla görevden alınan ilk başbakan olarak tarihe geçti. O dönem “yolsuzluk, artan enflasyon ve kötüye giden ekonomi” gerekçe gösterilerek hedefe konulmuştu. Han, Cumhurbaşkanı’ndan parlamentoyu feshetmesini ve ülkeyi 90 gün içinde seçime götürmesini istemiş, bu kabul edilmiş ama Yüksek Mahkeme muhalefetin itirazlarını haklı bulmuştu. Meclis’teki güven oylamasının ardından İmran Han dönemi bitmiş ve Şahbaz Şerif
Ukrayna savaşı ile tetiklenen tahıl krizi Rusya’nın ‘Karadeniz koridoru’ anlaşmasından çekilmesiyle daha da büyüdü. Hem tahıla erişim kısıtlandı hem fiyatlar katlandı. Moskova anlaşmaya dönmesi için hâlâ ikna edilebilmiş değil. Bu hafta BM Güvenlik Konseyi’nde insanoğlunun yakın gelecekte karşı karşıya kalacağı en büyük krizlerden biri olan ‘gıda güvensizliği ve kıtlık’ konuşuldu. Konuyu Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşıyan bu ayın dönem başkanı ABD’ydi. Elbette Washington’un bunu gündeme almasının ardında ‘küresel çapta risk oluşturan’ bir sorun olması var ama Rusya’yı ‘tahıl koridoru’ üzerinden uluslararası arenada sıkıştırma hamlelerini de görmek gerek. Zaten oturuma başkanlık eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da konuşmasında Moskova’yı ‘gıdayı silah olarak’ kullanmakla suçladı. Siyasetçiler siyasi mücadelelerini sürdüredursunlar, New York’taki toplantı bize bir kez daha ‘iyi ki karşı karşıya kaldığımız risklere karşı
Yaklaşık 17 yıl önce silahlı çatışmalarla başlamış bir bölünme, yıllardır süren siyasi ayrılık... Filistinli iki grup El Fetih ve Hamas arasında 2006 yılında başlayan bu bölünme, Gazze Şeridi’nin kontrolünün Hamas’ın eline geçmesiyle sonuçlandı. Filistin, fiziki olarak Batı Şeria ve Gazze’deki yönetimlerle ikiye ayrıldı. Fiziki ve siyasi bölünmüşlük geçen 17 yıla rağmen giderilebilmiş değil. Onlarca denemeye, Mısır başta olmak üzere Türkiye, Katar, Cezayir gibi ülkelerin devreye girmesine rağmen taraflar bir türlü aralarındaki görüş ayrılıklarını gideremedi.
Filistinli gruplar yine, yeniden Mısır’da uzlaşı arıyor. Buluşma öncesinde Filistin Devlet Başkanı (El Fetih Lideri) Mahmud Abbas ve Hamas Lideri İsmail Haniye’nin Ankara’da bir araya gelmesi sembolik de olsa önemliydi. İsrail’in Mescid-i Aksa’ya ve Temmuz ayı başında Cenin’deki saldırılarına karşı Türkiye’de böyle bir birliktelik görüntüsü verildi, ama elbette asıl değerli olan bu