Cengiz Hortoğlu

“37 yaşında bir kadınım. Eşimle birbirimize aşık olarak evlendik. !3 yıldan bu yana da evliyiz. Son bir yıla kadar evliliğimiz çok iyi gidiyordu.

Ancak eşim ne zamanki bir internet bağımlısı oldu, benim için hayat zorlaşmaya başladı. Yemeği dahi odasında bilgisayar başında yiyor.

Aramızda hiçbir diyalog kalmadı. Ne konuşuyor, ne bir şey soruyor. Son olarak odasına bir de yatak aldı. Akşamları da kendi odasında kalıyor.

Ne zaman konuşmaya çalışsam ya cevap vermiyor veya hakaret ediyor.

Artık aynı evde iki yabancı bile değiliz. Aramızda hiçbir diyalog yok.

Son olarak yine konuşmaya çalıştığımda attığı tokatla dudağım kanadı.

Ne yapmalıyım? Bu durum bana boşanma davası açma hakkı verir mi?”

***

Değerli okurum, hayatta çok sayıda hatalarım ve başarısızlıklarım oldu.

Hatalarım ve başarısızlıklarım beni korkularımla yüz yüze gelmemi sağladı.

Henüz 23 yaşındayken başıma büyük bir felaket geldiğinde ve her şeyimi kaybettiğimde yanımda kalan ailemin ve birkaç dostumun benim için anlamı çok büyüktü.

Dost sandığım bazı insanların gerçek yüzlerini ve fırsatçılıklarını görmem, yola devam etmem için beni çok hırslandırdı. Onlara da teşekkür ediyorum. Çünkü pes etmeme nedenim belki de onlar oldu.

İkinci kez ticarete döndüğümde ve yanlış insanlara duyduğum güven yüzünden tekrar başarısız olduğumda başarısızlığımdan daha da çok şey öğrendim.

Meğer ne kadar paran olursa olsun okul çok önemliymiş. Çıkan afla okuluma döndüğümde ders kitaplarına dört elle sarılmamın nedeni daha önceki başarısızlıklarımdı.

Cebimdeki son kuruşuma kadar ve dostlarımın desteğiyle tüm borçlarımı ödediğim gün benim için bayramdı.

Çünkü insanın kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığında daha cesur olabiliyor ve yaşam boyu yetecek kadar tecrübe ediniyor.

Ben sözcüklerin sihirli olduğuna inananlardanım. Sadece kullanılan sözcüklerin ve kendimizle ilgili tanımlamaların farkında olmak bile yaşamımızı olumlu olarak değiştirebilir.

İşte bazı sihirli sözcükler:

Seviyorum,

Aşığım,

Mutluyum,

Sakinim,

Huzurluyum,

Hoşgörülüyüm,

Değerli okurlarım, elbette dileğimiz evliliklerin yaşam boyu sürmesidir.

Ancak bazen eşler arasındaki anlaşmazlık öyle boyutlara gelir ki evliliğin sürdürülmesi taraflara ve çocuklara zarar vermeye başlar ki bu durum da boşanmayı zorunlu kılar.

Boşandıktan sonraki süreç hiç de kolay değildir. Hatta eşler hazırlıksızsa bazen boşanmak yükseklerden paraşütsüz düşmek gibidir.

Boşanmayı çok isteyenlerin bile boşanma sonrası gözlerindeki hüzün beni hep düşündürmüştür.

Boşanma erkekleri de çok etkilese de kadınları daha çok etkilediği açık ve nettir.

*En başta soyadı değişeceği için nüfus cüzdanı, ehliyet, tapu, ruhsat ne varsa değiştirmek zorundadır.

*Soyadının değişmiş olması hayatının birçok alanında zorluk yaratacaktır.

*Tanıdık, akraba ve arkadaşların soru ve yorumlarıyla karşılaşacaktır.

Zaman zaman, en büyük yanılgılardan birisi daha çok parası olanın daha mutlu olduğunun sanılmasıdır

Özellikle mutluluk ve başarı üzerine çalışmalarım sırasında insanların en yoksulunu da en zenginini de tanıdım.

Gerçekten sadece paranın mutluluk getirmediğini somut olarak gördüm.

Elbette bir insanın barınma giyinme, beslenme ve sağlık gibi temel gereksinimlerinin karşılanması tartışmasız çok hem de çok önemlidir.

Ancak bu gereksinimleri bile zorluklarla sağladığı halde çok mutlu olan, tam tersine para harcayacak yer arayıp mutsuz olan hatta hayatı kendine ve sevdiklerine zindan eden nice insanlar gördüm.

Bu nedenle asıl başarının sadece para kazanmaya kilitlenmekten daha çok elimizdeki olanaklar ne olursa olsun bunu en güzel şekilde kullanmak olduğu kanısındayım.

Elbette daha iyisine sahip olmak için hedefler belirlemek önemlidir. Ancak bu hedeflere ilerlerken hayatın önemini, şimdiki zamanın anlamını ve anı yaşamının güzelliğini ıskalamamak gerekir.

Bence mutluluk, hayatın bize sunduğu iyilik ve güzelliklere her sabah şükrederken sahip olduğumuz bir ekmek ve birkaç tane zeytin de olsa onu paylaşabilmek, tanıdığımız veya tanımadığımız her insanı değerli görmek ve

“28 yaşında bir kadınım. Eşimle birbirimizi severek evlendik. 4 yaşında bir kızım var. Eşimin beni aldattığını bundan bir ay kadar önce öğrendim.

Bir akşam o uyuduktan sonra cep telefonunu karıştırırken bir kadından gelen ve onun kadına gönderdiği mesajları okudum.

Ertesi gün bunu ona söylediğimde önce inkar etti. Ancak elimdeki kanıtları görünce kabul etmek zorunda kaldı.

Ben de o akşam kızımla evden ayrılıp annemlere gittim. O günden beni her gün beri arayıp defalarca özür diledi. Bir daha da böyle bir şey olmayacağına dair söz verdi.

Ancak ne yapacağımı bilemiyorum. Eşimin beni aldatmasının nedenini de anlayamıyorum.

Genç ve güzel bir kadınım. Eşim bu kadında ne bulmuştur? diye düşünüp duruyorum. Aklım karmakarışık.

Boşanıp boşanmamakta kararsızım. Bana ne yapacağım konusunda yardımcı olmanızı rica ediyorum.”

***

“Bir kelimenin, insanın hayatını değiştirdiği çok görülmüştür.”

Balzac

Bundan bir ay kadar önce bir grup dostla sohbet ederken yeni tanıştığımız bir arkadaşımızın sorulan sorulara verdiği yanıtlar dikkatimi çekti.

“Nasılsın?” diye soruyorlar, yanıt “İyiyim işte”

“İşler nasıl?“ diye soruyorlar “İyi işte”

“Ailen nasıl? yanıt “İyi işte”

Verdiği her yanıtın yanına “işte” kelimesini ekliyordu.

Biraz konuştuktan sonra aslında hayatında her şeyin yolunda olduğunu ama hayattan keyif almadığını öğrendim.

“28 yaşında genç bir kadınım ve 5 yıllık evliyim. Eşim beni aldatıyor. Hatta bunu kendisi de itiraf etti.

Ancak duyduğum kadarıyla mahkemeye her delil sunulamıyormuş. Hatta bu nedenle başı derde girenler bile varmış.

Mahkemede hangi delilleri ileri sürebilirim? Bunu öğrenmek istiyorum."

***

Değerli okurum, sizin davanızı hangi delillerle kanıtlayabileceğinizi bilemem.

Ancak, bu konuda daha önce de yazdığım gibi bu davalarda hangi delillerin sunulabileceğini sizinle paylaşabilirim.

***

İşte aldatmayı kanıtlayabilecek deliller: