Medyadan bir arkadaşımla sohbet ederken, "Bir dostta ne ararsın?" diye sordu.
Ben "Kadın veya erkek birine dost diyebilmem için bazı niteliklere sahip olması gerektiğini," söyledim. Arkadaşım "O nitelikleri bana sıralar mısın?" dedi.
Onunla paylaştıklarımı sizinle de paylaşıyorum.
İşte birine dostum diyebilmemin kriterleri:
Samimi, mütevazi ve dürüst olması...
Yargılamadan dinlemesi...
En zıt görüşlere bile saygı göstermesi...
Kadın erkek eşitliğine inanması...
*Aşk duygusu insana verilen en büyük armağandır.
*Yaşamak için su, oksijen, buğday, doğa, aşk ve sevgi yeterlidir.
*Mümkün olduğu kadar sade yaşa...
*Mucizelere inan!
*Hayatı sıradan değil, bir roman kahramanı gibi yaşa ve yaşat!
*Her gün yeni bir şey öğren.
*Yeri geldiğinde durmasını bil.
*Çok çalış ama hayatı ıskalama.
İlkay Buharalı Başarı Öyküsü
Değerli okurlarım, zorlukları yenerek başarı öykülerini yazanlar her zaman dikkatimi çekmiştir. Ben, başarı ve mutluluğun da bulaşıcı olduğunu inanlardanım. Ancak, bu köşede öykülerini paylaştığım değerli insanların ortak yanları başarılarının yanında mütevazi olmalarıdır. Hayatım boyunca kibirli, başkalarını küçük gören, kendilerini başkalarından üstün gören, egosunun esiri olmuş insanlardan uzak durdum.
Bugün de sizinle değerli bir arkadaşımın başarı öyküsünü paylaşacağım.
İlkay Buharalı hem başarısı hem de pozitif enerjisiyle tanımaktan büyük mutluluk duyduğum değerli bir dostumdur.
İşte size örnek bir başarı öyküsü:
İlkay Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Nerede doğdunuz, aileniz ve mezun olduğunuz okullar...
-Seve seve... 1981 yılında Bursa’da dünyaya geldim. Anne tarafım Bulgaristan göçmeni... Dedem ve ailesi 1950 başlarında Bulgaristan’dan göç etmiş. Dedem, Adnan Menderes’e her zaman derin bir saygı ve sevgi duyardı. Baba tarafım ise Adanalı. Ben de Balkanlardan Çukurova’ya ülkesine sevdalı bir dünya insanıyım.
Öğrencilik derseniz; her zaman çok başarılı bir öğrenci oldum. Okullarımı derece ile bitirdim, lise son sınıfta
Enerji hırsızlarıBazı insanlar vardır; onlarla görüştüğünüzde, hatta sadece sesini duyduğunuzda enerjiniz artar, kendinizi daha iyi hissdersiniz. Ancak bazı insanlar da bırakın enerji vermeyi, enerjinizi çalarlar. Onlarla görüşünce birden kendinizi kötü hissedersiniz. Bu onlar için de büyük bir mutsuzluk kaynağı...
İşte enerjinizi çalanlar...
1)Sosyal medyadaki paylaşımlarınıza, çok biliyor gibi görünerek,hiçbir nezaket kuralına özen göstermeden saçma sapan, saldırganca yorumlar yapanlar...
2)Yaptığınız her şeye bahane bularak sürekli ayar vermeye çalışanlar...
3)Telefonla defalarca aramanıza ve aradığınızı bilmesine rağmen size geri dönüş yapmayanlar...
4)Söz verip sözünde durmayıp bahane üretenler...
5)Herkesin aleyhinde konuşanlar...
6)Her şeyin kötü olacağına dair felaket tellallığı yapanlar...
Televizyon sunucusu bir arkadaşım aradı, kendisi hakkındaki yapılan yorumların ve bazı izleyicilerden gelen maillerin canını çok sıktığını söyledi. Bu konu üzerine uzun uzun konuştuk.
"Haksız mailler ve yorumlar beni çok üzüyor."
"Seni üzen mail ve yorum sayısı çok mu fazla?"
"Hiç düşünmemiştim ama çok değil."
"Övgü dolu yorum ve mailler kadar değil yani..."
"Hayır ya, övgü dolu maillerin yüzde biri bile değil."
"Bu kadar övgü alırken birkaç olumsuz yorum seni bu kadar etkiliyor?
"Sence eden?"
Annem demişti bana
Zaman geçiyor, bir de bakıyorsunuz, annenizin Anneler Gününü kutlama şansınız kalmıyor. İşte o an geriye dönüp kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz; “Acaba anneme gereken değeri verdim mi? Onun için daha neler yapabilirdim?” Soruları birbirini izliyor.
Ben artık annemin Anneler Gününü kutlayamıyorum. Çünkü onu bundan on yıl önce kaybettim.
Hiç okula gitmemiş olmasına rağmen en büyük ideali bizi okutmaktı.
Biz daha uyanmadan erkenden kalkar, metrelerce uzaktaki kuyudan su taşır, sonra da buz tutmuş elleriyle sobayı yakmaya çalışırdı.
Soğuk kış günlerinde okula giderken buz gibi havada ayakkabılarıma dolan sulara onun bana olan inancıyla katlanırdım.
Üniversitede okurken o, Gaziantep’te ben İstanbul’a olduğum halde, ne zaman bir şeye üzülsem bunu ana yüreğiyle hisseder ve arardı.
Sonra da içine gömdüğü gözyaşlarıyla "Üzülme sen bunu da yenersin,” derdi.
Bu işin sonu cezaevi
Bir haber sunucusu arkadaşım aradı. Bir kendini bilmezin sosyal medya üzerinden hakarete varan yorumları moralini çok bozmuş. Bu tür saldırılar daha çok da çekememezlik nedeniyle, başarılı ve kendini kanıtlamış insanlara karşı yapılıyor.
Sosyal medya üzerinden bir habere veya bilgiye ulaşmanız ve o haberle veya habere konu olan kişilerle ilgili yorum yapmanız ve düşüncelerinizi açıklamanız saniyeler içinde gerçekleşebiliyor.
Sosyal medya üzerinden yazdığınız bir yazı veya bir yoruma dünyanın diğer ucundaki insanlar bile anında ulaşabiliyor. Ve yazdıklarınız kalıcı hale geliyor. Bu Sosyal medyanın ne denli etkili olduğunu gösteriyor.
Bazen yorum adı altında öyle şeyler yazılıyor ki bu durum gerçekten ciddi bir sorun oluşturuyor.
Örneğin bir sanatçının yaptığı bir müzikle ilgili olarak öyle hakaret içeren yorumlar görüyorum ve çok üzülüyorum.
Görüştüğüm birçok sanatçı ve yazar arkadaşım bu durumdan çok şikayetçi…
Birçok arkadaşım, sadece bu yorumlar nedeniyle sosyal medya üzerinden düşüncelerini açıklayamıyorlar.
Korona günlerinde ne yapmalı?
Bir okurum, "Akşama kadar eşimle tartışıp duruyoruz," diyor.
Bir başka okurum, "Evde canım sıkılıyor, bugünlerin bir an önce geçmesi için dua ediyorum," diyor.
Bir diğer okurum da "Günleri ve saatleri karıştırdığını, eşine devamlı 'Bugün günlerden ne? Saat kaç?sorduğunu," söylüyor.
İşte korona günlerinde neler yapabileceğinize dair önerilerim:
*Sabah erken kalkın, en az yirmi dakika spor yapın.
*Kahvaltıyı zamanında yapın.
*Bugünler kitap okumak için çok büyük bir fırsattır. Her gün en az iki saat kitap okuyun.