Açık söyleyelim, Trabzonspor’da yeni yönetimin Ersun Yanal operasyonu tam bir fiyasko oldu.
Başkan Muharrem Usta’nın seçim öncesi “Kazanırsam seninle çalışmak istiyorum”, kongre sonrası ise “Gel takımın başına geç” şeklindeki ısrarı, en azından nezaketen geri çevrilmeyecek bir diyalog başlatmıştı.
Bu süreçte iki kez bir araya gelen Usta ve Yanal’ın para konusunda tek kelime konuşmadığını biliyoruz.
Son görüşmede prensipler, transfer ve geleceğe dönük bazı projeler paylaşıldı, karşılıklı görüş alış-verişinde bulunuldu.
Hatta Yanal sordu; “Donk ve Eren Derdiyok’u alabilir misiniz?” Yanıt netti; “Alırız.”
İşte fırtına, bu yemeğin ardından koptu.
Yönetim içinde ilk günden bu yana Yanal ismine karşı çıkanlar atağa geçti.
Belli ki Gaziantepspor’un önceliği kupa değil lig. Dün akşam altı as oyuncusu yoktu. Sadi Tekelioğlu da benzer bir tercih yapmıştı. M’Bia, Cavanda, Cardozo’yu dinlendirmişti. Lakin yedek kulübesinde deneyimli isimler bekliyordu. Maçın hemen başında N’Doye’nin girdiği iki pozisyondan biri golle sonuçlansa, onlara da ihtiyaç kalmayacaktı. Buna karşın 10. dakikada İsmail kaleci Onur’u avlayınca hesap bozuldu.
Sadi hocanın oyuna ilk müdahalesi sarı kartlı Aytaç’ı çıkarıp Mehmet Ekici’yi almak oldu. İkinci yarıda ise ilk kez şans tanıdığı ve sahada hiç sırıtmayan Yusuf Yazıcı-Özer değişikliğini yaptı. Bu arada Trabzonspor’un yapamadığını Gaziantepspor savunması başardı. Yusuf’un ortasında Süleyman ters bir vuruşla meşin yuvarlağı kendi ağlarına gönderdi.
Topa daha çok sahip olmak, daha çok pas yapmak iyi olmak anlamına gelmiyor. Oyunun Trabzonspor’un hakimiyetinde göründüğü bölümlerde Gaziantepspor hızlı hücumlarla pozisyon buldu. Kaleci Onur ilk goldeki hatasını bu ataklarda telafi etti.
Skoru belirlemek ise Muhammet Beşir’e düştü. Sadi hocanın alt yapıdan A takıma kazandırdığı genç oyuncu, ligden sonra kupada da siftah yaptı ve hocasını utandırmadı. Galibiyetin en anlamlı
Trabzonspor’un yeni dönemde en çok ihtiyaç duyduğu şey, camianın birliği. Dün akşam gördük ki, Muharrem Usta ve yönetimi bu konuda kararlı. Antalyaspor maçına tüm eski başkanları, idarecileri ve önemli görevlerde bulunmuş isimleri davet eden Usta, önce saha dışında istikrarı sağlamak adına bir misyon üstlenmiş. Aynı sinerji takıma da yansır ise, bitti denen Trabzonspor kısa sürede ayağa kalkmayı başarabilir.
Geçen hafta sezonun en iyi maçlarından birini oynamasına karşın Rizespor’a farklı yenilen Trabzonspor dün aynı hataları yapmadı. Baskılı başladığı oyunda golü erken buldu. Cardozo’nun şık kafa golünü çıkarmak zordu. İlk yarım saat aynı tempoyu korumasına karşın Antalyaspor’un savunmada risk alıp çok adamla hücuma çıkması bir anda dengeleri değiştirdi. Orta saha geriye gelmekte zorlanınca, konuk ekip ciddi pozisyonlar buldu. Maçın kırılma anı kaleci Onur’un 36. dakikada Guilherme’nin vuruşunda yaptığı inanılmaz kurtarış oldu. İlk yarının son 5 dakikasında Trabzonspor oyuna tekrar ağırlığını koydu.
Antalyaspor’un gerideki üçlüsü maç boyunca çok ağır kaldı. Bu Trabzonspor için avantaj gibi görünse de Mehmet Ekici dışında adam eksiltip savunmanın arasına pas atacak başka
Trabzonspor kongresi öncesi camiayı heyecanlandıran haber, başkan adayı Muharrem Usta’dan gelmişti.
Seçimi kazandığı takdirde takımı Mircea Lucescu’ya teslim edeceğini açıklayan Usta, genel kurula sayılı günler kala Rumen hocayla doğrudan iletişim kurmadığını, aracılar vasıtasıyla nabız yokladığını söyleyince tansiyon düşmüştü.
Usta o günlerde Lucescu ile temasa geçmemişti ama, yüreğindeki aslan farklıydı; Ersun Yanal!
Hatta kongre öncesi deneyimli teknik direktöre “Kazanırsam seninle çalışmak istiyorum” mesajı göndermişti.
Yanal’ın yanıtı ise “Teşekkür ederim, bu sezon takım çalıştırmak istemiyorum. Üstelik sezon başında ayrılırken çok yıprandım” olmuştu.
Kongre yapıldı, Muharrem Usta kulübü içine düştüğü açmazdan kurtarmak vaadi ile delegeler tarafından başkanlığa seçildi.
Futbolcuların geçmişe dönük ödemeleri yapıldı, daha büyük bir kriz yaşanması önlendi ve konu dönüp dolaşıp teknik direktöre geldi.
İlk yarı bitmeden lige havlu atmış bir takımın hedefi nedir? Elbette kupa. Trabzonspor’un sezon sonunda Avrupa bileti alabilmesi için en kestirme yol da öyle hâkeza.
Rakibin Nazilli Belediyespor olması başlangıç için elbette avantaj idi. Sadi Tekelioğlu’nun önemli isimleri götürmediği bu deplasmanda kime görev verirse versin, galibiyet normal sonuç olmalıydı.
Lakin ortaya çıkan skora katkı yapan bazı oyuncular var ki, onları ayrı değerlendirmek gerek. Örneğin genç kaleci Uğurcan. Bu sezon tek bir maçta dahi forma giymemesine rağmen, dün tanınan şansı çok iyi değerlendirdi. 19 yaşında olmasına karşın kendine olan güveni, zamanlaması ve önemli kurtarışlarıyla sivrildi. Tecrübe kazandığı vakit önce bordo-mavili takımın, sonra ay-yıldızlı ekibin en büyük kazancı olacağı kuşkusuz.
Dikkat çeken diğer isim orta alanda Aytaç oldu. Uzun süren sakatlıktan formsuz çıkan Aytaç, kimliğini bulmaya başladı. Hafta sonu Rize’de, dün de Nazillispor maçında hem çok çalıştı, hem de kaleyi uzaktan yokladığı sert şutlarıyla Trabzonspor’un en büyük eksiklerinden birini kapamaya aday olduğunu gösterdi.
Ve N’Doye. Geldiği günden bu yana tek bir golü bulunmayan Senegalli forvet, sonunda şeytanın
Tarifi zor, anormal bir maç izledik Rize’de. İlk yarıda bu kadar önde ve baskılı oynayan Trabzonspor’dan ne beklenirdi? Mehmet Ekici gibi topla adam eksiltip rakip kalede üretken olacak başka silahı bulunmasa da, yakaladığı iki fırsatı değerlendirip Çaykur Rizespor’un direncini kırmak. Önce Mustafa Yumlu’ya geldi şans, ama o altı pastan topu boş kale yerine dışarı attı.
Ardından tartışılan bir penaltı kararı vardı. Son penaltısını dışarı atan Cordozo’ya jest yapan ve topu takım arkadaşına bırakan Mehmet Ekici nereden bilebilirdi, bunun da kaçabileceğini? Sonrası Trabzonspor adına korku filmi gibi gelişti.
Çünkü, Kweuke gibi güçlü ve her an patlayabilecek bir silahı Douglas ile Mustafa Yumlu gibi iki ağır göbek oyuncusuna teslim ederseniz, ava giderken avlanan taraf olursunuz! Nitekim her şey Trabzonspor’un istediği gibi gelişiyor diye düşünülen bir anda, savunmanın arasına atılan topla buluşan Kweuke için bitirici vuruşu yapmak zor olmadı. Uzatma dakikalarındaki darbe ise Murat Duruer’den geldi.
İkinci yarının Trabzonspor için daha zor olacağı aşikârdı. Çünkü farkı kapatmak için adına fazla risk alacak, dolayısıyla her hücumun dönüşü kalesinde tehlike yaratacaktı. Ç.
Bazı yorumcular Kasımpaşa- Galatasaray maçından sonra “Mal bulmuş Mağribi gibi” ilave yardımcı hakemliğin gereksizliğini tartışadursun, gol çizgisi teknolojisinin kullanıldığı İngiltere’de saygın gazeteler ve internet siteleri “Milyon poundluk kameralara gerek yok, işinizi doğru yapın yeter” teziyle sistemin lüks olduğuna vurgu yapıyor.
Görüş farkını yaratan, Cüneyt Çakır’ın Çarşamba akşamı yönettiği Chelsea-Porto maçındaki pozisyon.
Porto’nun kendi kalesine attığı golde topun çizgiyi geçtiğini tespit eden Barış Şimşek’in kararı İngiltere’de gecenin konusu oldu, hâlâ konuşuluyor.
Barış Şimşek bir Şampiyonlar Ligi maçında daha pozisyonu doğru süzmüş, Hüseyin Göçek ise yine Avrupa’da 3 kez kritik ve doğru tespitler yapıp, hem ekibini hem maçı kurtarmıştı.
Bu noktaya nereden geldik?
Futbolda insan unsuru ile teknoloji arasındaki savaş, UEFA ve FIFA’yı farklı arayışlara sevk ettiğinde, tercihini ilave yardımcı hakemlikten yana kullanan ilk iki ülkeden biridir Türkiye. Diğeri ise bilgi kirliliğinden olsa gerek, iddia edildiğinin aksine İtalya.
Fransa kupa maçlarında, Ukrayna tüm maçlarda, Bulgaristan, Sırbistan, Gürcistan, Yunanistan ve Macaristan gibi 20 ülke ise,
Özgüvenini yitirmiş bir takımın yönetim değişikliğinden sonra oynadığı ilk maçı kazanması elbette önemliydi. Para olmayınca pek çok olumsuzluk yaşandığı gerçeği, Trabzonspor’u uzunca zamandır huzursuz ve mutsuz oyuncu topluluğuna çevirmişti çünkü.
Henüz mazbatasını almayan başkan Muharrem Usta’nın, maç öncesi futbolcularla yaptığı toplantıda ne söylediği ve ne vaad ettiğini bilmiyoruz ama, bu konuşmanın takım üzerinde duygusal (!) bir etki yarattığı kesin.
Sadece duygusal etki mi? Trabzonspor’u uzun zamandır böyle hırslı, agresif ve istekli görmemiştik doğrusu. Çok mu iyi oynadı? Hayır, ama iyi mücadele etti. Özellikle maçın ikinci yarısında önde basan, orta alanda top yapmasına engel olmaya çalışan ve rakibi hataya zorlayan bir takım vardı sahada.
Zaten ilk iki golde bu anlayışın ürünüydü. İlk golde Sezgin’i bunaltan, ikincisinde Emre Güngör’ü penaltı yapmaya sevk eden baskı vardı. Skoru belirleyen son vuruşun teknik direktör Sadi Tekelioğlu’nun Cardozo’nun yerine son on dakikada şans verdiği genç Mumammed’ten gelmesi ise anlamlıydı.
Rakibin on kişi kalmasından sonra iyice rahatlayan bordo-mavili ekip 85. dakikada basit bir golü kalesinde görünce, kalan süre sıkıntılı