Asgari ücretin ocak ayında 1300 TL olacak olması çalışanları sevindirdi. Ancak işveren cephesi maliyet artışı nedeniyle endişeli. Diğer yandan, maliyetlerin artacak olması ‘işten çıkarmalar başlar mı?’ sorusunu da akla getirdi. Hükümet asgari ücretin 1300 TL olması vaadinden geri adım atmayacağını ifade etti. Fakat işverenlerin beklentilerinin karşılanması konusunda ne yapılabilir sorusu hâlâ cevaplanabilmiş değil.
Kaş yapalım derken
Asgari ücretin 1300 TL olacak olması çok önemli bir seçim vaadiydi. Çalışanların refah düzeyinin artması bir gereklilik. Ancak işgücü piyasası gibi hassas dengeler üzerinde hareket eden bir piyasada bu tip artışlar beklenmedik bazı sonuçlar yaratabilir. İşverenlerin maliyet artışı sonrası daha az işçiyle mevcut işleri yürütmek üzerine yeni planlamaları olabilir. Bunun önüne geçmek adına bir an önce işverenlerin endişelerini giderecek düzenlemeler yapılmalı.
Planlamalar yapılıyor
Yılsonu yaklaşırken yeni yılın planlamalarını yapmaya başlayan işverenler için bu konudaki hesaplamalar da çok kritik. Bu dönemde bir düzenleme hayata geçirilirse önümüzdeki yılın planlamalarına ve maliyet hesaplarına bu noktalar dahil edilebilir. Alt işveren statüsündeki pek çok işveren, asıl işverene önümüzdeki yıl için teklifleri göndermek üzere. Bu süreçte maliyetin yüksek olması sonucu asıl işverenler, daha az işçi çalıştırılması yönünde karar verebilirler. Bu durumda da asgari ücretteki artışı işsizliğe neden olabilir. Bu nedenle, bir an önce işverenlerin endişelerini giderici bir düzenleme hayata geçirilmeli. SGK’nın mali dengesi de böyle bir düzenlemenin yapılabileceğini ortaya koyuyor, bürokratlar da olumlu düşündüğü için vakit kaybetmeden adım atılmalı.
Kara delik kapanıyor
1 Ekim 2008 tarihinde sosyal güvenlik reformunun en önemli adımlarından birisi olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu devreye girdi. Kanun pek çok konuda önemli yenilikler getirmişti. Reformun arkasında yatan en önemli gerekçe ise sosyal güvenlik sisteminin mali dengesinin korunmasıydı. Özellikle popülist nedenlerle erken emeklilik uygulamalarının gerçekleşmiş olması yüzünden aktüeryal denge sarsılmış ve SGK sürekli açık veren bir kurum haline gelmişti.
Açık veriyorsa işler iyi!
Ancak 2007 yılından bu yana, yani reform sonrasında SGK’nın maddi dengesi sağlanmaya başlandı. 2007 yılında SGK 25 milyar TL açık veren bir kurumken, bu rakam 2011’de 16 milyar TL’ye geriledi. 2014 yılı itibarıyla SGK’nın verdiği açık 20 milyar TL seviyesinde. Dolayısıyla, kara deliğin kapanmaya başlandığını ve bu süreçte kayıtdışı istihdamla gerçekleştirilen mücadele sonrası prim gelirlerinde ciddi artışlar gerçekleştiğini söylemek mümkün. 2007 yılında 44 milyar TL prim geliri varken bu rakam 2014 yılında 135 milyar TL’ye yükseldi. Bu anlamda, SGK gelirlerini önemli ölçüde artırdı.
Sosyal güvenlik sisteminin mali dengesi elbette ki önemlidir. Ancak maddi denge tek gösterge değildir. Sosyal korumanın kapsamının genişlemesi, sigortalıların daha fazla hizmet almaya başlaması ve alınan hizmetin kalitesi çok önemlidir. Bu anlamda, SGK’nın kara delik seviyesinde olmamakla birlikte açık vermesi, sigortalılara sağlanan hizmetlerin iyi düzeyde olduğunu göstermektedir.
İşveren bilgilendirilmeli
Prim gelirlerini artıran SGK, bu noktada asgari ücretteki artış sonrası bazı yeni teşvikleri devreye sokabilir. Diğer yandan mevcut teşvikler konusunda işverenlerin bilgilendirilmesi de çok önemli. Şu an uygulamada olan teşviklerden işverenlerin pek çoğu haberdar değil. Özellikle muhasebecilerin bu konuda bilgilendirilmesi gerekiyor. Pek çok işyerinde SGK işlemleri muhasebeciler tarafından yapılıyor. Muhasebeci eğer teşvikten haberdar değilse, işyeri de teşvikten yararlanamıyor.