Cem Kılıç

Cem Kılıç

cem.kilic@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan yeni bir araştırma raporuna göre, pek çok ülkede bölgesel eşitsizlikler giderek kötüleşiyor. Avrupa Bölgeler Komitesinin 118. oturumunda sunulan raporda, araştırma kapsamındaki çok sayıda ülkede konut, güvenlik ve hava kalitesinde bölgesel farklılıkların artmış olduğunun da altı çiziliyor.

OECD’nin “Regions at a Glance 2016” başlıklı raporuna göre, birçok ülkede eğitim ve internet erişiminde bölgeler arasındaki uçurum kapatılmaya çalışılıyor. Buna karşılık, kişi başına GSYİH, harcanabilir gelir, güvenlik ve hava kirliliğinde farklılıkların büyümesinin önüne geçilebilmiş değil.

Raporda, 34 OECD ülkesi ile Brezilya, Çin, Kolombiya, Hindistan, Litvanya, Letonya, Peru, Rusya ve Güney Afrika’nın da içinde bulunduğu 40’dan fazla ülkeye ait yerel düzeyde göstergeler incelenmiş. Bu anlamda, 34 OECD ülkesinin yerel düzeyde 395 alt bölgesi, gelir, istihdam, eğitim, sağlık, güvenlik, çevre, konut, yaşam memnuniyeti, sivil katılım, toplumsal alan ve hizmetlere erişim gibi göstergeler çerçevesinde değerlendirilmiş.

En zengin ve en fakir

Raporda, kişi başına harcanabilir gelirde en zengin ve en fakir OECD ülkeleri arasındaki uçurumun 2000 -2013 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 1.5 oranında arttığı görülüyor. Söz konusu uçurumun en fazla yükseldiği ülkeler ise, Slovak Cumhuriyeti, Avustralya, Çek Cumhuriyeti ve Kanada.

Yaşam memnuniyeti

Raporda yer alan diğer ilgi çekici sonuçlar ise şu şekilde:
En yüksek yaşam memnuniyeti oranı, İsviçre’deki bölgelerde. Buna karşılık, Macaristan’daki bölgeler en düşük yaşam memnuniyeti oranına sahip.
Türkiye’nin doğusunda yaşam memnuniyeti düzeyleri arasındaki farklılık 4.4/10 puan.
OECD ülkeleri içinde en yüksek gelir eşitsizliği Türkiye, Meksika ve İsrail’de.
ABD, Meksika ve Estonya, ölüm oranı ve ortalama yaşam süresi ile ölçülen “sağlık” göstergesi açısından en yüksek bölgesel farklılıkların olduğu ülkeler.
Şehir düzeyinde bakıldığında, Londra’nın farklı mahallelerinde ortalama yaşam süresi açısından 20 yıllık bir farklılık söz konusu. OECD ülkeleri içinde ortalama yaşam süresi açısından farklılık ortalama 8 yıl. Dolayısıyla, Londra OECD ortalamasının 2 katından daha yüksek bir farklılığa sahip.
OECD bölgelerinin yüzde 55’nde, doğumda yaşam beklentisi 80 yılın üzerinde. OECD bölgesinde bir kadın bir erkekten neredeyse 6 yıl daha uzun yaşıyor.
İşgücü verimliliği, kentsel alanlarda kırsal alanlara göre daha yüksek. Çalışan başına GSYİH payı üzerinden ölçülen verimlilik oranı, OECD ülkeleri içinde kırsal alanlar ve diğer alanlar arasında 2013 yılı itibarıyla yüzde 30 farklılık gösteriyor. Yani, örneğin kentteki bir çalışanın verimlilik düzeyi 100 puan kabul edilirse, kırsal alanda çalışan bir kişinin verimlilik düzeyi en fazla 70 puan. Söz konusu farklılık, Asya’ya kıyasla Kuzey Amerika ve Avrupa bölgesinde daha yüksek.
Türkiye, İtalya ve İspanya’da en yüksek ve en düşük bölgesel işsizlik oranları arasındaki farklılık yüzde 20 puan.
İngiltere’de en yüksek güvenlik düzeyi Galler Bölgesindeyken; en düşük düzey Londra Büyükşehir bölgesinde. İngiltere içinde gelir ve eğitim göstergeleri açısından en düşük puan, Kuzey İrlanda bölgesinde.
Cinayet oranları açısından en yüksek bölgesel farklılıklar Meksika’da. Bu anlamda, Meksika içinde en fazla cinayetin işlendiği bölge Guerrero’da 100 bin kişi içinde yaklaşık 65 kişi cinayete kurban giderken, Yucatan bölgesinde 100 bin kişi içinde sadece 2.4 kişi cinayet sonucu öldürülüyor.
OECD ülkelerinde son 15 yıl içinde yaşlı nüfus, nüfusun geri kalanına kıyasla beş kat artmış durumda. 33 OECD ülkesinden 26’sında yaşlı bağımlılık oranı kentlere kıyasla kırsal alanlarda daha yüksek.

Küresel refah için bölgesel eşitsizliklerle mücadele edilmeli

OECD’ye göre, ulusal ortalamaların ve ülkeler arasındaki farklılıkların yanı sıra yerel düzeyde bölgesel eşitsizlikleri anlayabilmek de çok önemli. Çünkü bu olmadan, yani bölgesel eşitsizlikler ortadan kaldırılmadan, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda yerel ve küresel çapta refahın geliştirilebilmesi mümkün görünmüyor. Ayrıca, hükümetlerin kamu harcamalarının en az yüzde 40’ını yerel ve bölgesel düzeyde kullandıkları (OECD ülkelerinde yapılan kamu yatırımlarının yüzde 60’ı yerel ve bölgesel düzeyde) düşünüldüğünde de bölgesel eşitsizliklerle mücadelenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Raporda, bu anlamda pek çok bölgenin firmaların ve kişilerin üretkenliğini artırma ve istihdamı yeniden yapılandırma mücadelesi verdiği vurgulanıyor.