Cem Kılıç

Cem Kılıç

cem.kilic@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl İsviçre Davos’ta düzenlenen zirvesinin bu yılki gündeminde, Forum’un son yıllarda dilinden düşürmediği gelir dağılımı eşitsizliği ve küresel eşitsizlik konusu vardı. Dünya Ekonomik Forumu’na göre küreselleşmenin herkes için işe yaraması için hâlâ zamana ihtiyaç var ve eğer sihirli bir değneğimiz olsa, ilk düzeltmemiz gereken şey “ücret eşitsizliği”.

Endişe büyüyor

Gerek Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF), gerek Birleşmiş Milletler’in (BM) ve gerekse Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son dönemde ortak bir ilkeyle hareket ettikleri görülüyor. Bu anlamda, BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminde yer alan “Hiç kimseyi geride bırakmama” taahhüdü, ILO’nun “Herkes için düzgün iş” hedefi ve DEF’in “Küreselleşmenin herkes için fayda yaratması” çağrısı aslında aynı amaca hizmet ediyor. Dünyanın tüm bunları gerçekleştirebilmesi için önümüzdeki yıllar belki de tarihi bir dönüm noktası olacak. Aksi takdirde, gerek ekonomik, gerekse sosyal koşullar açısından önceki nesillerden daha iyi durumda olmaya yönelik umutlar ne yazık ki hayal kırıklıklarına dönüşecek.

Haberin Devamı

8 milyarderin eşdeğeri

DEF öncesinde dünya liderlerinin dikkatini gelir dağılımı adaletsizliğine çekmek üzere İngiliz yardım kuruluşu Oxfam tarafından hazırlanan rapora göre, en zengin 8 milyarder, dünya nüfusunun yarısının sahip olduklarına eşdeğer bir serveti kontrol ediyor. Bu anlamda, söz konusu milyarderlerin sahip olduğu 426 milyar dolarlık servet, 3.6 milyar kişinin varlıklarına denk. Dahası, dünyanın en zengin 62 milyarderinin sahip olduğu servet de dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50’sinin varlıklarına denk geliyor.

Söz konusu rakamlar, bu yılın eşitsizliklerinin çok daha şok edici ve net bir resmi ortaya koyduğunu gösteriyor. Gelir dağılımına ilişkin veriler, adaletsizliğin derinleşerek devam edeceğini de ortaya koyuyor. Bu açıdan, yapılan tahminlere göre önümüzdeki yıl da dünyanın en zengin yüzde 1’i, dünyanın geri kalan yüzde 99’undan daha büyük bir servete sahip olacak. Yani, zenginler servetlerine servet katmayı sürdürürken dünyanın geri kalanı daha da yoksullaşacak.

Haberin Devamı

Ücret eşitsizlikleri

ILO tarafından geçtiğimiz ay yayımlanan ve daha önce köşemde ele aldığım Küresel Ücret Raporu’nda ücret eşitsizliğinin giderek tırmandığına dikkat çekiliyordu. Söz konusu rapor, özellikle en yüksek ücret gelirini elde eden grup için keskin bir sıçrayışın gerçekleştiğini gösteriyordu. Örneğin, Avrupa’da en iyi ücret düzeyinden çalışan yüzde 10’luk kesim, kendi ülkelerinde tüm çalışanlara ödenen ücretlerin ortalama olarak yüzde 25’ini alıyor.

Avrupa’da en yüksek ücret gelirine sahip yüzde 1’lik kesimin saat başına ortalama kazancı 90 euro. Bu, en düşük ücret gelirini elde eden yüzde 10’luk kesimin ortalama saatlik kazancının 22 katı ve aynı zamanda, medyan ücret düzeyinin de 8 katından fazla. En yüksek ücret gelirini elde eden yüzde 10’luk kesimin ücret gelirleri içindeki payı Brezilya (yüzde 35), Hindistan (yüzde 42.7) ve Güney Afrika (yüzde 49.2) gibi yükselen ekonomilerde de artıyor.

Haberin Devamı

Cinsiyetler arası ücret eşitsizlikleri de devam ediyor. En yüksek ücretlerle çalışan yüzde 10’luk kesimde her 10 kişiden 7’si erkek. En düşük ücretle çalışan her 10 kişiden 6’sı kadın.

Günümüz nesli yoksul

McKinsey Global Enstitüsünün yeni yayımlanan bir çalışması ise konunun farklı bir boyutuna işaret ediyor. Rapora göre, günümüz nesli ebeveynlerine göre daha düşük gelir elde ediyor. Yani, daha yoksul. Raporda, İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişmiş bir ülkede doğanların babalarına veya dedelerine kıyasla daha iyi koşullarda yaşadıkları ancak bu durumun son yıllarda tersine döndüğü vurgulanıyor.

Son 70 yılda gelişmiş ülkelerde istikrarlı ekonomik büyüme ve istihdam artışları sayesinde hane halklarının neredeyse tamamının gelirleri arttı. 1993 ve 2005 yılları arasında, 25 gelişmiş ülkede hane halklarının yüzde 98’inin reel gelirinde artış yaşandı. Ancak 2005 ve 2014 yılları arasında gelişmiş ülkelerde hane halklarının yüzde 70’inin reel geliri aynı kaldı veya azaldı. İtalya, ABD, İngiltere, Hollanda, Fransa ve İsveç gibi ülkelerde yaşayan genç kuşaklar bu anlamda anne-babalarına veya dedelerine göre çok daha zorlu yaşam koşullarıyla karşı karşıyalar.

Ne yapılmalı?

Büyümeyi artırmak ve yeni işler yaratmak için üretkenliği artırmaya odaklanmanın yanı sıra işgücü piyasasındaki kırılgan kişilerin gelir düzeylerini desteklemeye yönelik politikalar ihtiyaç yüksek. Bu anlamda, ülkemizde geçtiğimiz günlerde peş peşe açıklanan özellikle küçük ve orta ölçekli firmaları ve küçük esnafı desteklemeye yönelik teşvikler son derece önemli. “Kimsenin geride bırakılmadığı” sosyal politikalar aracılığıyla ekonomik durgunlukta ayakta kalmak ve istihdamda istikrarı sürdürmek mümkün olacaktır.