Büyümenin temellerini güçlendirmek, başarılı yeşil ve dijital geçişlerin önünü açmak için dört temel politika alanında tavsiyeler içeren OECD raporuna birlikte bir göz atalım...
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan güncel büyüme raporuna göre, gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) büyümesi hem 2023, hem de 2024’te genel eğilimin altında kalacak. Ancak enflasyonun düşmesi ve reel gelirlerin güçlenmesiyle 2024’e kadar kademeli olarak büyümede bir artış da öngörülüyor. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumun bir nedeni de geçtiğimiz yıllarda yaşanan, toplumları ve ekonomileri derinden değiştiren şoklar ve krizler.
OECD raporuna göre, pek çok OECD ülkesi iddialı iklim hedefleri belirlemiş olsa da, halihazırda yürürlükte olan politikaların sera gazı emisyonlarını 2030’dan önce aşağı yönlü bir yola sokmakta yetersiz kalması muhtemel. Bu da yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşılmasını zorlaştıracak bir durum.
Yüzyılın ortasına kadar karbonsuzlaştırmaya ulaşmak, ekonomi genelinde yapısal değişiklikler gerektirecek, özellikle de işçilerin ve sermayenin emisyon yoğun faaliyetlerden daha yeşil faaliyetlere doğru önemli ölçüde yeniden tahsisi anlamına gelecek. Yani, işgücü piyasası yeşil dönüşümün önemli bir etki ve fırsat alanı.
Beşeri sermaye önemli
Dijital teknolojilerin benimsenmesi ve yaygınlaştırılması yoluyla verimliliğin artırılması için geniş bir alan var. Dijital dönüşümü hızlandıran politikalar aynı zamanda yeşil dönüşümün güçlendirilmesine de yardımcı olabilir.
OECD verilerine göre, şu anda OECD ülkeleri arasında dijital teknolojilere erişim ve bu teknolojilerin kullanımı konusunda büyük farklılıklar söz konusu. Kamu politikalarının bu bakımdan, veri ve teknoloji kullanımı ve sağlanmasında liderlik etmesi gerektiği aşikâr.
Çünkü bu, rekabetçi bir iş ortamının sağlanması ve dijital teknolojilerin benimsenmesi açısından büyük önem taşıyor. Dijital teknolojiler, işçilerin ve sermayenin firma içinde ve firmalar arasında hareketliliğinin artırılmasını da teşvik edebilir.
Beşeri sermaye, dijital teknolojilerin etkin bir şekilde benimsenmesi ve kullanılmasında temel öneme sahip. İhtiyaç duyulan becerilerin oluşturulması için eğitim müfredatlarında dijital becerilerin geliştirilmesine önem verilmeli. Ayrıca, hayat boyu öğrenme de tüm çalışanların ve iş arayanların dijital dönüşüme ayak uydurabilmeleri ve geride kalmamaları için merkezi bir rol oynuyor. Bunu başarmak için, bireylere dijital becerilerini kazanma veya geliştirme fırsatları sunulması, becerilerin şirketlerdeki işlerle eşleştirilmesinin sağlanması gerekiyor.
Çok uzun zamandır yürütülen mücadele nedeniyle ilerleme kaydedilmiş olsa da, istihdam oranı kadınlar için hâlâ erkeklerin gerisinde. Bu durum ile ayrımcı uygulamaların etkisiyle cinsiyete dayalı ücret farklılıkları birçok OECD ülkesinde belirgin olmaya devam ediyor. Raporda, işgücü piyasasına katılımdaki cinsiyet farklılıklarının, çocuk bakımına ilişkin kurumsal kapasite, bakım fiyatının maliyeti, ebeveyn izinleri ile teşvik sistemlerinin tasarımından kaynaklandığı üzerinde duruluyor. Bu faktörlerin aynı zamanda işgücü piyasalarını daha da sıkıştırdığı üzerinde duruluyor.
Hangi tavsiyeler var?
Rapor, büyümenin temellerini güçlendirmek, başarılı yeşil ve dijital geçişlerin önünü açmak için dört temel politika alanında tavsiyeler de içeriyor. Ancak her ülkenin kendine özgü yapısal politika önceliklerinin dikkate alınması gerektiğinin de altını çiziyor. OECD’nin tavsiyeleri şu şekilde:
- Sosyal destek programlarının geliştirilmesi
- Etkin kaynak kullanımının önündeki engellerin kaldırılmasıyla potansiyel büyümenin artırılması
- Karbonsuzlaştırma yönünde daha hızlı ilerleme sağlanması
- Dijital dönüşümün verimlilik artışının itici gücü haline getirilmesi.
Kırılganlıklar ve sosyal koruma
Küresel salgın ve sonrasında enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar, kamu harcamalarındaki önemli artışlara rağmen, önceden var olan sosyal kırılganlıkları daha da kötüleştirmiş durumda. Yükselen enerji ve gıda enflasyonunun ortasında, tüm dünyada sosyal koruma sistemlerinin zamanında ve hedefe yönelik sosyal destek sağlamakta zorlandığı bir dönem yaşadık.
Bu bakımdan, geleceğin belirsizliği ve taşıdığı riskler (iklim değişikliği, artan jeopolitik gerilimler ve çatışmalar, enerji fiyatlarındaki yükseliş ve gıda güvensizliği gibi) dikkate alınarak destek sistemlerinin yoksulluğu azaltmada ve dayanıklılık oluşturmada daha etkili hale getirilmesi gerekiyor.