Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP kurmayları cumhurbaşkanı adayını belirlemek için henüz çok erken görüşleri ya da eleştirilerine karşılık ne diyorlar? “’Yarın hemen seçim’ diyen bir siyasi partinin aday belirlemesi doğal.” Elbette son yerel seçim başarısıyla yıllar sonra ilk kez birinci parti konumuna gelen CHP’nin erken seçim istemesi siyasetin gereği, cumhurbaşkanı adayını da bu gerekçeyle erken belirlemesi, hatta istediği zaman açıklaması hakkı ama parti içindeki görüş ayrılığı ve “Bu acele niye?” tartışmalarının nedeni, yani meseleyi mesele  yapan da bu zaten. Ortada 2025 için adı konulmuş, alınmış böyle bir sandık kararı yok, sadece CHP’nin dillendirmesiyle olmayacağı da açık. İktidar kanadı istemediği sürece mümkün değil. Böyle bir düşünce, niyet olmadığına dair çok net açıklamalarda geldi nitekim. Evet “siyasette olmaz olmaz” ancak olmayacağı belli gibi bir durumun da kesin olacak diye dillendirilmesi, hele de siyasi manevralara gerekçe olarak gösterilmesi daha başka hesapların varlığının konuşulup tartışılmasına gerekçe yaratıyor ister istemez...

Haberin Devamı

★ ★ ★

Zira CHP’de taraftarlaşma var. Mansur Yavaş cephesi ayrı, Ekrem İmamoğlu cephesi ayrı, Özgür Özel cephesi ayrı, Kemal Kılıçdaroğlu cephesi ayrı. Geçmişte hepsi, hatta tüm muhalefet bir aradaydı. Şimdi muhalefetin hepsi parçalı, ortak değerler yıkıldı, incinmişlikler, itilme, istenmeme olayları, hatta CHP’lilik tartışmaları arttı. Siyaset ayrılığı da öyle. Mesela CHP’nin kurultayda seçilmiş bir Genel Başkanı Özgür Özel var ve partinin tek ses, tek yürek olduğu iddiasında, kendince de bir yol yürüyor. Diğer tarafta ise kurultayda yenilmiş ama delege desteğinin neredeyse yarısını alan teşkilatlarda ve grupta hala güçlü olduğunu her daim hissettiren eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun varlığı, daha doğrusu gölgesi söz konusu. O da cumhurbaşkanı adayını erken belirleme kararına verdiği tepki gibi, genelde Özel’in uyguladığı parti politikalarını çok sert eleştiriyor sürekli. Özel ile Kılıçdaroğlu arasındaki bu gerilim artık kameralar önünde söz düellosuna dahi dönüşüyor zaman zaman...

Haberin Devamı

Yine Özel’i kurultaydan bu yana fazlasıyla rahatsız eden bir başka durum da Ekrem İmamoğlu’nun partideki gölge genel başkan olduğu şeklindeki iddialar ve tartışmalar. Gerçi 31 Mart yerel secim başarısı sonrasında Özel’in performansı daha bir farklılaştı ama konu cumhurbaşkanı adaylığına geldiğinde kendi isminin bir an önce açıklanması için bastıran, bu bağlamda da giderek vitesi artıran İmamoğlu, beden dili ve konuşmalarıyla CHP’de zaten var olan kimin liderlik yaptığı soru işaretlerini daha da tetikledi. Ağırlıkla “gölge siyaseti” yapan Mansur Yavaş’ın kendine has duruşu, siyaset tarzı ve çıkışları da. İki belediye başkanı, özellikle de İmamoğlu sıklaşan Özel’i sollayan açıklamalarıyla görev tanımlarının dışına çıkarak genel başkanlık makamını epey yıprattılar. Hâlâ da öyle ve Özel ülke sorunlarına odaklanan bir ana muhalefet liderinden ziyade iki büyükşehir belediye başkanını idare etmeye çalışan bir gölge başkana dönüşme görüntüsü veriyor...

Haberin Devamı

Bir küs bir barışık havalarıyla iki başkan da birbirlerine karşı gölge siyaseti yürütüyorlar yine...

CHP’nin gölge kabinesi ve gölge bakanları var bir de... İktidarın icraatlarını yakın takibe alma ve olası CHP iktidarına dönük hazırlık diye. Ama onlar da zaman zaman parti politikasıyla ters düşen açıklamalarla Özel’i zorda bırakıyorlar...

★ ★ ★

Yani, CHP’de aleni çekişme, hesaplaşmalar değil, gölge oyunları daha ön planda. Bu da sıklıkla etki, yetki tartışmalarına da neden olan bir durum elbette. Genel Başkan’ın, Genel Merkez’in ağırlığını, iradesini ortaya koyamadığı iddialarıyla. Mesela konuştuğum CHP’deki ağır abilerin tespitleri şöyleydi:

“CHP yüzyıllık parti belki bazı kişiler kendini parti üstünde konumlandırabilir ‘Ben olmazsam parti olmaz’ diyebilir ama Genel Başkan’ın buna izin vermemesi, müdahale etmesi gerekir. ‘Bu tartışmalarla CHP’yi yıpratıyorsunuz’ diyerek... Etmediğine ya da edemediğine veya ediyorsa da dinlenmediğine göre ciddi sorun var demektir...”