Dünya Bankası’nın son yayımlanan raporuna göre, azalan doğurganlık oranlarının etkisi altındaki demografik eğilim nedeniyle Avrupa ve Orta Asya toplumları yaşlanıyor. Buna karşılık, artan yaşam beklentisi sebebiyle bireyler daha uzun süre yaşıyor.
Raporda esas olarak yaşlanan nüfusun getirdiği zorluklar değerlendiriliyor. Ancak aynı zamanda Avrupa ve Orta Asya Bölgesi toplumları açısından yaklaşan yaşlanmanın “altın çağa” dönüşmesi için olası fırsatlara da yer veriliyor.
Rapordaki temel mesaj, sağlık, eğitim ve işgücü piyasaları gibi alanlarda cesur politika eylemleri tarafından desteklenen bireysel uyumun, daha aktif, sağlıklı ve üretken toplumların oluşmasına yardımcı olabileceği şeklinde.
Ortalama yaş: 37
Dünya Bankası’nın, yeni raporu için seçtiği başlıkla Yunan mitolojisinde insanların uzun süre (çok ileri yaşlara kadar) sağlıklı, aktif ve refah içinde yaşadıkları barış ve istikrarın hüküm sürdüğü pastoral dönemi tanımlayan “altın çağa” atıfta bulunduğu görülüyor.
Söz konusu efsane, Dünya Bankası raporunda daha uzun yaşayan ve istikrarlı nüfus yapısına sahip bir dünya tablosuyla karşı karşıya olduğumuz gerçeği üzerinden günümüze uyarlanmış. Buna karşılık, işgücü piyasasındaki olası riskler, emeklilik sistemlerinde artan masraflar ve yoksulluğa özellikle dikkat çekilmiş.
Raporda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’nde bugün nüfusun yaş ortalamasının 37 olduğu ifade edilmiş. Bu rakam, sözü edilen bölgede 60 yıl önceki yaş ortalamasının 8 yaş üzerinde.
Nüfusun yaş ortalamasındaki artış, günümüzde bölgenin batısında, yani Avrupa’da daha çok gözleniyor ancak Türkiye ve Orta Asya’da şu an için nispeten genç olan nüfusun, hızla Avrupa’dakine benzer bir demografik eğilimi izleyeceği öngörülüyor. Dünya Bankası’na göre, bu durumun iki temel nedeni var.
Birincisi, azalan doğurganlık oranları. İkincisi ise ortalama yaşam süresi ve beklentisinin yükselmesi. Raporda, ortalama yaşam süresindeki artışın, yaşlanan nüfus yapısı üzerinde doğurganlık oranlarındaki azalmadan daha etkili olduğu ifade ediliyor. Yani, bölgede yaşlanan nüfusun arkasındaki neden insanların daha az çocuk sahibi olmaları değil, daha uzun yaşamaları. Bununla birlikte, Avrupa ve Orta Asya toplumlarındaki gençlerin başka ülkelere göç etmesi de nüfusun yaşlanmasına yol açıyor.
Türkiye ‘gençler’ arasında
Dünya Bankası’nın raporunda Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile birlikte “Genç Ülkeler” (Orta Asya ve Türkiye) kategorisinde tanımlanmış. Orta Asya ve Türkiye bölgesinde bugün nüfusun yaş ortalaması 28. Bu rakamın, gelecekteki otuz yıl içinde 7 yaş artması bekleniyor. Türkiye’de nüfusun yaş ortalaması ise 32.
Raporda, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Moldova, Ukrayna ve Batı Balkanlar ile Türkiye açısından temel demografik problemler, yetişkin nüfus içindeki yüksek inaktivite (atıl nüfus) oranı, düşük kaliteli eğitim ve göreli olarak yüksek yaşlı yoksulluğu şeklinde sayılmış. Söz konusu ülkeler içinde, Türkiye ve Orta Asya ülkelerinin nispeten genç olan nüfus yapısı nedeniyle yaşlı yoksulluğunun önlenmesinde uzun bir zamana sahip oldukları, bu süre içinde mali açıdan sürdürülebilir bir emeklilik sistemi kurabilmek ve yetişkinleri işgücü piyasasına çekebilmek için göreli olarak daha avantajlı oldukları belirtilmiş.
Raporda yer alan Türkiye’ye ilişkin diğer bazı göstergeler ise şu şekilde...
- Türkiye için bağımlılık oranı 1.39
- Yoksulluk oranı yaklaşık olarak 20.7
- Yaşlı yoksulluğu yaklaşık olarak yüzde 18.8
- Genç ve yaşlı nesil arasındaki göreli yoksulluk oranı 1.19
- 2050 yılı için katılımlı emeklilik sisteminin kapsamına ilişkin tahmin yüzde 45.8
- 2050 yılı için emeklilik sistemi içinde düşük gelir gruplarına sağlanan yardımların ortalama ücrete oranı yüzde 38.2 (tahmini)
- Gelir dağılımı adaletsizliğini gösteren Gini Katsayısı 40.2 (Toplam nüfus)
- Yaşlı nüfus için Gini Katsayısı 38.9
- Türkiye, nüfusun yaşlanması ve yoksulluk riski açısından “orta riskli” ülkeler içinde tanımlanırken; yaşlanan nüfus ve eşitsizlik riski bağlamında “yüksek riskli” ülkeler arasında yer alıyor.
Yaşlanan nüfusa 65 yaş aylığı önemli
Türkiye’de nüfusun giderek yaşlanıyor olması yaşlı nüfusa yönelik sosyal yardım mekanizmalarının da artmasına neden oluyor. Bu yardımların en tipik örneği “65 yaş aylığı” olarak bilinen yardım. Bu yardımdan yararlanabilmek için üç temel koşul var. Bunlardan ilki, doğal olarak yardım alacak kişinin 65 yaşını tamamlamış olması. İkincisi, kişinin hiçbir sosyal güvencesinin olmaması. Üçüncüsü ise 65 yaşın üzerinde bulunan yaşlının oturduğu evde ev hane gelirinin belli bir limitin altında olması. Söz konusu limit asgari ücretle alakalı, asgari ücretin aylık net tutarının 3’te biri sınırı oluşturuyor.
1 Temmuz sonrası 333 TL
65 yaş üstü kişinin yaşadığı evde, hane içerisinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir 2015 yılının ilk altı ayında 286 TL’nin altındaysa yaşlı kişiye aylık bağlanabiliyor. 1 Temmuz’da asgari ücretin miktarı değişince bu sınır da değişmiş olacak. 1 Temmuz 2015 tarihinden sonra sınır 333 TL olacak.