Cem Kılıç

Cem Kılıç

cem.kilic@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Alt işverenlik ilişkisi hâlâ çalışma hayatımızın temel sorunu. Alt işverenlik bir yandan işçiler için güvencesiz istihdam demekken, işverenler açısından da belirsiz işgücü maliyeti, içinden çıkılmaz sorunlar anlamına geliyor.

İş Kanunu’nda getirilen temel yükümlülük hükmü asıl işverenin, yanında çalıştırdığı alt işverenin işçilerinin o dönemdeki bütün doğmuş alacaklardan birlikte sorumlu olmasını düzenliyor.

Davalarla boğuşmak

Alt işveren, kendi işçisinin ücretini ödemezse, işçi asıl işverene başvurarak ödenmeyen bütün ücretini ondan talep edebiliyor.

Haberin Devamı

Durum fazla mesailerde, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinde, iş sözleşmesinden doğan tüm tazminatlarda da aynı şekilde. Hal böyle olunca, asıl işveren bazen mükerrer ödeme yapmak durumunda dahi kalabiliyor.

Asıl işveren alt işverene ödediği sözleşme bedelinin yanı sıra işçilerin ücretlerini ödemeyen alt işveren yerine geçerek bu borcu ödüyor. Devamında alt işverene karşı yıllarca süren rücu davalarıyla uğraşmak zorunda kalıyor.

İkiye katlıyor

Asıl işveren, taşeron işçilerinin tüm ödemelerini detaylı takip etmek zorunda.

Çalışanlar açısından her ne kadar ücretin zamanında ve eksiksiz ödenmesi açısından elverişli bir yükümlülük olsa da alt işveren işçisini neredeyse asıl işverenin işçisi kadar uğraştıracak bir uygulama halini aldı.

Asıl işverenler, insan kaynakları bölümündeki çalışan sayısını artırarak soruna çözüm bulmaya çalışsalar da başka bir işverenin kontrolünde olan bilgilere ulaşılması çoğu zaman evrak yükü nedeniyle çok zor ya da imkânsız oluyor.

Bu nedenle yükümlülüğün uygulanması çoğu zaman sekteye uğruyor. Bu bağlamda, asıl işveren, bordroların imzalı olup olmadığını, fazla mesai bölümlerinin düzenlenip düzenlenmediğini, genel tatil, bayram ücretlerinin verilip verilmediğini incelemek zorunda.

Bu yükümlülük işçi alacağı doğduğu zaman asıl işveren olarak bu eksik ödemeleri derhal yapmayı, çalışanın açacağı dava yükünden ve faiz alacaklarından kurtulmayı sağlasa da bu sefer uyuşmazlık tarafı değişiyor, devreye alt işveren giriyor. İçinden çıkılması güç rücu davaları gündeme geliyor.

Haberin Devamı

Yıllık izin konusu

Alt işverenin işçilere yıllık izin kullandırdığını da asıl işveren kontrol etmekle yükümlü.

Yıllık iznin kontrolü yıllık izin defterleri ile yapılıyor. Bir çalışanın yıllık izne hak kazanabilmesi için en az 12 ay çalışmış olması gerekiyor.

Alt işverenlik ilişkileri de genellikle 10-11 ay için kurulduğundan çalışanın yıllık izin hakkının hiç doğmadığı düşünülüyor.

Ne var ki, birçok işyerinde alt işverenler değişse de işçi aynı işyerinde çalışmaya devam ediyor.

Yargı bu noktada, alt işveren işçisinin bütün süre üzerinden yıllık izin hakkının değerlendirilmesi gerektiğine karar veriliyor.

Bu şekilde alt işveren işçisinin çalışma süresinin, taşerondaki çalışma süresine göre değil, asıl işverenin işyerlerindeki çalışma süresine göre hesaplanması gerekiyor.

Böylece bir işyerini devralan alt işverenin, önceki alt işverenler nezdinde geçen süreleri de dikkate alma yükümlülüğü doğuyor.

Eğer son alt işveren çalışanına bu birleştirilmiş süreler üzerinden yıllık iznini kullandırmıyorsa, asıl işveren açısından altından kalkılamayacak bir izin yükü gündeme geliyor. Asıl işverenler çoğu zaman bu izin yüklerinin daha önce karşılığını ödemiş olsalar da, iş bittikten sonra ortadan kaybolan alt işverenler nedeniyle, ödediklerini geri alacak muhatap dahi bulamıyorlar.

Haberin Devamı

İŞİN MALİYET YÜKÜNE BAKINCA

Alt işverenler, ilişki kurulurken maliyetleri düşük gösteriyorlar. Bunun da en önemli nedeni işçilerinin haklarını kısması ya da hiç vermemesi. Bu durumu uzun vadeli düşünmeyen asıl işveren, kendisi de mağdur oluyor.

Bu noktada yapılması gereken, yasanın öngördüğü taşeronluk sisteminin tekrar gözden geçirilmesi ve alt işveren olabilecek kişilere sınırlama getirmesidir.

Kısa süreli güvence ‘Hakediş...’

Alt işveren işçilerinin ücret veya tazminatları ödenmiyorsa, asıl işveren, alt işverenin hakedişinden, eksik veya hiç ödenmeyen tutarı kesme hakkına sahip. Bu şekilde mahkemeye gerek kalmaksızın ödemeler işçiye hak ettiği işgünlerine göre yapılıyor. Fakat birçok işçi alacağı hakediş ödenme zamanından sonra doğuyor. Asıl işveren hakedişi ödediği için yeni doğan alacakları cebinden ödemek zorunda kalıyor.

Örneğin, fazla çalışma ücreti, genelde olduğu şekilde mahkeme kararıyla kesinleşiyor. Mahkeme kararını alan işçi soluğu asıl işverende alıyor. Dolayısıyla asıl işveren, çoktan sözleşme bedelini ödediği, ilişkisini kestiği hatta çoğu zaman adresini dahi bulamadığı alt işverenin borcunu ödemek zorunda kalıyor. Bu nedenle alt işveren çalıştırmak isteyen işverenler, iki kere düşünmeli. Alt işverenle yapacakları sözleşmelere yeterli düzeyde teminat koymadan alt işverenlik ilişkisine girmemeli, alt işverenlerin sorumluluk alanlarını net olarak çizmeli ve mali yönden güçsüz şirketlerle alt işverenlik ilişkisi kurmamalı.