Birkaç nedenle:Bir defa insanda keşif duygusunu öldürüyor.Yepyeni coğrafyalara yelken açmanın, bilmediğin bir ülkenin kuytularını açığa çıkarmanın, tanımadığın insanlarla, tatlarla, iklimlerle tanışmanın o kışkırtıcı hazzı, her saati önceden planlanmış bir konserve programın telaşı içinde yok oluyor.* * *İkincisi, yalıtılmış bir hayat tarzı bu...Yeni bir ülkeye gidiyorsunuz, diğer turistlerle bir otobüse bindiriliyor ve steril bir geziye çıkarılıyorsunuz. Ya güvenlik endişesi ya da "Mikrop kaparım" korkusuyla aracınızdan inmiyorsunuz.Torba içinde denize atılmış balıklar gibi; bakıyor, ama temas etmiyorsunuz.Ne halkın arasına karışmak mümkün, ne sokaklarda gezinmek.Şablonlaştırılmış bir koşturmaca içinde turistik merkezler birer ikişer ziyaret ediliyor. Yemek, bildik tatlar sunan duraklarında yeniyor. Anlaşmalı yerlerden alışveriş yaptırılıyor. Turistler kendi arasında eğleniyor.Otel odalarında James Bond filmi oynuyor, haberleri CNN veriyor.Turistler, yerel halktan biriyle tanışmadan, yerel bir gazete okumadan, yerel mutfağı tatmadan, gittiği ülkenin dilinde selam vermeyi bile öğrenmeden geri dönüyor.* * *Tur operatörüne sorarsanız, turist tam da bunu istiyor:İlginç yerler, ucuza alışveriş, hatıra olarak saklayacağı birkaç fotoğraf, rahat otel, temiz yemek, güvenli yolculuk, güler yüzlü rehberden özet bilgiler...Gerçekten de basmakalıp hayatlara alışmış günümüz insanı için, bir haftalığına da olsa bu konforu terk edip maceraya atılmak hiç de kolay değil.Çoğu, yabancı bir ülkede üstünkörü bir tur atıp eşe dosta çektiği filmleri izletmek ve "Ne, nerede, kaça" konusunda ahkam kesmek dışında bir şey beklemiyor.Daha fazlası için uğraşmak istemeyen, turizmi, para basan bir sektör, turisti altın yumurtlayan tavuk olarak görenler, merak duygusu körelmiş insanları sürüler halinde oradan oraya naklederek bacasız sanayii ihya ediyorlar.Deniz, güneş, tarih yatağı olan ülkelerde turizm yatırımı yapan Batılı şirketler de Batılı zevklere uygun bir ortam hazırlıyor.Turist geliyor, kendi tatil köyü içinde yiyip içiyor, otobüs içinde gezip tozuyor, denizi, güneşi, çevreyi kullanıyor, ne alışverişe para, ne tanışıklığa çaba harcayarak geri dönüyor.Turizm, içindeki insanı kaybediyor.* * *Oysa turizmin birinci amacı dünya halklarını birbirine tanıştırmak, birbiriyle kaynaştırmak değil midir?Her gezi, biraz da merak dürtüsü, macera güdüsü, keşfetme coşkusu, yeni tanımalar vaadi taşımaz mı?Yolculuk, hem insanlar, hem toplumlar için hem kendileri, hem başkalarıyla farklı mekanlarda tanışıp yüzleşmenin bir yolu değil midir?Turizm, dünya halklarının birbirine misafirliğe gittiği bir evrensel şölen, dünya barışının önemli bir enstrümanı olmalıdır.Ne yazık ki "tur - izm", bu ideali gölgeleyen bir yeni sömürgeciliği besliyor. can.dundar@e-kolay.net Yeminliydim turla geziye gitmemeye... İlk kez gittim, bir daha da gitmem.