İnanılmaz bir ülke bu Türkiye!.. Bir sürprizler diyarı... Bayram tatilinden yararlanarak bir haftada iki Avrupa kentine gittim.
Meclis kürsüsünde yemin ederken bıraktığım Fadıl Akgündüz, döndüğümde Kartal Cezaevi’nde makarna kaşıklıyordu.
Giderken Tayyip Erdoğan yasaklıydı; yasağı neredeyse kalkmış.
Devletin istihbarat teşkilatının raporunda "çete lideri" olduğu yazılan Mehmet Ağar’ın, DYP liderliğine ramak kalmış.
"Taşfırın erkeği" Tamer Karadağlı balayındaydı; geldik ki, evi barkı dağıtmış.
Bunun adına ister "istikrarsızlık" deyin, ister "dinamizm", şurası kesin ki; her an her şeyin olabileceği bir coğrafya burası...
***
Avrupa’nın, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın, Irak’ın kaderlerinin kesiştiği Kopenhag kavşağı bu kez lafın gelişi değil, gerçekten "tarihi bir zirve" oldu.
Benim İngiliz ve Fransız basınından gözlediğim şu:
Türkiye çok çabaladı, ama yanlış oynadı.
Bir defa, Avrupa’daki müthiş Amerikan antipatisini göz ardı ederek AB kapısını ABD’yle zorladı. Rest çekti. "Siz kaybedersiniz" diye tehdit etti. "Biz de NAFTA’ya gireriz" şantajı savurdu. Hem bu "dayılanma" politikası, hem "dayımızın" arkalaması, tam ters tepti. Avrupa, Türkiye üzerinden, işine burnunu sokan ABD’yi de cezalandırdı.
İkincisi, "Biz üstümüze düşeni yaptık" deyip kendine 2003 gibi zor bir hedef koyarak neticedeki hayal kırıklığını hazırladı. Unutulmamalı ki, "Kriterlerin çoğunu yerine getirdik" diyen lider, bizzat ülkesinde "siyasi yasaklı" olduğu için Başbakan sıfatıyla konuşamıyor, kendi sözlerinin canlı tekzibi gibi ortada dolaşıyordu.
Üçüncüsü, yıllardır bekletilen reform paketi ile Kıbrıs çözümünü "tam Türk işi" yöntemle "yumurta kapıya gelince" gündeme getirdi. Annan planına imzayı, tarih verilmesine endeksleyerek, üstelik bunu da kaderini çözümsüzlüğe bağlamış Denktaş’ı ikna etmeden yaparak, kendi pazarlık şansını sıfırladı ve Rumları eliyle Avrupa’ya uğurladı.
Olan Kıbrıslı Türklere oldu.
***
Yine de, - kim ne derse desin - zirvenin yararlı 2 sonucu var:
Birincisi; 40 yıldır beklediğimiz tarihin nihayet kesinleşmiş olması...
İkincisi; o tarihe kadar Kopenhag kriterlerini gerçekleştirecek reformların hızlanarak sürecek olması...
Türkiye, bana yaptığı sürprizi Avrupa’ya da yaparak, son bir aya sıkıştırdığı atılıma 2003’te hız verip müzakere tarihini öne bile çekebilir.
***
Şimdi asıl dikkati Irak’a yöneltmek gerekiyor.
Çünkü Avrupa pazarlığının kargaşası içinde fazla üzerinde durulamayan bir başka pazarlığın ayrıntıları yavaş yavaş aydınlanıyor.
Amerikan basını Başkan Bush’un AB konusunda verdiği desteğin, Türkiye’nin Irak savaşında vereceği desteğe karşılık olduğunu açıkça yazıyor.
Şimdi - üstelik de hiç işimize yaramadığı gibi tersine işimizi zorlaştırmış olan - bu "desteğin" bedelini, komşu Irak’a karşı üsleri açıp 100 bin Amerikan askeriyle kuzey cephesi oluşturarak mı ödeyeceğiz?
Kafaları batıdan, doğuya çevirmenin zamanıdır.
Yarın bunu yapmaya çalışacağım.
(Oysa dönerken not defterimde ne güzel konular vardı. Ama dedik ya, Türkiye bir sürprizler diyarı... Neyse, hele şu hengame bitsin de...)