1977nin 6. ayının 6sında, Çevre Sokaktaki binada iktidarını ilan ederken alkışladığım muzaffer kahraman mıydı, şimdi kameraların salkım saçak kurulduğu küçük salonda hastalığını ilan ederken izlediğim bitap Başbakan?..Öylesine küçülmüş ki, iyileştiğini söylerkenki görüntüsü, adeta tekzibi söylediklerinin...Yüzünde, son 45 yıldır patlamış bütün flaşların solukluğu var.Çöken çehresine inat, boya destekli saçlarıyla bıyıkları, kömür karası bir gürlüğü azimle koruyor.Ama ne kulaklarında ateşli meydanların "Halkçı Başbakan" sloganı çınlıyor artık;...ne sesinde, eski muazzam iddiaların tınısı...Ne ülkesinin dağlarında umutla özdeşleşen adı...***Belki eskiden onca harikulade konuşuyor olmasa şimdi bunca önemsemezdik, okurken takılmasını, kekeleyip şaşırmasını..."Toprak işleyenin, su kullananın" vaadi onun olmasa, bugünkü tutuculuğuna aldırmazdık.Geçmişte nice heybetli koltuğu elinin tersiyle devirip gelmiş olmasa, "Bırakırsam yıkılırız" restine güler, "bildiğimiz politikacı" der geçerdik şimdi...Bütün günler aynı hızla kirlenirken en fazla, "ak günler" göze batıyor ne yazık ki...***Yine de buruk bir basın toplantısında tam karşımda konuşan bu yorgun şair, gönlümün uzatmalı itibar koltuklarından birinde oturuyor.Bir televizyon çekiminde elimizdeki yükün fazlalığını görüp yardım için kameranın ayağına davrandığını hatırlarım.O nezaket, bunca ıstırap içinde, koğuşdaşı kız çocuğunun elini öpen hastada yaşıyor hala...Tutkusu, bütün Türkiyenin yüklendiği eşini uluorta, tek başına savunabilme şövalyeliğinde direniyor.Haram yemezliğinden kimse kuşku duymuyor.O yüzden naçarlığını yazmaya elimiz, sormaya dilimiz varmıyor.Yarım asırlık bir imzaya bu finali yakıştıramadan, "yardımsız yürüyebildi" diye, "takılmadan konuşabildi" diye seviniyoruz.***Görünen o ki, değiştirmeye ahdedip sonradan bir parçası olduğu düzen de yalpalıyor onunla birlikte...İletişim çağında ülke yönetip bilgisayarla, internetle tanışamadan, 21. yüzyılın sokaklarında bir kez olsun dolaşamadan, doyasıya denizlerinde yüzüp sinemasını, edebiyatını, müziğini, yemeğini tadamadan hükmeden bir kuşak da tarihe karışıyor.Kahramanlar emekliye ayrılıyor.Türkiye, sonu ışıklı bir "nekahet dönemi"ne hazırlanıyor.***Basın toplantısında bir ara yerimden kalkıp ona 1976da basılan "Şiirler" kitabına yazdığı önsözden şu satırları okumak istedim:"Siyaset adamının bütün dünyası siyaset olursa, siyasette yenildi mi, dünyasının yıkılacağını sanabilir. O yüzden de siyasete sımsıkı sarılır. Topluma veya insanlığa yararlı olabilmek için değil, kendisi için sarılır siyasete. Oysa siyaseti bırakınca veya siyaset onu bırakınca kendisini bekleyen bir başka dünyası varsa, gözünü hırs bürümez siyaset adamının. Kişisel siyaset hırsı uğruna, topluma, insanlığa kıymaz. Siyaset adamı, Lao Tsunun 2500 yıl önce öğütlediği gibi işini bitirince çekilmesini bilmelidir."Sahi, çeyrek asır önce bunları yazan adam mıydı, demin "Siyaset dışında ilgi alanlarım da var. Bunlara dönebilmeyi çok isterdim, ama istikrarı bozamam" diyen Başbakan?..Yapmayın!Kıymayın kendinize de... bize de!.. candundar@superonline.com Çeyrek asır önce, o zafer balkonundan gülücükler saçan adam mıydı, geçen gün hastane penceresinden mecalsiz el sallayan?..