Ben üniversitedeyken bir çatışma çıktığında, okula saldırıldığında, biri öldüğünde bahçede en çok bu iki sözcük çınlardı:
"Katil oligarşi!"
Üzerimize saldıran "o"ydu.
Silahı sıktıran "o"...
Memleketteki cümle musibetin müsebbibi "o"...
"Tarif et" deseler hepimiz başka şey anlatırdık belki... Ama kastedilen hep, iktidarı elinde tutan küçük bir çıkar grubuydu. Birkaç aileden oluşan kompradorlar, devlete egemen sermayedarlardı bunlar... Öyle sanıldığı gibi "kuvvetler ayrılığı" filan yoktu; bir "çekirdek odak", hükümetlerin ipini elinde tutuyor, hukuka yön veriyor, kolluk güçlerini çıkarı doğrultusunda kullanıyordu.
Her taze mezar başında yumruklar aynı yeminle kalkardı:
"Oligarşik devlet/yıkılacak elbet..."
***
Üstümüze yıkıldı.
Oligarşiyle uğraşanlar yargılanıp asıldı.
"Kahrolsun oligarşi" sloganıyla tekmelediler idam sehpasını...
Konu kapandı(!)
Geçen gece eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Abbas Güçlü’nün "Genç Bakış"ında "Türkiye’yi oligarşi yönetiyor" deyince acıyla gülümsedim. "Tak - Şak Paşa", - Milliyet’in mahir benzetmesiyle - "Mahir Çayan gibi konuşuyordu":
"Türkiye’de kuvvetler ayrılığı yok. Ülkeyi hükümetler, Meclis değil, oligarşi idare ediyor".
Dinlerken, Paşa’nın bu gecikmiş keşfinin bizim kuşakta kaç cana mal olduğunu düşündüm bir an...
***
Peki bir dönem "Ülkenin en kudretli 5 adamını say" deseler yekten ilk 3’e girecek Doğan Paşa da "Türkiye’yi biz değil onlar yönetiyor" diyorsa bu "oligarşi" neyin nesiydi?
"Derin devlet"in nesi oluyordu?
Niye bir türlü ortaya çıkarılamıyordu?
Nasıl oluyor da, ülkenin Cumhurbaşkanı bile kendine yönelik suikastı soruştururken "Bir yere geldim ve durdum. Bundan sonrası beni aşar" diyebiliyordu?
Nasıl oluyor da devletin derinliklerini çoğumuzdan iyi tanıyan bir öğretim görevlisi, Çankaya gibi korunaklı bir semtte korumasız hedef olabiliyordu?
Neden bir nebze istikrara kavuştuğumuzda ille gerginliği tetikleyecek bir silah sesiyle uyanıyorduk?
Mazideki bir hesaplaşmayı tam bitirmeden kapattığımız için mi?
Çözmeden hafızamıza gömdüğümüz o düğüm müydü bugün bizi gaflet uykusundan kan ter içinde uyandıran?..
***
70’lerin yerel "oligarşi"sini, bugünün global çağında uluslararası boyutta düşünmek zorundayız.
Kavram, artık dev şirketlerin, trilyonluk ihalelerin, silah ve petrol lobilerinin, savaş kışkırtıcılarının, yeni dünyanın haritasını çizenlerin çıkarlarıyla zenginleşmiştir.
Son suikastta katilin geride bıraktığı mesaj şudur:
"Beni unutma!"
İstediği anda Türkiye’yi terör kabusuna sürükleyip kamplara bölebildiğini defalarca kanıtlamış bir "şebeke", kargaşaya düşmüş bir Türkiye’nin dış baskılara daha kolay boyun eğeceğini mi düşünmektedir?
Bunu hem "oligarşi"yi tecrübeyle bilen hükümetin, hem de kamuoyunun dikkatle değerlendirmesi gerek.
"Derin cinayetölere en iyi cevap, "oligarşi"nin karşısına hükümetin ve Meclis’in, yani halk iradesinin ağırlığını koyabilmektir.
Sadece eski bir genelkurmay başkanının yeni keşfi değil, ondan çok önce oligarşiye kafa tuttu diye ipe çekilmişlerin de vasiyetidir bu.