Dünya Kadınlar Günü, kadınlara ne diyeceğimiz konusundaki kafa karışıklığımızı ortaya koydu bir kez daha...
Başbakan’ın konuşmasını dinledim:
“Hanım kardeşler”ine hitap ediyor.
Şiddetten söz ederken “kadın” diyor.
Sonra “En az 5 çocuk” diyen bir “bayan”dan söz ediyor.
“Kız çocuklar”dan dem vuruyor.
Bu sözcüklerin hepsini aynı cinsi tanımlamak için kullansak da galiba her birine farklı anlamlar yüklüyoruz.
Seçtiğimiz sözcük de, kadına bakış açımızı ele veriyor.
* * *
Yakın bir döneme kadar kadına “kadın” denmezdi.
Evet, “erkek”in sözcük karşılığı “kadın”dı, ama bir “cins-i latif”ten “kadın” diye söz eden ayıplanırdı.
Kaba sabaydı “kadın” lafı; kibar sayılmazdı.
Biraz “dişi”yi, yani cinselliği çağrıştırırdı.
Evde çalışan hizmetliden de “kadın” diye söz edilirdi gerçi; sosyetede “Kadınıma izin verdim” filan denilirdi.
En fenası, artık “kız” olmayanları tarife yarardı “kadın”...
* * *
Mütedeyyin çevrelerde ona “hatun” veya “hanım” denilirdi.
“Bey”ler eşlerinden “bizim hanım” diye söz ederdi. “Efendi”siz “hanım”, halim selim bir teyzeydi.
Ama “Hanım”, peşine bir “efendi” takmayı becerebilirse, asalete yakın bir unvan elde eder, “Hanımefendi” olurdu.
1936’da yasaklanan unvan ve lakaplar arasında “hanım” ve “hanımefendi” de vardı.
Ama “Zübeyde Hanım”a kimse dokunamadı.
* * *
“Hanım”, Cumhuriyet’le yerini “Bayan”a bıraktı.
Artık kadınların soyadı vardı.
Takı, ismin arkasından önüne geldi:
“Filanca Hanım” yerine “Bayan filanca” denmeye başlandı.
“Bey”ler de “bay”laştı.
Memleket Batılılaştıkça İngilizceden devşirme ismiyle “WC”lerin kapılarına “Bay” ve “Bayan” diye yazıldı.
Kaçgöç bitip de kadınla erkek aynı mekanda buluşunca konuşmalar da “Baylar bayanlar” diye başlar oldu.
“Bayan” voleybol, basketbol takımları kuruldu.
“Bayan” tabiri, “kadın mı, kız mı” polemiğinin içine düşmekten çekinen erkeklerin zoraki kibarlık takısı (“Bayan arkadaş arıyorum”), yapmacık iltifat çabası (“Ne kadar hoşsunuz bayan”) haline geldi.
“Hanım” sözcüğünden resmen kopan, fikren kopamayan muhafazakar erkekler, yeni dönemde eşlerine otobüste “bayan yanı” yer istemeye başladı.
Ama ne kadar uğraşsalar da bu sözcüğe bir türlü alışamadılar. Zorlamayla ömrü uzatılan “bayan”, gündelik dilde de uzayıp “baaayan” oldu.
Zamanla “Çocuk oturuyor mu bağyan” diyen minibüsçünün diline, “bayandan araba” satan ilanların eline düştü.
* * *
Nihayet 80’lerden itibaren kadınlarda “bayan antipatisi” geliştikçe, onlara yaranmaya çabalayan erkekler de dilde sıkıştı.
“Kapıyı tutarken ‘Buyurun bayan’ diyoruz; ‘Buyurun kadın’ mı diyelim” serzenişleri duyuldu.
Cevap sert geldi:
“Kapı tutmanızı isteyen kim?”
Çünkü artık “bayan” baymıştı ve kadınlığına sahip çıkan “kadın hareketi”, “Kadının Adı Yok” noktasından “Kadınlar vardır” sloganına evrilmişti.
“Kadın” sözcüğü, kadınları “kız”lardan ayıran manidar bir belirteç olmaktan kurtuldukça, bu ayrıma karşı isyan bayrağına dönüştü.
“Hanım”ın sinikliği “kadın”la bertaraf edildi.
Bu sözcük kargaşasına son vermenin zamanıdır.
Benim lügatimde adları “kadın”dır.
Geçmiş günleri kutlu olsun.