Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan rüyasında bombalanan çocukları gördüğünden beri uykusuz: Gece bazen 2 - 3e kadar mesaiye devam ediyor.Meclis lojmanlarındaki evine gittiğinde, eşi ve çocukları çoktan uykuya çekilmiş oluyor.Bazen çok geç olduğunda Dışişleri konutunda yatıyor.Tayyip Erdoğan başbakanlığı devralırsa belki de bu konut, daimi evleri olacak. Bu ara, bir yandan lojmanı boşaltmaya hazırlanıyorlar, bir yandan da geçici bir ev arıyorlar.Bunca telaş içinde Başbakana uyku için 3 - 4 saat kalıyor. Ancak geçenlerde yakın çevresiyle dertleşirken "Geceleri uyuyamadığından" yakındı."Neden" diye sordular, 3 çocuk babası Gül, şöyle açıkladı: "Bir gece rüyamda bombalanan çocuklar gördüm. Ondan beri bütün yorgunluğuma rağmen gözüme uyku girmiyor." Başbakan Abdullah Gül için yoğun ve zor günler... Çalışmaya sabah 7 - 8 gibi başlıyor. İçine sinmeyen karar Grubunu "Evet" demeye zor ikna ettiği kulislere sızıyor.Kriz patladığından beri bölge ülkelerini dolaşan ve bakanları İstanbulda toplayan Gül, "Barış için herkesten çok çabaladım. Çalmadık kapı bırakmadım" dese de sonuç alamamış olmanın üzüntüsünü yaşıyor.Amerika, ekonomik, siyasi, askeri baskısını artırdıkça Türkiye köşeye sıkışıyor.Avrupa parçalanıp giderek Amerikan saflarına yanaşıyor.Rusya yeni bir Birleşmiş Milletler kararına ihtiyaç olmadığı açıklamasıyla savaş korosuna katılıyor. Ankaraya gelip gizlice Başbakan Gülle buluşan Irakın 2 numarası Taha Yasin Ramazan, "Başınıza bombalar yağacak, halkınızı düşünün" uyarısını sert bir üslupla reddediyor. Ankara umudunu Saddamın son anda silah denetçileriyle daha aktif işbirliğini kabul etmesine bağlıyor. Lakin zaman daralıyor, barış umutları tamamen sönüyor.Ancak Kuzey Irakta istenmeyen bir oluşum doğması, Türkmenlerin bir felakete maruz kalması ve milyonluk göç endişesi ağır basıyor. Daha da önemlisi, IMFnin örtülü tehditleri etkili oluyor.Başbakan Gül, içine sinmeyen bir kararı "tabanına, halkına, inançlarına rağmen" imzalamak zorunda kalıyor.Uykuları kaçıyor. Başbakanın savaşa girme kararından içinin hiç rahat olmadığı, hatta acı çektiği yüzünden okunuyor. İsyan edilecek nokta "Dün, akan Müslüman kanıydı, bugün de akan, yarın da akacak olan ne yazık ki fakir fukara, zavallı, kimsesiz bir halkın kanıdır. İsyan edilecek nokta budur.""Türkiyenin sıcak savaşa girmesi, Türkiyeyi Asyaya yabancılaştıracaktır. Önemli olan rejimlerle değil, bu coğrafyanın halkıyla işbirliğidir.""Türkiye ne yazık ki savaşa ekonomik açıdan çok kötü şartlarda, ekonomik bağımsızlığını adeta kaybetmiş bir ülke olarak yakalanmıştır. Türkiyenin bazı şeylere Hayır, öyle değil, şöyle olsun diyememesinin altında bu da yatıyor olabilir." Başbakanın uykusunu hepten kaçıran belki de Meclis kürsüsünden söylenen şu sözlerdir: Yukarıdaki sözler kendisinin Çünkü yukarıdakileri söyleyen, bizzat kendisidir.Tarih; 10 Ekim 2001.TBMMde Afganistana asker gönderme yetkisi isteyen hükümet tezkeresi görüşülüyor. Kürsüde AKP grubu adına milletvekili Abdullah Gül konuşuyor.Gül, adeta geleceği okuyan bir konuşma yapıyor: "Savaşın nereye varacağı belli değil. Yarın bu savaş Irakı, Sudanı, Yemeni, hatta İranı da içine alır diye endişeleniyoruz.""Tabii ki halkı yönlendireceğiz, ama başka bir görevimiz de halkın düşüncelerini yansıtmaktır. Bu konuda kamuoyu anketlerine baktığımız zaman halkın yüzde 86sı böyle bir olayı yanlış buluyor. Dolayısıyla biz, yurtdışına asker gönderilmesini uygun bulmuyoruz." Önceki günkü Meclis gizli oturumunda CHPliler buna benzer şeyler söyledilerse herhalde Başbakan Gül, acı acı gülmüştür. Az ıstırap değil Az ıstırap değildir bu... Başbakanın samimiyetle acı çektiğine ve savaşa engel olabilmek için içtenlikle gayret gösterdiğine inanıyoruz.Ancak şimdi ondan beklenen, hükümet olan her siyasetçiyi kuşatan ve onları "kendilerine rağmen" teslim alan o ölümcül kıskacı halkıyla paylaşmasıdır.Türkiye, komşusu olan halka yönelik, bu kadar karşı olduğu bir savaşa, daha Birleşmiş Milletler kararı olmadan ve herkesten önce katılıyorsa, bunun inandırıcı gerekçelerini ve muhtemel sonuçlarını bilmek herhalde öncelikle orada savaşacak gençlerin, sonra da suçsuz yere bombalanacak çocukların hakkıdır.Böyle dönemlerde, uykusuzluğu bile paylaşmalıyız. can.dundar@e-kolay.net Bu sözleri söyleyen adam, çok değil, 15 ay sonra, "ekonomik açıdan çok kötü şartlarda" yakalandığı Irak krizinde, bazı şeylere "Hayır, öyle değil, şöyle olsun" diyemeden, Türkiyeyi Asyaya yabancılaştıracak, Müslüman kanı dökülmesine yol açacak bir savaşa imza atmak zorunda kalıyor.