Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yüzyılın Aşkları belgeseli, Yüksel - İpek Menderes çiftinin öyküsüyle başlıyor Tümer, gazeteciyi içeri buyur etti."- Hayrola" diye sordu."- Yüksel Bey..." diye kekeledi Akbay..."- Ne oldu? Evlendi mi?""- Hayır, daha kötü!..""- Ne yani öldü mü?""- Evet!.."Koltuğa çöktü İpek...Akbayın o anda, o koltukta çektiği fotoğraf, halen Günaydın gazetesi arşivinde duruyor.Mahzun bir kadın ile şaşkın bir kız çocuğunun yüzü var fotoğrafta...Bir rüyanın, belki de bir kabusun bittiği anın fotoğrafı... İpek Tümer, 8 Mart 1972 Çarşamba gününün ilk saatlerinde bir kabus gördü. Rüyasında bir morgda yatıyordu. Yanında, boşandığı eşi Yüksel Menderesin ölüsü vardı. Morgda eski eşinin bedenini bir yanından öbür yanına taşıyorlardı. Yatağında bu kabusla boğuşurken kapısının çalınmasıyla uyandı. Kapıda Günaydın gazetesi muhabiri Ertuğrul Akbay bekliyordu. Elindeki fotoğraf makinesinin flaşı, her an patlatılmaya hazır şekilde açıktı. Yıllar önce BBCde "Yüzyılın Aşkları" belgesellerini izlediğimde, bu serinin Türkiye versiyonunun da yapılabileceğini düşünmüş ve "Yüksel - İpek Menderes ilişkisi, orada yayımlanan pek çok öyküden daha fazla belgeselleştirilmeyi hak eden bir öykü" diye geçirmiştim aklımdan...O zaman aklımdan geçirdiğim şey, bu akşam CNN Türkte belgesel olarak geliyor karşınıza...BBC için hazırlanan "Yüzyılın Aşkları" serisi, salı akşamları dünyadan örneklerle yayına girecek. Bu aşklarla birlikte bizim hazırladığımız Türkiyeden örnekler de yayımlanacak.İlk bölüm bu akşam:Ve konusu, Yüksel ve İpek Menderesin darağacının gölgesinde filizlenen trajik aşk hikayesi... YÜZYILIN AŞKLARI 8 Mart 1972ye dönelim.Ankara Kavaklıderede, bugün hala ayakta olan Güney Apartmanının 10 numaralı çatı katı...41 yaşındaki Yüksel Menderes, konuklarını uğurlamış, evde yalnız kalmıştı.Saat ilerleyince bir miktar yatıştırıcı almış, üzerine bir şişe viski içmişti.2 yıl önce boşandığı eşi İpekin eski mektuplarını okudu, onları birer birer salona yaydı. Sonra oturup üç mektup yazdı:Biri kuzenine...Biri annesine...Biri de İpeke...İpekin savcılıkta öğreneceği ve savcının okuduğu satırlardan not alıp saklayacağı bu "son mektup" şöyleydi: "Yıllar önce beni seven, benim de sevdiğim eşsiz sevgilim... İpeğim... Canım İpeğim...Sana bazı günlerimizin hatırası olarak benden kalan biçare buseyi bırakırım (...) Ne olur eşsiz sevgilim, aşkımızın eseri olan çocuklarımızı sen kabullen. (...) Seni sevdim. Yanından uzak olsam da yine sana yakınım. Gerisi boş. Bir an için var, sonra yokuz. Ne olur kabir acımı paylaş.Seni severek sana veda ederim." SON MEKTUP Yüksel Menderes, annesi Berin Hanıma bıraktığı mektupta da "Babamdan daha kötü şartlarda gidiyorum" demişti.Babası Adnan Menderes de ölüme giderken "Oğlum Yüksele" diye başlayan bir vasiyet - mektup bırakmış, "Cesaretini hiç kaybetme" demişti.Ama olmamıştı işte...Onun idamının ertesinde ve idam sehpasının gölgesinde gelişen bir aşk, yürümemişti.Nedeni, yeni evlilerin devraldığı o büyük "Menderes" efsanesi miydi?Yükselin yeni hayatında o efsanenin yerini doldurma gayreti miydi?İpekin henüz 17 yaşında olması ve gençlik coşkusunun, yaslı bir aileyi yeniden hayata döndürmeye yetmemesi mi?Mazinin tortusu kinler mi?İçki mi?Aile içi şiddet mi?İhanet mi?Kıskançlık mı?Sorun her neyse, hata her kimdeyse, kopma noktası neresiyse; kopmuştu işte...Ve umut dolu bir aşk, geride mutlu mutsuz anılar, şiddetli tartışmalar, sorunlu çocuklar, hayal kırıklıkları bırakarak tarihe karışmıştı. KÖTÜ ŞARTLAR... Yüksel, gece yarısından sonra kahverengi takım elbisesini giydi. Kravatını taktı.Yatak odasındaki yeşil yorganı getirip mutfağa serdi.Babasının başbakanlık günlerinden kalma çerçeveli resmini mutfak tezgahının üzerine yerleştirdi.İpekle nikah fotoğraflarının bulunduğu mavi kapaklı albümü başucuna koydu. Sonra havagazını açtı ve yeşil yorgana uzanıp ölümü bekledi.Sabah 7.30da eve gelen hizmetçisi Anjel Karnik, onu bu halde cansız yatarken buldu.Sağ ayakkabısı ayağından çıkmıştı.Yüksel, üç kuşaktır aileye kan kusturan uğursuz bir soyağacının son dalıydı.Babası Adnan Menderes, o soyağacında bir önceki kurbandı.Babasının kayınvalidesi Naciye Hanımın iki kardeşi de damatlarını darağaçlarına kurban vermişlerdi.Biri Atatürke suikast davasında...Diğeri yine Yassıadada...Soyağacı köklere indikçe hepten acımasız bir hal almış ve Adnan Beyin evlatlarının da yakasını bırakmamıştı. KRAVAT VE FOTOĞRAF Üzerine nice roman yazılıp, nice film çekilecek bu öyküyü insani boyutta, ama siyasi arka planıyla ekrana getirmek istedik.Amacımız, tarih kitaplarına kuru satırlar olarak kaydedilen kimi olayların, insanlar bazında ne acılara, ne kavgalara mal olduğunu sergilemek; bir yandan da güçlü bir iradenin bu acılarla nasıl baş edip, nasıl onların üstesinden gelebileceğini sergilemek...Bu gece, söz konusu ilişkinin kahramanlarından biri, bütün samimiyeti ve cesaretiyle çıkacak ekrana...Diğeri, duygularını mektuplarıyla aktaracak.Ama sanıyorum tümüyle bakıldığında "Yüksel - İpek Menderes" aşkı, birçok ilişki için ibretlik bir örnek oluşturacak. İBRETLİK ÖYKÜ İşte Yüzyılın Aşkları... Can Dündar imzalı "Yüzyılın Aşkları" belgeseli, bu akşamdan başlayarak her salı, saat 22.10da CNN Türkte ekrana gelecek.Bu akşam yayımlanacak "Yüksel - İpek Menderes", serinin ilk bölümü...Belgeseli Barış Duran hazırladı.Müzik; Fahir Atakoğlu imzalı...Yüksel Menderesin mektuplarını Cihan Ünal seslendirdi. Belgesel pazar akşamı 19.05te tekrar yayımlanacak.Belgeselin gelecek haftalarda ekrana gelecek "Dünyadan" bölümünde Evita - Juan Peron, Hitler - Eva Braun, Liz Taylor - Richard Burton, Grace Kelly - Prens Ranier, John Lennon - Yoko Ono, Charlie - Oona Chaplin, Orson Welles - Rita Hayworth, Marilyn Monroe - DiMaggio, J. F. - Jackie Kennedy, Kral 8. Edward - Wallis Simpson, Ingrid Bergman - R. Rosselini, Maria Callas - Onasis gibi çiftler var.Türkiyeden ise kasımda Fatoş - Yılmaz Güney aşkı ekrana gelecek. can.dundar@e-kolay.net