Türkiye ise, yıkılan Berlin duvarının üstüne oturan bu heyula ile uğraşırken tek "hiper - güç"ün hoyratlığına terk edilmiş dünyanın ne demek olduğunu yaşayarak öğreniyor.Gül hükümeti, aslanın yapayalnız sıkıştırdığı çaresiz bir antilop gibi, kıskaçtan kurtulmanın yollarını aradı şu ana kadar... Deniz Baykalın "müsamere" diye tanımladığı şey bu aslında..."Müsamere"nin nasıl geliştiğini kısaca özetleyelim: Hükümet sızdırmıyor, ama bilinen o ki, kapalı kapılar ardında Washington, külhanbey üslubuyla bastırıyor. Türkiyenin oyunu O andan itibaren, aslanperest bir sürü uzman, diplomat, yazar, ablukaya başladı:"Aslan kapıda, pençesi havada... Asla beklemez, kızdırmaya gelmez."Av, aslanı oyalamak için yollar aramaya koyuldu ve sevgili hocam Prof. Dr. Baskın Oranın "Yapıcı kararsızlık" diye tanımladığı taktiği geliştirdi.Önce manevra alanını genişleterek sıkıştırıldığı köşeden çıkmaya, zaman kazanmaya çalıştı. BMnin kararını beklediğini söyledi. Amerikan taleplerini 3 tezkereye böldü. Pazarlığa girdi. İşi yokuşa sürdü.Sonra aktörleri çoğalttı. Irakın komşularını topladı. AByi, NATOyu zorladı. Irakla görüştü.Ama olmadı.Araplar Türkiyenin arabuluculuğuna kızdı. AB dağıldı. BM kararsızlandı. Asker "Hemen karar vermelim" diye bastırdı ve sonunda ABD ile baş başa kaldık. Ormanın kralı için antilop "çantada keklik"ti, o yüzden pervasızca "Sana 3 gün mühlet, kendini bana ikram et" diyebildi. Gülün yerinde olmak Hepsi ellerini kaldırarak "Aman kalsın" dediler.Gerçekten de savaşın yalazı herkesten çok Türkiyeyi yakıyor.ABD "Ya benimsin, ya toprağın" diyor; bir grup meslektaşımıza da hababam "Bizsiz de yapar" değneğini sallatıyor. Böylece 50 yıllık bir ittifak ilişkisini ve 1. Körfez krizinde oluşan Türkiyenin kaybını görmezden geliyor. Başbakan Gül, önceki gün Brüksel zirvesinde Avrupalı meslektaşlarına "Benim yerimde olmak ister miydiniz" diye sordu. "Canın cehenneme!" "Güneyden girerim sizi masaya oturtmam" tehdidine resti çekip "Canın cehenneme! Ne halin varsa gör. Ben yokum" dese, derhal fitili ateşlenecek ağır bir ekonomik krize, Kuzey Irak kaynaklı yeni çatışmalara ve dünyada yapayalnız kalmaya hazırlanmak zorunda...Dayatmayı kabul ederse, Özala bile girmediği bir savaşta "Hani 1 koyup 3 alacaktın" diyenler, Gülü paramparça edecek. Kamuoyu neredeyse tamamen savaşa karşı. Cumhurbaşkanı ve TBMM de öyle... İlk tezkerede hac bahanesiyle oylamaya gelmeyen 60 AKPli mebus 2. tezkerede çoğalacak. Seçmen, partinin kapısında gösteri yapıyor. Kaldı ki, bugün Irak için "3 gün içinde" verilen tavizlerin yarın mesela İran için "3 saat içinde" istenmeyeceği ne malum... Amerika, Irakın ve bölgenin siyasi geleceğini Türkiye ile tartışmıyor ki... Hükümet, artık Irak meselesi olmaktan çıkıp, global bir paylaşım savaşına dönüşen bu krizde Cumhuriyetin en ağır kararlarından birinin arifesinde: Referandum lazım Şimdi kamuoyuna dönüp bu yükü paylaşmanın ve onu karara ortak etmenin tam zamanıdır.Başbakan, halkının karşısına çıkıp yürütülen gizli pazarlığı anlatmak, savaşa girmenin ve girmemenin bedelini açık seçik ortaya koymalıdır.Komşuyu satmanın rüşvetini mi yiyeceğiz, savaşmayıp karneyle ekmeğe mi döneceğiz?Bunu bilmek ve bizim üzerimizden yapılan bu pazarlıkta kararı - gerekirse referandumla - biz vermek zorundayız.Zamanında baskılar karşısında "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır" diye rest çekebilmiş bir ülkenin çocukları olarak buna hakkımız var. can.dundar@e-kolay.net Görünen o ki, Gül, savaşa girse de, girmese de ülkesiyle birlikte kendi geleceğini de riske atmış olacak.