Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dünyanın öbür ucunda bir uçağa bindim geçenlerde... Uçak daha önce hiç gitmediğim bir adresten, hiç tanımadığım bir güzergaha havalandı.
Gazete dağıttılar.
1. sayfada ürpertici bir haber vardı:
Bizi taşıyan firmaya ait 2 uçak, nisan ve mayısta yolcularıyla birlikte düşmüştü.
Hazirandaydık.
Az sonra hostesler kaza halinde neler yapacağımızı anlattı.
Oturduğum koltuk sırasına baktım:
"13" yazıyordu.
***
Çok gerilim filmi seyretsem de aldırmam böyle şeylere...
Ama Metin Münir’in "yarım kalan büyük yolculuk"unu dinlediğimden beri kesif bir merak büyüyor içimde...
Malum; ani bir sancıyla gittiği hastanede kalbi duran Metin Münir, ancak 3 - 4 dakika sonra hayata döndürülebilmişti.
O 3 - 4 dakikada yaşadıklarını da köşesinde yazmıştı.
Merak ettiğim, "geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapı"nın çıkışında onu almaya gelen "petekte bal renginde muazzam şekilde hareket eden şey" değildi.
Daha çok, o 3 - 4 dakikalık ölümün ona hayatı öğretmiş olmasıydı beni hayrete sevk eden...
Oysa tersine, hayat değil miydi, ölümü öğreten?..
***
Geçen hafta Zaman’da Nuriye Akman’la yaptığı nefis söyleşide "kısa yolculuğunu" şöyle tanımlıyordu Münir:
"Bir nehrin üzerinde akan bir yaprak gibi, bulunduğum yerden ve dünyadan uzaklaştım. Birden başka bir seviyeye geçtim."
Aramızda fazla "gidip de dönen" olmadığı için Metin Münir’in sözlerini önemsiyorum.
Ancak "eşikte"n dönüşte başladığı "yeni hayat"ını galiba daha fazla ciddiye alıyorum:
"O günden bu yana, televizyonu hiç açmadım" diyor Münir:
"Gazete haberleri de beni ilgilendirmiyor artık... Dikkatle izlediğim konular, ekonomik kriz, Başbakan’ın sağlığı, koalisyonun durumu bilmem ne... bunlar başka bir kainatta kalmış gibi... Sanki bütün hayatım boyunca sırtımda bir dert yüküyle yürüyordum ve dönerken bir sürü yükü orada bıraktım."
***
Bunlar derin bir uykunun kalıntıları mıdır?
Duvarın ardı karanlık mıdır?
"Petekte bal rengindeki hareketli şey" bizi nereye taşır?
Bilemem.
Ben, hayatın bellettiği ölümle değil, ölümün öğrettiği hayatla ilgiliyim.
Münir, kalp krizinin kendisine "yaşamın kıymetini daha iyi anlaması için verilmiş bir ödül" olduğunu düşünüyor bugün...
Şimdi "oradan" alıp getirdiği yeni bir sözlükle, "burada" yeni bir hayata başlıyor.
Siz bu ödülü, daha sancısız yoldan edinebilirsiniz:
Nesillerdir sırtımıza yüklenen şu nafile gündemden kafanızı kaldırıp sevdiklerinizle birlikte olmanın kıymetini anlayabilirseniz, insanoğlunun en büyük korkusundan, ışıltılı bir hayat dersi çıkarabilirsiniz.
Koalisyon, kriz, Başbakan’ın sağlığı gibi dert yüklerini bir başka kainatta bırakıp ülkesine dönen bir adamın, son 2 ayda 2’si düşen uçaklardan birinin 13 numaralı koltuğunda yazdığı bu satırlara güvenin.
NOT: Cumartesi yazımda Ecevit’in hastalık emarelerini görüp de yazmayanlar adına "insanlığımızdan yazmadık" demiştim. Bununla, suskun kalan diğer meslektaşlarımla birlikte Serdar Turgut’u da kastetmiştim. Turgut’un dünkü yazısından öğrendik ki, hepsi öyle değilmiş.
Düzeltiyorum.