2020, 2019’u çabucak unuttursun diye başlamışız.
Şimdi ise dileğimiz 2021’in 2020’yi çabucak unutturması...
Malum, 2020 flu geçti, çoğunu hatırlamıyoruz ya da hatırlamak istemiyoruz.
Sağlığını, işini, gelirini, en önemlisi yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler oldu.
Şimdi mart ayında yaşadıklarımızı yeniden yaşıyoruz.
O zamandan bu yana hayatımızda çok şey değişti.
Evde çalışmaya, toplantılarımızı Zoom’da yapmaya, çevrimiçi sosyalleşmeye, çevrimiçi kültürel aktivitelere katılmaya alıştık.
İlk günlerdeki gibi evimizin dışına adım atmaktan, gelen paketleri günlerce bekletip dezenfektanlarla silmekten, kıyafetlerimizi 60 derecede yıkamaya çalışmaktan bugünlere geldik.
Bir yandan koronavirüsten nasıl korunacağımızı öğrendik, bir yandan da bu süreçten o kadar bıktık ki zaman zaman dayanamama noktasına geldik, yapmamamız gerektiğini bildiklerimizi yaparken bulduk kendimizi.
İzlenecek diziler, filmler bitti, eskiler yeniden izlendi; okunacak kitapların bir kısmı okundu, bir kısmında aynı sayfada kalındı, aynı sayfa tekrar tekrar okundu. Mutfakta uzun saatler geçirildi, ekmeğimizi evde pişirmeye, yoğurdumuzu evde yapmaya başladık.
Online kurslardan faydalandık, müzeleri ve sanat fuarlarını dijital ortamda gezdik. Evlerimizi güzelleştirdik, şimdiye kadar hep ihmal edilen bakımları, onarımları, yenilikleri yaptık.
Şimdi ise ilk defa böyle bir yılbaşı yaşıyoruz, 4 gün evdeyiz, sağlık olsun!
Hepimize sağlıklı ve mutlu yıllar!
2020’nin unutulmaz sergisi
2020’yi hızla düşününce, geriye kalan en unutulmaz sergi hiç şüphesiz Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki Marina Abramovic sergisiydi.
30 Ocak’ta İstanbul’da büyük bir kalabalık Sakıp Sabancı Müzesi’nde Akbank sponsorluğunda gerçekleşen Marina Abramovic sergisinin açılışındaydı.
Marina Abramovic, açılış konuşmasında “Burada büyük bir kalabalık var, performans sanatına ilk başladığımda sadece birkaç izleyicim vardı, bu noktaya gelmem tam 50 yılı aldı” diye başladı.
Artık müzelerin de sabit koleksiyonlar yerine sürekli değişen performans sanatına kapılarını açmalarının değişen dünyaya adaptasyon olduğunu özetledi.
Marina Abramovic ve Marina Abramovic Institute’un ‘Flux/Akış’ sergisini çok beğenenler de oldu, Abramovic’in yurt dışındaki sergilerine katılmış olanlar arasında ise provokatif tarzının aksine konservatif bulanlar da oldu.
Oysa ne olursa olsun, unutmamak gereken bir şey var: Marina Abramovic gibi yıldız sanatçıların sergilerinin Türkiye’ye gelmesi hem bizim global kültür-sanat dünyasını yakından takip edebilmemiz için hem de Türkiye’de kültür-sanat turizminin ilerlemesi için önemliydi.
Abramovic’in sergi süresince İstanbul’da olamayacak olması da serginin açılışta daha yoğun ilgi görmesine neden oldu.
Malum, herkes Marina Abramovic’le tanışmak ve tabii selfie yapmak peşindeydi.
Oysa o sırada dünyada koronavirüs hızla yayılıyordu, ama kimse sanatçıları, koleksiyonerleri ve sanatseverleri İstanbul’da 2020’de son kez maskesiz bir araya getiren etkinliğin bu açılış olduğunun farkında değildi.
O kaygısız günlerimizi çok özlüyoruz.
2021’de de böyle gülen günlerimiz olmasını diliyoruz.