Yılbaşında aldığım en güzel hediye BKM’nin 30’uncu yılı şerefine yayımladığı ‘Yönetmen Yılmaz Erdoğan: Sinema Benim Çocukluk Arkadaşım’ kitabı oldu.
“2025 bizim için sadece yeni bir yıl değil, BKM’nin 30’uncu yılı! Sanatın ve eğlencenin kalbinde birlikte büyüdük” diyor BKM.
Gerçekten de öyle 1995’te ‘Bir Demet Tiyatro’yla hayatımıza girdi, 30 yıl içinde birçok değerli genç oyuncuyu kazandırdı, Necati Akpınar ve Yılmaz Erdoğan’ın kurduğu, Zümrüt Arol Bekçe’nin büyüttüğü BKM.
Bana göre en önemli sırları, farklı alanlarda yetenekli isimleri bir araya getirerek çok iyi bir ekip kurmaları ve yıllar boyunca ekiplerini aileleri gibi tutmalarıydı.
Yıllar içinde dünya yıldızlarını Türkiye’ye getirdiler, hiç şüphesiz en unutulmazlarından biri ‘Roger Waters - The Wall’ konseriydi.
Birçok filme ve TV dizisine imza attılar, bazılarının galalarında bazılarının yurt dışındaki gösterimlerinde bulunma şansım oldu.
Hiç unutmuyorum, 2013’te Londra Türk filmleri Festivali’nde Leicester Square’de yaşanan “Kelebeğin Rüyası” izdihamını.
Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin, Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ve Farah Zeynep Abdullah’la birlikte Londra Türk Filmleri Festivali’nin açılışına katıldığımızda şaşırmıştık.
“Bir gece önce aynı sinemada Richard Gere, son filminin galasında boy gösterirken böyle bir ilgi yoktu” diyordu sinema salonu yöneticileri bile.
Filmin sonunda Yılmaz Erdoğan, “Aklımızla yeteri kadar düşündük ve davrandık, sıranın kalple düşünmekte olduğunu söyleyecek kadar kısa bir öykü aslında, herkese çok teşekkür ediyorum” demiş ve filmle ilgili daha fazla konuşmayarak yorumu izleyicilere bırakmıştı.
Daha sonra Yılmaz Erdoğan ‘Kelebeğin Rüyası’nı yeniden kurguladı.
“Yabancılara yönelik değişiklikler yapıldı. Örneğin Los Angeles’da filmi izleyenlere sonradan gerçek hikâye olduğunu söylediğimizde baştan bilseydik farklı izlerdik diyenler oldu. Yılmaz filmde bazı sahnelerde de değişiklik yaptı, tempoyu artırdı, film yaklaşık 15 dakika kısaldı” diye anlatmıştı o zaman Necati Akpınar.
Sırf bu bile bence bir büyüklüktü, Yılmaz Erdoğan gibi bir yıldızın yönettiği, Kıvanç Tatlıtuğ, Zeynep Farah Abdullah ve Mert Fırat’ın başrollerinde olduğu bir filmin yeniden kurgulanmasına karar verebilmek.
O zaman da hiç unutmuyorum, Yılmaz Erdoğan çok heyecanlıydı, Kanyon’da BKM’ciler ile bir araya gelmiş, filmin yeni kurgusunu birlikte izlemiştik.
2019’da Yılmaz Erdoğan’ın ‘Organize İşler Sazan Sarmalı’ filmini sinemalarda vizyona girdikten hemen sonra bir dijital platformda karşımıza çıktığında acımasızca eleştirilmişti.
Oysa Türk sinemasının uluslararası boyutta daha çok kişiye ulaşabilmesi için öncü olmuşlardı bu önemli adımla.
Yılmaz Erdoğan’ın nehir söyleşi tarzında hazırlanan kitabı ilk filmi Vizontele’den bugüne yönetmen koltuğunda oturduğu sekiz film üzerinden Erdoğan’ın yönetmen kimliği ve filmlerini ele alıyor ve iki bölümden oluşuyor.
İlk bölüm Mehmet Açar’ın, Yılmaz Erdoğan’la sinemaya, yönetmenliğe, filmlerine ve gelecekte çekmek istediği projelere yönelik söyleşi, ikinci bölümde ise Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği “Vizontele”, “Vizontele Tuuba”, “Organize İşler”, “Neşeli Hayat”, “Kelebeğin Rüyası”, “Ekşi Elmalar”, “Tatlım Tatlım” ve “Organize İşler Sazan Sarmalı” filmleri yer alıyor.
Kitabı sinema eleştirmeni Mehmet Açar ile uzun yıllar “Sinema Dergisi” genel yayın yönetmenliğini yürüten sinema yazarı Senem Erdine hazırladı.
Kitap sadece Yılmaz Erdoğan sinemasını değil, BKM’nin Türkiye kültür-sanat ve eğlence hayatına yaptığı büyük katkıyı da düşündürüyor ister istemez.
Zümrüt Arol Bekçe’nin projesini üstlendiği kitabın benim için önemli bir yanı daha var, o da çok değerli Bülent Erkmen tasarımı olması.
Harika bir kapak tasarımı, harika bir kitap.
Teşekkürler BKM!