TURYİD ve TESDER’in çağrısını İKSV’den BKM’ye farklı kültür-sanat kurumları da destekliyor.
Hatırlarsınız, 2000’lerde yabancı dergiler “Istancool” başlıklı kapaklar yapıyor, Monocle’dan Wallpaper’a bütün havalı dergiler İstanbul’dan bahsediyor, Financial Times’dan New York Times’a bütün gazeteler görülmesi gereken şehirler listesinde İstanbul’u en üst sıralara koyuyordu.
İşte o zaman Beyoğlu’nda yürürken Türkçe konuşanlar kadar farklı yabancı dilleri konuşan turistlere de rastlıyorduk. Neyse ki kısa bir duraklama döneminden sonra İstanbul her şeye rağmen yeniden uluslararası yayınların, dünya çapında güçlü isimlerin gündeminde. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “İstanbul is the new cool” temalı tanıtım filmi, bize bunları yeniden hatırlattı.
Ama şimdi bir tartışma konumuz daha var, sadece İstanbul’u değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir konu: Aşı olmayanlar mekânlara ya da etkinliklere giremesin önerisi.
TURYİD’in çağrısı
&ldquo
Canımız acıyor, çaresiz hissediyoruz, arka fonda dumanlar yükselirken selfie çılgınlığına devam eden şuursuzları gördükçe daha da üzülüyoruz.
İşte böyle bir anda sadece tek konu var gündemimizde öne çıkan.
Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu’nun son günlerde Muğla’dan Hatay’a kadar Akdeniz kıyısında peşpeşe çıkan orman yangınlarının sebepleri ile ilgili Twitter’da yaptığı açıklamalarla bilgileniyoruz:
“Bugün karşılaştığımız yangınların bazılarının bu kadar yayılmasının ve söndürülememesinin nedenlerinden birisi yüksek sıcaklıklar, düşük nem koşulları ve hızlı esen kuru rüzgarlardır. Özellikle geçen hafta Akdeniz’de görülen sıcak dalgaları Türkiye gibi birçok başka bölge ülkesinde de yangınlara yol açtı.
Bu nedenle Avustralya ya da Kuzey Amerika’da olduğu gibi Akdeniz havzasında da iklim değişikliğinin yangınları artırıcı etkisini bizzat yaşamaya başladığımızı söylemek mümkün. İklim değişikliğine bağlı olarak
Londra’nın en önemli sanat ve mimarlık okullarından Royal Academy of Arts’dayım, David Hockney’nin son sergisi ‘The Arrival of Spring, Normandy 2020’yi gezmek için.
20. yüzyılın en etkili sanatçılarından biri David Hockney, 1960’lar İngiliz pop art akımının en önemli temsilcilerinden, kendisi Picasso, Matisse ve Fragonard’ın hayranı.
En çok fotoğraf kolajları ve başta ‘Bir Sanatçının Portresi - Havuzda İki Figür’ ve ‘Daha Büyük bir Sıçrama’ başlıklı eserleri olmak üzere Los Angeles yüzme havuzları resimleriyle tanınıyor.
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda Milli Kadın Voleybol Takımımızın Çin’i mağlup etmesini heyecanla izledik, Filenin Sultanları’yla gurur duyduk.
Tokyo Olimpiyatları’nda sadece spor değil, kültür-sanat alanında da bir ilk yaşanıyor.
İlk defa bir Olimpiyat Stadı spor arenası olmanın yanı sıra mimarisiyle dünyaya ders veriyor.
Usta Japon mimar Kengo Kuma, sürdürülebilirlik konusunda her zaman öncü, Tokyo’nun yeni Olimpiyat Stadı’nı tasarlarken de bu konuya dikkat etmiş, beton ve çelik yerine her zamanki gibi Japon mimarisini öne çıkaran baş malzemesi ahşabı kullanmış, stada havalandırma yapmak yerine, mimariyle esinti almasını ve kendinden klimalı olmasını sağlamış.
Kengo Kuma ile tam iki yıl önce bir yaz günü Tokyo’da tanışmış ve röportaj yapmıştım.
Kengo Kuma heyecanlıydı, “Haruki Murakami’den geliyorum, müze projesi üzerine çalışıyoruz” diye anlatmıştı.
“Biliyor musun, Murakami’yle uzun uzun Türkiye’den konuştuk, Murakami kedileri çok seviyor, bir gözü mavi bir gözü yeşil olan
“Bodrum mu, Çeşme mi?” tartışmaları geçen yaz itibarıyla bitti. Bodrum, uluslararası bir tatil destinasyonu haline geldiğini artık kanıtladı. Peki, ama nasıl?
Bodrum, İstanbul gibi, çok özel. Ne yaparsak yapalım, bitmeyen inşaatlara rağmen hâlâ çok güzel. Hem de sadece Türkiye değil, dünya standartlarında. Yıllar önce Club Medlerin CEO’su ve yönetim kurulu başkanı Henri Giscar D’Estaing’le, ailesiyle Bodrum’a tatile geldiğinde röportaj yapmıştım: “Bodrum’un dünyada güçlü bir reputasyonu var. St. Tropez’yle karşılaştırılıyor. Global bir tatil destinasyonu olabilmek için tarih, kültür mirası, doğal güzellik, gece hayatı çok önemli. Bodrum ideal bir kombinasyon” demişti. Ardından da eklemişti: “Fransa’daki Côte d’Azur’la karşılaştırınca Côte d’Azur’da insan eli değmemiş yer bulmak neredeyse mümkün değil. Her yer betonlaşmış. Bodrum’daysa kıyıdan giderken çok kısa bir süre sonra tamamen çevrenin korunduğu ormanlık
Bayram tatilinin sonuna yaklaştık, Alaçatı’ya pandemi hiç uğramamış gibi.
Alaçatı eski sakin haline dönecek diye beklenirken köyün içi yine tıklım tıklım!
Ama tabii sosyal mesafenizi koruyabileceğiniz çok güzel mekanlar da var. Kısa bir Alaçatı turuna çıkıyoruz. Bodrum’daki hissiyat “Bodrum’da koronavirüs yokmuş!” gibiydi, Alaçatı’da ise sanki kimsenin pandemiden haberi yokmuş gibi.
Daracık sokaklarda herkes üst üste, bırakın sosyal mesafeyi, birbirine çarpmadan sokağın bir ucundan diğerine yürümek bile mümkün değil. Tabii bunun nedeni insanlardan çok, yüz ölçümü.
Bu durumda kalabalığa karışmadan da şahane bir Alaçatı tatili yapmak mümkün.
Özellikle de Alaçatı’nın en popüler otelleri The Stay Warehouse ve Alavya’da.
Dün Londra’da Bonhams müzayede evinde Nifty Gateway iş birliğiyle düzenlenen çağdaş sanatın geleceği başlıklı bir panel vardı.
‘Present the Future’, Tinie Tempah x Sassan Behnam-Bakhtiar x Vector Meldrew’un kolektif çalışması, müzik, resim ve dijital sanatın iç içe geçmiş hali.
Sınırlı sayıda NFT edisyonundan oluşuyor.
Dün Bonhams X NiftyGateway’in tanıtımını yaptığı proje aynı zamanda ilk NFT misafir sanatçı programının eseri.
Art Newspaper, “Bir rapçi, bir ressam ve bir çağdaş sanat fuarı direktörü Güney Fransa’da bir otelde, Grand Hôtel du Cap-Ferrat’da bir araya gelirse ortaya ne çıkar?” diye sordu.
İşte ortaya çıkan bu proje ve ‘Present the Future’ NFT serisi oldu.
Projenin küratörü ise tanıdığımız ve sevdiğimiz bir isim Kamiar Maleki.
Sanat dünyasında NFT çılgınlığı yaşanıyor. Boşuna Damien Hirst gibi medyatik sanatçılar çıkıp da sanatın artık para birimine dönüştüğünü iddia etmiyor.
Bkz. Damien Hirst’ün ‘Currency’ (Para birimi) adlı NFT koleksiyonu.
Hirst, HENI Palm adlı dijital platformda satışa çıkan
10 bin adet eseri yarına kadar 2000’er sterlin karşılığında kripto para ya da kredi kartı ile satın alan koleksiyonerlere ister resim olarak ister NFT olarak teslim edecek.
Şimdi de moda markası Dolce & Gabbana yeni bir NFT koleksiyonu hazırladığını açıkladı.
Dijital platform UNXD iş birliğiyle satışa çıkacak olan koleksiyonun adı: Genesi ve markanın gelecek defileleri Alta Moda, Alta Sartoria ve Alta Goilleria’da tanıtılacak.
Bu, lüks markaların ilk NFT girişimi değil aslında.
Daha önce Gucci de bir dijital platformla iş birliği yaparak 3 boyutlu giysi NFT’leri hazırladığını duyurmuştu.