2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda Milli Kadın Voleybol Takımımızın Çin’i mağlup etmesini heyecanla izledik, Filenin Sultanları’yla gurur duyduk.
Tokyo Olimpiyatları’nda sadece spor değil, kültür-sanat alanında da bir ilk yaşanıyor.
İlk defa bir Olimpiyat Stadı spor arenası olmanın yanı sıra mimarisiyle dünyaya ders veriyor.
Usta Japon mimar Kengo Kuma, sürdürülebilirlik konusunda her zaman öncü, Tokyo’nun yeni Olimpiyat Stadı’nı tasarlarken de bu konuya dikkat etmiş, beton ve çelik yerine her zamanki gibi Japon mimarisini öne çıkaran baş malzemesi ahşabı kullanmış, stada havalandırma yapmak yerine, mimariyle esinti almasını ve kendinden klimalı olmasını sağlamış.
Kengo Kuma ile tam iki yıl önce bir yaz günü Tokyo’da tanışmış ve röportaj yapmıştım.
Kengo Kuma heyecanlıydı, “Haruki Murakami’den geliyorum, müze projesi üzerine çalışıyoruz” diye anlatmıştı.
“Biliyor musun, Murakami’yle uzun uzun Türkiye’den konuştuk, Murakami kedileri çok seviyor, bir gözü mavi bir gözü yeşil olan Türk kedilerini çok seviyor, anlata anlata bitiremiyor. Murakami’nin müthiş bir kitap koleksiyonu var, kendi okuduğu kitaplar hepsi. Bir de kitaplardan bile daha çok sevdiği caz albümleri var. Şimdi bu kitapları ve caz albümlerini Japonya’nın en iyi üniversitelerinden birine, Waseda University’ye bağışladı ve üniversite halka açık bir kütüphane yaparak bu eserleri herkesle paylaşacak. Murakami, benden bu kütüphanenin tasarımını yapmamı istedi. Nasıl bir kütüphane olmalı diye konuştuk. Müze yerine kütüphane yapmak onu heyecanlandırıyor. Çünkü müzeler daha dokunulmaz oluyor, kütüphaneler ise daha yaşayan yerler. Hayranlarıyla iletişimde olabileceği, onlarla diyalog kurabileceği bir yer olacak bu kütüphane.”
Daha o zaman Eskişehir’de Kengo Kuma imzalı Odunpazarı Modern Müze (OMM) henüz açılmamıştı, Eylül 2019’da açıldı.
Kengo Kuma kadar değerli bir mimarın Eskişehir’de bir proje yapmış olması çok önemli.
Böyle mimari eserler şehre değer katıyor daima, hatta şehirleri uluslararası destinasyonlar haline getirmede büyük bir rol oynuyor.
Her Kengo Kuma eserinde transparanlık, doğal ışık ve doğal malzeme öne çıkıyor. “Ayasofya’dan da Mimar Sinan’ın eserlerinden de çok şey öğrendim, özellikle doğal ışığı kullanmak bakımından. Çok inovatifler, doğal ışık konusunda çok ipucu aldım bu eserlerden” diye anlatmıştı.
“Formlarla yapılan ikonik mimariye karşıyım, bana göre ikonik olmanın tanımı deneyimden geçmeli, formdan değil. Sunny Hills binasında gördün, form üzerine değil deneyim üzerine yoğunlaşıyorum ve binada doğal ışığı ve sıcaklığını hissedebiliyorsun” diye devam etmişti.
“Kabul etmek lazım, Instagram mimariyi tamamen değiştirdi. Eskiden mimarlık dergilerine göre tasarım yapılırdı, eskiden formlar üzerine kuruluydu mimari, şimdi ise değişim zamanı, detayların güzelliği öne çıkıyor, çünkü detaylar daha iyi fotoğraf veriyor. Detayların öne çıkmasını ve tabii doğal malzemelerin yükselişini Instagram’a borçluyuz” diye eklemişti.
Peki ama Tokyo’daki yeni Olimpiyat Stadı’nın diğer statlardan farkı ne?
“Çatısını Japon sedir ağacından yaptık. Diğer stadyumlara hiç benzemiyor, tamamen farklı. Çok insani ve sıcak bir atmosfer yaratmaya çalıştık. Mimariyi sanata benzetirler genelde, oysa bence sanattan çok spora benziyor, takım oyunu olduğu için. O yüzden de ayrı bir değer taşıyor bu stadyum benim için.”