Tam üç yıl önce bu zamanlarda İstanbul’un önde gelen koleksiyonerleri, sanatçıları, sanat galerisi sahipleri ile yerli ve yabancı basından isimlerle Söğütlüçeşme hızlı tren istasyonunda buluşmuş, hep birlikte Eskişehir’e gitmiştik.
Odunpazarı Modern Müze’nin (OMM) açılışı için.
Bu sayede hem Eskişehir’i hem de UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesinde yer alan Odunpazarı evlerini de görme şansımız olmuştu.
OMM, Avrupa Müzecilik Ödülleri ve 18. Uluslararası Müzecilik ve Kültürel Miras Ödülleri gibi birçok ödüle layık görüldü, sanat dünyasının en prestijli yayınlarından ARTnews tarafından ‘Son 100 Yılın En İyi 25 Müze Binası’ arasına seçildi.
Tabii hiçbir şey tesadüf eseri olmuyor.
Bu başarı, müzenin kurucusu, koleksiyoner Erol Tabanca’nın vizyonu ve Kengo Kuma gibi uluslararası başarılara sahip, çok değerli bir mimarla çalışmasının sonucu.
Kengo Kuma gibi usta bir mimarın Eskişehir’de bir proje yapmış olması önemli.
B&
Hatırlayacaksınız, Londra’da New Bond Street’teki Sotheby’s bayrağı geçen yıl günlerce parçalara ayrılmış durumdaydı.
Nedeni basitti, o zaman, tam üç yıl önce tam da aynı günlerde Banksy’nin “Kırmızı Balonlu Kız” adlı eseri Sotheby’s müzayede evinde 1 milyon 100 bin sterline satılmış ve satışın hemen ardından eser kendini parçalara ayırmıştı.
Tuvalin alt yarısı kalın kenarlı çerçeveye gizlenmiş doğrama mekanizması tarafından lime lime edilmiş ve geriye sadece beyaz fon üzerinde tek bir kırmızı balon olan kısım kalmıştı.
“Kırmızı Balonlu Kız”ın kendisini parçalayışı izleyicileri şaşkına çevirmiş, Banksy de bu anın videosunu Instagram sayfasından Picasso’nun “Yok etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür” alıntısıyla paylaşmıştı.
Videonun altına düştüğü notta ise “Birkaç yıl önce, bir gün açık artırmada satılması ihtimaline karşı tablonun içine gizlice bir kâğıt imha makinesi yerleştirmiştim” diye açıklama yapmıştı.
Ayrıca Banksy,
212 Photography Istanbul 5. yılında tüm şehre yayılıyor. Festivalin yeniliklerini ve programını, kurucusu Handan Yılmaz ve direktörü Banu Tunçağ’dan dinledim.
Eylülde şehre dönüşle birlikte etkinlikler de hızlanıyor. Ekim ayında gerçekleşecek 212 Photography Istanbul bu yıl 5. yılını kutluyor. Bu nedenle festivalin kurucusu Handan Yılmaz ve direktörü Banu Tunçağ ile bir araya geliyoruz, 212 Photography Istanbul’un yeniliklerini konuşmak üzere. 6 - 16 Ekim tarihlerinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın katkılarıyla gerçekleşecek olan 212 Photography Istanbul, bu yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı ve Kültür AŞ iş birliği ile şehre yayılıyor. Bu yıl en çok önemsedikleri nokta şehrin festivali olmak ve kamusal alanlarda festival takipçilerinin karşısına çıkmak. Akaretler Sıraevler ve Yapı Kredi bomontiada’nın ana mekan olduğu festivalde bu yıl, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi, St.
“Moda dünyasında gerçekçi olmayan bir sistem kurduk. Bu en büyük markalar için bile büyük yük oldu. Bazı genç tasarımcılar da bu oyunu kurallarına göre oynamak istedi ve kendileri için en iyi olanı düşünmek yerine büyük markalarla yarışmaya çalıştı. Değişim üzerine kurulu bir endüstride çok yavaş hareket ediyoruz, çok büyük ve çok ayaklı olduğu için moda endüstrisinde uzun zamandır konuştuğumuz sorunları pandemi berraklaştırdı. Şimdi düşünmek ve yeniden başlamak lazım” dedi pandeminin ilk günlerinde Amerikan Vogue’un Şeytan Marka Giyer’e konu olan efsane editörü, Conde Nast’ın global sanat direktörü, Anna Wintour. Aslında moda dünyasında önemli değişimlerden biri tam beş yıl önce başladı. Edward Enninful, Vogue’un 100 yıllık tarihinde ilk erkek yayın yönetmeni oldu. Bugün ise Anna Wintour’un ardından yerini alacağı konuşuluyor, kendisi ise iddiaları her şey olabilir diye yanıtlıyor. Enninful bu hafta otobiyografisiyle
Sanat fuarları takvimi bu yıl Londra Frieze’le değil, Frieze’in ilk Asya açılımıyla başlıyor.
Kore sanatını uluslararası arenaya taşımak için de önemli bir adım olan Frieze Seul 2-5 Eylül’de gerçekleşecek.
Fuarın direktörü Gallery Hyundai’nin başındaki Patrick Lee.
Frieze Seul, son yıllarda Güney Kore başkentinin, güçlü koleksiyoncu ailelere, birinci sınıf müzelere ve gelişen bir uluslararası galeri sahnesine ev sahipliği yapan küresel bir sanat merkezine dönüşmesinin de sonucu aslında.
Hatırlayacaksınız, Londra’da 1991’de bir kültür-sanat dergisi olarak başladı Frieze, daha sonra ise her yıl farklı zamanlarda Londra, New York ve Los Angeles’ta düzenlenen çok önemli bir fuar haline geldi.
Sanat koleksiyonerleri için eserleri Frieze’den almak da bir artı değer oldu.
Koleksiyonerlerin bir sanat eserini neden özellikle Frieze’den almayı tercih ettiklerini, Frieze’in bir ölçü ya da sanatla tanışma aracı olup olmadığını daha önce kurucusu Matthew Slotover ile konuşmuştum.
Medicilerden Guggenheim’a birçok sanat koleksiyoneri ailenin koleksiyonu günümüze kadar geldi, hâlâ müzelerde görebiliyoruz.
Ama döneminin birçok önde gelen koleksiyonerinin ömür boyu özenle seçtikleri, topladıkları eserler ise ölümlerinden sonra açık artırmaya çıkıyor ve eserler hızla el değiştiriyor.
1 milyar dolar değerinde
İşte şimdi son zamanların en değerli koleksiyonlarından biri Christie’s’de açık artırmaya çıkıyor.
Peki ama 1 milyar dolardan fazla gelir elde edilmesi beklenen müzayedede satışa çıkacak koleksiyon kime ait?
Paul Allen’a.
Paul Allen, Türkiye’ye sık sık tatile gelen bir isimdi.
Microsoft’un kurucu ortaklarından biriydi ama kendisi Bill Gates kadar ön planda olmayı tercih etmedi.
Prenses Diana’nın Paris’teki trafik kazasında hayatını kaybetmesinin üzerinden tam 25 yıl geçti. Bu süreçte Diana hep popüler kaldı ve hep daha da çok sevildi. Peki bu ilginin sırrı neydi?
31 Ağustos 1997’de nerede olduğumuzu çoğumuz hatırlıyoruz. Çünkü Prenses Diana’nın Paris’te geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini bütün dünya aynı anda haber aldı. Şimdi Diana’nın ölümünden tam 25 yıl sonra bir kez daha görüyoruz, Diana gerçekten de Tony Blair’in dediği gibi halkın prensesi. Hâlâ ayrı bir yerde duruyor, hâlâ hakkında filmler, diziler, belgeseller yapılıyor.
Bir yanda mayınlı arazilerde yürüyüşü, AIDS ve cüzzam hastalarına sarılması, Afrika liderlerinden Elton John’a, John Travolta’dan Gianni Versace’ye kendi alanlarında öne çıkan isimlerle dostluğu gibi kraliyet ailesi için asi sayılabilecek güçlü davranışları, diğer yanda ise yalnızlığı, blumia hastalığı gibi kırılgan tarafı…
Evet, prenses olduğunda
Cam sanatçısı Felekşan Onar’ı, Fyshan Glass Studio ile tanıyorsunuz zaten, yurt dışındaki sergileri takip edenler Felekşan Onar’ın Londra’daki Victoria & Albert Müzesi’nden Berlin’deki Bergama Müzesi’ne uzanan sergilerini de biliyor.
Aslında yüksek öğrenimini ekonomi ve müzik dalında Cornell Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra bankacılıkla başlayan kariyerini on beş yıl boyunca tekstil-konfeksiyon sektöründeki çalışmalarıyla sürdürüyor.
TÜSİAD’dan KAGİDER’e birçok önemli iş derneğinde görev alıyor.
2003 yılında Harvard Üniversitesi OPM programından mezun olduktan sonra aktif iş hayatından çekilerek cam sanatı çalışmalarına başlıyor.
Özel bir atölyede aldığı eğitim ve sonrasında Cam Ocağı Vakfı’ndaki çalışmalarıyla birlikte Aralık 2003’te kendi atölyesini kuruyor.
“Şimdiki hayatım 2000 öncesindeki kariyerimle çok farklı, kendimi ifade edebileceğim yolu buldum, mutluyum” diyor Felekşan Onar.
Hâlen çalışmalarına Pera’daki atölyesinde devam