Çağdaş Ertuna

Rasim ve Umut Özkanca, Parle’nin yanında yeni bir İspanyol restoranı açtı: La Vina. Mutfakta ise Londra’nın ünlü İspanyol restoranı Barrafina’nın şefi var.

Geçen hafta tamamen tesadüfen keşfettim La Vina’yı. Zorlu Center’da bir toplantıya yetişirken önünden hızlıca geçeyim derken bir anda renkli dekoruna ve içerideki hummalı çalışmaya takıldı gözüm. Umut Özkanca’dan duymuştum, Parle’nin yanındaki Tom’s Kitchen’ın yerini de aldığını ve burada bir İspanyol restoranı açacağını. La Vina belli ki henüz açılmamıştı, ama Rasim Özkanca’yı görünce hayırlı olsun demeden geçemedim ve iyi ki de kendisine rastlamışım, böylece toplantıyı o zaman henüz açılmamış olan La Vina’da yapma ve şahane yemeklerinin tadımına katılma şansım oldu. Rasim Özkanca, Borsa Lokantası’nın kurucusu, oğlu Umut Özkanca ile birlikte yarattıkları birçok restoran var. İstinye Park’taki Masa’dan Zorlu Center’daki Parle’ye ve hatta Dubai-Londra ve D-Maris’te yer alan Rüya’ya kadar...

Rasim Bey’in yemek konusundaki hassasiyetini biliyorum, Umut ile yemekleri istedikleri mükemmeliyete ulaştırmak için ne kadar emek verdiklerini ve hatta zaman zaman birbirleriyle tatlı çekişmeye girdiklerini de biliyorum. O yüzden söz konusu

Şehirde Contemporary Istanbul çılgınlığı yaşanırken İstanbul Tasarım Bienali’ni istemeden de olsa ihmal ettik.

Aslında bunda biz izleyicilerden çok, fuarı kasım ayından eylül ayına çekerken İstanbul Bienali ve İstanbul Tasarım Bienali ile sinerji yaratmak istediğini açıklayan Contemporary Istanbul’cuların da payı çok.

İKSV ile daha iyi bir iletişim kurup, programı birbirlerinden rol çalmadan, birbirlerini destekleyecek şekilde yapabilmeleri gerekiyor.

Hem İKSV hem de Contemporary Istanbul takipçisi olarak beklentimiz bu yönde.

Salı akşamı Dezeen x Soho House İstanbul, İstanbul Tasarım Bienali için bir yemek düzenledi.

Aslında bu yemek fikri, Soho House Amsterdam’ın açılışında Soho House yönetiminin Dezeen’cilere İstanbul’da bir iş birliği yapalım demesiyle ortaya çıkmış.

Yemek öncesi Dezeen’in kurucusu ve yayın yönetmeni Marcus Fairs bienalin küratörü Jan Boelen ve İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova ile bir de sohbet gerçekleştirdi.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ile Güneydoğu gezimize Şanlıurfa ile devam ediyoruz. İlk durağımız bölgenin en yenilerinden Şanlıurfa Müzesi. Harika bir bina, içinde Göbeklitepe ağırlıklı olmak üzere bölgedeki tüm kazılardan elde edilmiş buluntular ve eserler sergileniyor.
Arada 10 bin yıl öncesinin yaşam tarzını gözler önüne seren dönem canlandırmaları da var. Hemen ilerisinde ise Şanlıurfa Mozaik Müzesi yer alıyor. Şanlıurfa Müzesi’nin yanına bir park yapmak için çalışmalar başladığında tamamen tesadüf eseri bulunuyor bu mozaikler.
Bunun üzerine park projesi durduruluyor, arkeolojik kazılar başlıyor ve Mozaik Müzesi ortaya çıkıyor.
Burası neredeyse Gaziantep’teki Zeugma kadar etkiliyor ilk görüşte.
Daha önce başta Çiğdem Simavi ve Demet Sabancı Çetindoğan olmak üzere ONE Derneği kurucuları ile müzenin yapım aşamasında da bulunmuş ve özel müzelerle ilgili bu isimlerle Mozaik Müzesi’nden daha yapım aşamasında bile son derece etkilenmiştik. Şimdi müzenin tamamlanmış hali daha da görmeye değer.
Fırat’tan toplanan taşlarla yapılan mozaiklerin bazılarında metrekarede tam 12 bin taş var.

Müze Kart ile yanıt veriyor

Bakan Ersoy, Türkiye’ye gelen turistlerin müze ziyaret oranının

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ile 3 günlük hızlandırılmış Güneydoğu gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

En az 1 haftada yapılacak programı 3 günde tamamlamak için sabah erken saatlerde başlayıp bütün hafta sonu koşar adım Bakan Ersoy’un hızına yetişmek için çabaladık.

Bakan Ersoy, iş hayatından geldiği için son derece hızlı hareket ediyor, hızlı karar alıyor.

Bürokratlar bu hıza şaşırmakla beraber adapte olmaya çalışıyor.

Bakan Ersoy’la Güneydoğu gezisinde en çok dikkatimi çeken her konuyu uzmanlarından dinlemesi ve hiçbir konuyu sürüncemede bırakmadan son derece net yanıtlar vermesi oluyor.

Bu gezinin en güzel yanı, Güneydoğu’nun yeniden huzura kavuştuğunu görmek ve bu bölgeye her gelişinizde yeni yerler keşfetmek.

Örneğin Mardin’e daha önce çok gelmiş olmama rağmen Dara Antik Kenti’ni ilk defa gezme şansım oluyor.

Contemporary Istanbul, İstanbul Tasarım Bienali ve Art Weeks @Akaretler’le şehrin dört bir yanı kültürel etkinliklerle doldu!

Contemporary Istanbul, İstanbul Tasarım Bienali, Art Weeks @Akaretler derken en çok dikkat çeken şehrin dört bir yanında farklı bir kitle olmasıydı.

Yabancıların da etkisi çok, ama yerliler arasında da her davette görmeye alışık olduğumuzun dışında çok genç, çok stil sahibi ve telefonlarıyla yapışık yaşamayan, 24 saatlerini sosyal medyada geçirmeyen farklı bir kitle var.

Sabah Şile’de sörf yapıp, bir ofise bir patrona bağlı olmadan aynı anda farklı işler yapan akşamları da bir mekanda karşımıza DJ olarak da çıkabilen, sanat işlerini de gururla sergileyen yaratıcı bir kitle bu.

Perşembe akşamı bu kitle Lucca ve Soho House arasında mekik dokudu.

Soho House’un her katında her salonunda sanat eserleri sergileniyordu, Art Weeks@Akaretler ya da Contemporary Istanbul’da mini bir tura çıkmış kadar oluyordunuz.

Özellikle Tamer Nakışçı’nın ışıklı enstalasyonu ve Sarp Kerem Yavuz’un neon eserleri görülmeye değerdi.

Bu haftanın en güzel yanı gittiğiniz her ortamda güncel sanatla iç içe olmak kadar güncel sanatı takip eden ama sadece moda olduğu için değil gerçekten ilgilenen b

Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Ersoy ile birlikte Güneydoğu gezisindeyiz.

Önce Diyarbakır, sonra sırayla Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep...

Bakan’ın bölgeye yaptığı ilk resmi ziyaret, o yüzden program çok yoğun.

Henüz programın ilk saatlerinde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, yakında açıklayacağı yeni turizm programı hakkında bazı ipuçları veriyor.

6 bölgeye tanıtım ve yatırım konusunda öncelik yapılacağını söylüyor ve bu ziyaret sonrasında Diyarbakır’ı gezdikçe 6 bölgeyi 7 bölgeye çıkarma kararı aldığını, Diyarbakır’ı merkez alarak Güneydoğu Anadolu bölgesini de programa ekleyeceğini açıklıyor.

Bu, tarihi zenginlikleriyle bilinen Güneydoğu Anadolu bölgesi için son derece sevindirici bir gelişme.

Diğer 6 bölgeyi ise Bakan Ersoy ekim ayında açıklayacak.

Contemporary Istanbul, İstanbul Tasarım Bienali, Art Weeks@Akaretler derken, en çok dikkat çeken, şehrin dört bir yanında farklı bir kitle olmasıydı.
Yabancıların da etkisi çok ama yerliler arasında da her davette görmeye alışık olduğumuzun dışında çok genç, çok stil sahibi ve telefonlarıyla yapışık yaşamayan, 24 saatlerini sosyal medyada geçirmeyen farklı bir kitle var.
Sabah Şile’de sörf yapıp, bir ofise bir patrona bağlı olmadan aynı anda farklı işler yapan, akşamları da bir mekânda karşımıza DJ olarak da çıkabilen, sanat işlerini de gururla sergileyen yaratıcı bir kitle bu.
Perşembe akşamı bu kitle Lucca ve Soho House arasında mekik dokudu.
Soho House’un her katında her salonunda sanat eserleri sergileniyordu, Art Weeks@Akaretler ya da Contemporary Istanbul’da mini bir tura çıkmış kadar oluyordunuz.
Özellikle Tamer Nakışçı’nın ışıklı enstalasyonu ve Sarp Kerem Yavuz’un neon eserleri görülmeye değerdi.
Bu haftanın en güzel yanı, gittiğiniz her ortamda güncel sanatla iç içe olmak kadar güncel sanatı takip eden ama sadece moda olduğu için değil, gerçekten ilgilenen bu genç ve cool kitleyle tanışmak ve onlar sayesinde umutla dolmaktı.

Contemporary Istanbul’un kalbi

Güncel sanat meraklı-ları için bugün en bol koşturmalı gün ve gece.
Pazartesi akşamı gerçekleşen Art Weeks@Akaretler’den sonra dün gerçekleşen Contemporary Istanbul ön izlemesi ve Esma Sultan Yalısı’ndaki açılış partisinden sonra hâlâ enerjisi olanlar güne Art Weeks@Akaretler’de önce Sahir Erozan’ın ve Çiğdem Eren’in katılacağı Kurumsal Mekânlarda Sanat ve Mimari İşbirliği başlıklı konuşmasıyla başlayabilir, sonra da koleksiyoner Agah Uğur ile yapılacak sohbeti izleyebilir.

Nişantaşı Işık Lisesi’nin galerisinde Ali Kabaş’ın Yabani Untamed adlı fotoğraf sergisini gezerek güne devam edebilir.
Akşam ise İstanbul Tasarım Bienali’nin Hollanda Konsolosluğu’ndaki açılışına uğrayıp sonrasında Bomontiada’da Leica Gallery’deki sergiye uğranabilir.
Leica Gallery, moda ve portre fotoğrafçılığında Irving Penn ve Richard Avedon ile 20. yüzyılın öncü isimleri arasında yer alan “Işık Ustası” Horst P. Horst’u ağırlıyor. Horst P. Horst’un “Horst: Moda ve Portreler” adlı Türkiye’deki ilk kişisel sergisi 24 Kasım’a kadar devam edecek.