Wimbledon tenis turnuvasında sadece spor değil, moda ve stil de ön plana çıkıyor. İşte 2024’te en çok dikkat çekenler...
Her yıl olduğu gibi bu yıl da sadece tenis meraklıları değil, moda, stil ve ünlü kültürü meraklıları da Wimbledon tenis turnuvasını ilgiyle takip ediyor.
Tipik bir İngiliz yazı yaşanıyor, yağmur yüzünden maçlar durduruluyor, bir süre sonra kaldığı yerden devam ediyor.
Önceki yıllarda hiç şüphesiz en çok dikkat çeken All England Lawn Tennis and Croquet Club’ın patronu ve hevesli bir tenis hayranı olan ve her yıl düzenlenen turnuvada düzenli olarak yer alan Galler Prensesi Kate idi.
Kate, 2011’den beri Wimbledon’ı yerinde takip ediyor, hatta geçen yıl Wimbledon için İsviçreli efsane tenisçi Roger Federer ile bir tanıtım filminde de rol aldı.
Daha sonra ise yeşil Balmain blazer ceketi ve krem rengi pilili etekten oluşan retro stiliyle Wimbledon’da kraliyet locasındaki yerini aldığında yine yanında Roger Federer vardı. Hatta ikilinin konuşmaları ve vücut dili hayli
Medicilerden Guggenheim’a birçok önemli ailenin sanat koleksiyonları günümüze kadar geldi, hâlâ müzelerde görebiliyoruz.
Ama döneminin birçok önde gelen koleksiyonerinin ömür boyu özenle seçip topladıkları eserler ise ölümlerinden sonra açık artırmaya çıkıyor ve hızla el değiştiriyor.
Bunun son örneklerinden biri de Paul Allen koleksiyonu.
Paul Allen, Türkiye’ye sık sık tatile gelen bir isimdi.
Microsoft’un kurucu ortaklarından biriydi ama kendisi Bill Gates kadar ön planda olmayı tercih etmedi.
Paul Allen, 1990’ların sonlarında, koleksiyonundaki eserleri dünyadaki müzelere genellikle isimsiz ödünç vererek halkla paylaşmaya başladı.
2018’de öldüğü zaman, dünyanın en zengin 27. insanıydı.
Geçen yıl Glastonbury Festivali’nde Lizzo ve Arctic Monkeys’in yanı sıra çağdaş sanat eserleri de gündemdeydi.
Festivalin açılış sanat programına özel konuk yıldız Jeremy Deller’a ek olarak 86 yaşındaki İngiliz sanatçı David Hockney de katıldı.
Ana sahnenin video ekranlarında David Hockney’nin yeni yapay zekâ destekli çalışmasının prömiyeri yapıldı.
Bu yıl ise Glastonbury’nin yıldızı Dua Lipa ve Coldplay gibi müzik yıldızlarının yanı sıra 77 yaşındaki sanatçı Marina Abramovic oldu.
Glastonbury gibi bangır bangır müzik dinlenen, yüksek sesle şarkılar söylenen bir festivalde İngiliz müzisyen PJ Harvey’den önce sahneye çıkan Marina Abramovic, Piramit sahnesinde izleyicileri sessizliğe davet etti.
Hem de öyle 1-2 dakika değil, tam 7 dakika boyunca
‘Birbirinize koşulsuz sevgi verin’ diyerek, barış için izleyicileri susturdu.
Üstündeki yakın arkadaşı, moda tasarımcısı Riccardo Tisci imzalı elbise de kollarını açınca barış sembolü hâline geldi.
LVMH’nin patronu Bernard Arnault, en büyük rakiplerinden Richemont Grubu’ndan hisse aldığını açıkladı. Peki ama bu global lüks sektöründe taşların yerinden oynayacağını mı gösteriyor?
LVMH’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve dünyanın en zengin kişisi unvanı için sık sık Elon Musk ile rekabet hâlinde olan Bernard Arnault, bu hafta Cartier gibi lüks markaların sahibi Richemont’un hisselerini satın aldı. Bernard Arnault, aralarında Louis Vuitton ve Sephora’nın da bulunduğu yaklaşık 70 moda, kozmetik, mücevher markasını bir çatı altında birleştiren LVMH imparatorluğunu yönetiyor. “Kendimi Fransız mirasının ve Fransız kültürünün elçisi olarak görüyorum. Yarattığımız şey sembolik. Versay ile Marie Antoinette ile bağlantılı” diye özetliyor.
Bernard Arnault’nun Güney Afrikalı Johann Rupert’ın ailesinin yönetimindeki İsviçre merkezli Richemont grubunun hisselerinin büyüklüğü ve bu alandaki planlarına ilişkin ayrıntılar açıklanmadı. Yatırımın, halka açık şirket
“Bu benim 129. defilem, öncekiler gibi ileriye bakıyor. Marcelo Mastroianni’nin bir zamanlar Proust’un hayal ettiği kayıp cennetlerin ötesinde paradoksal bir ‘Gelecek Nostaljisi’nden nasıl bahsettiğini ve bir noktada geriye dönüp onlara sevgiyle bakabileceğimizi bilerek hayallerimizin peşinden nasıl devam ettiğimizi düşünüyorum.”
Yukarıdaki satırlarla, mütevazı bir selamla teşekkür ederek ve tabii ayakta alkışlanarak moda kariyerine veda etti Dries Van Noten.
Paris Erkek Moda Haftası’nda 40 yıllık moda kariyerini kendi isteğiyle noktaladı, zaten bu kararını Mart ayında açıklamıştı.
Dries Van Noten adını hiç duymamış bile olabilirsiniz, çünkü hiçbir zaman en popüler moda markaları arasında yer almadı.
Ama hiç şüphesiz en saygın ve kreatif olanların başında geliyordu.
Popüler olmamak da kendi tercihiydi, kitlelere oynamak yerine tasarımlarını takdir eden bir azınlığa hitap etmeyi seçti.
Ve bunu yaparken tamamen kendine özgü ve özel bir miras yarattı.
İngiliz kraliyet ailesi tarafından da çok sevilen, Londra merkezli Erdem markasının yaratıcısı Erdem Moralıoğlu, 22 Haziran’da İngiltere’nin tarihi evlerinden Chatsworth’de ‘Hayali Konuşmalar’ başlıklı bir sergi açtı.
Keira Knightley’nin başrolünde olduğu ‘Düşes’ filmine de ev sahipliği yapan Chatsworth’de tam 10 yıl önce vefat eden Düşes Deborah Devonshire’ın hayatı ve Devonshire Koleksiyonları’nın mirası Erdem İlkbahar Yaz 2024 koleksiyonuna ilham kaynağı olmuştu.
Chatsworth House Trust ve Devonshire ailesi Erdem’e İlkbahar Yaz 2024 koleksiyonunu Düşes Deborah’a ithaf etmesi için özel izin verdi.
Sergi, Chatsworth House’un Erdem için nasıl bir ilham kaynağı olduğunu inceliyor, ziyaretçilere Düşes Deborah’nın dünyasını anlatıyor ve buradaki tarih ve arşivlerin bu yeni moda koleksiyonunun yaratıcı sürecini nasıl etkilediğini ortaya koyuyor.
‘Hayali Konuşmalar’, insanları, zamanı ve mekânı bir araya getiren süregelen hikâyeler için modanın biyografik ve antropolojik
Londra Victoria&Albert Müzesi’nde modayla ilgilenenleri sevindirecek bir sergi açıldı bu hafta. “Naomi: In Fashion”, Naomi Campbell’ın 40 yıllık süpermodellik kariyerini 40 yıllık moda tarihinde öne çıkanlarla anlatıyor.
Naomi Campbell, ülkemizde sık sık tatil yapan, her yaz Bodrum’da fotoğraflanan bir isim ama şimdi ilk defa bir müzede hem kariyerini hem de moda arşivini sergilemesiyle dikkatleri çekiyor. Daha önce Chanel’den Dior’a birçok modaevinin müzelerde sergileri oldu. Hatta bu sergiler müzelere ilgiyi artırdığı için müze yöneticileri tarafından başta ön yargılı yaklaşılsa da sonradan çok sevildi.
Londra’nın önde gelen müzelerinden Victoria&Albert’ta bu hafta bin 500 kişilik bir yaz partisiyle açıldı “Naomi: In Fashion” sergisi. Naomi’nin baştan aşağı beyaz giyindiği ve açılış konuşmasını yapmak üzere sahneye çıkarken neredeyse podyumda düştüğü heyecanlı anlar, konuşmasını elindeki kâğıtlara bakarak ve gözyaşlarını zor tutarak yapması
Hatırlayacaksınız, Tracey Emin’i önce ‘Arıza ve aykırı İngiliz sanatçı’ diye övdük, sonra “Eskiden bombaydı, artık devri kapandı” diyenler bile oldu son İstanbul’a geldiğinde.
Oysa geçen hafta Kral Charles’ın doğum gününde açıklanan Kraliyet nişanları onur listesinde Tracey Emin, çok özel bir unvanla ödüllendirildi ve ‘Dame’ ilan edildi.
Birleşik Krallık’ta ‘Dame’, en üst onur, kadınlara verilen şövalye unvanı.
İngiltere’de ve Avrupa’da Tracey Emin her zaman gündemde kalmayı başardı ve çağdaş sanat takipçilerini şaşırtmaya devam etti.
Kıbrıslı Türk bir babanın kızı olmasına rağmen İngiltere’nin gelmiş geçmiş en önemli çağdaş sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor.
İngiltere’de yaşıyor ama köklerini ve bu köklerden nasıl beslendiğini otobiyografisinden verdiği röportajlara her yerde uzun uzun anlatıyor.
Birkaç yıl önce kendisiyle Londra’da Frieze’de sohbet etme şansım olmuştu, Türkçesi gayet iyiydi, ama daha iyi