Tam 4.5 yıl önce İstanbul’da en çok konuşulan ve tabii Instagram’da fotoğrafı en çok paylaşılan sergiydi ‘The Art of Banksy’.
Banksy, savaş karşıtı, çevreci, insan ve hayvan haklarını savunan, tüketim çılgınlığını eleştiren ve kimliğini açıklamayan bir sokak sanatçısı.
O zaman günlük hayatımızda yaşadığımız ve çağdaş sanatta sık sık karşımıza çıkan bir çelişkiler yumağı bu sergi demiştik.
Çünkü girişi ücretli olan sergi Banksy tarafından onaylı değildi, ama daha önce birlikte çalıştığı Steve Lazarides, “Onaylı olmasına gerek yok, bu bir retrospektif” diyordu.
Banksy’nin İngiltere’de açtığı ‘Dismaland’ isimli süreli serginin de giriş ücretinin olduğunu ekliyordu.
Tabii, turizm ve tema parkı endüstrilerine eleştiri getiren serginin bulunduğu kasabaya 20 milyon sterlin (yaklaşık 90 milyon TL) gelir getirdiğini de, Banksy’nin eserlerini bağışladığını da unutmamak lazım.
İstanbul’daki serginin büyük bölümü ise limitli sayıda üretilen baskılardan
Önce popüler mekânlar sanatçılarla iş birliği yapmaya başladı.
Mekânlarda sergiler açıldı, sergilerle beraber sosyalleşme partileri...
Derken, irili ufaklı sanat organizasyonları gündeme gelmeye başladı.
Mamut Art’ın ardından Art Weeks Akaretler’le tanıştık.
Genç sanatçılara imkân tanıyan Base yapılmaya başlandı.
Ve daha sonra geçen yıl Contemporary İstanbul’un yaratıcıları sayesinde yeni bir güncel sanat etkinliğine daha kavuştuk: Step İstanbul.
İlk yılında Beyoğlu Tomtom Mahallesi’nde yapılan Step’te ücreti 20 bin lirayı aşmayan eserler sergilendi.
Eser fiyatları ise 500 liradan başladı.
İstanbul’da pandemi geçmiş, Bodrum’da pandemi yok, sanki pandemi Çeşme’ye hiç uğramamış gibi yaşanırken, Londra’da ise pandemi devam ediyor hissi hâkim.
İtiraf etmeliyim ki, ne kadar sık uçan biri olursanız olun, Kovid-19 sonrası uçağa binmekten çok, yurt dışına uçarken korkuyorsunuz. Sadece havaalanında ve uçakta geçireceğiniz maskeli saatler değil, gittiğiniz ülkede neyle karşılaşacağınızı bilmemek, havaalanındaki pasaport ve gümrük kontrolleriyle başlayan, daha sonra da gidiyoruz ama ya sınırlar kapanır da geri dönemezsem korkusu ağır basıyor. Malum, Avrupa’ya çoluk çocuk 3-4 günlük tatile gidip 4 ay dönemeyen tanıdıklar bile oldu pandemi sürecinde!
Yine de Türkiye-İngiltere arasında yapılan anlaşma uyarınca, 14 günlük karantina süreci kalkınca ben de Londra’ya gitmeye karar veriyorum. Elim bir türlü uçak biletini almaya gitmiyor, neyse ki THY büyük uçaklarla uçuyor, son anda da olsa bilet bulabiliyorsunuz. Sabah 04.00’te evden çıkarken maskemi
Her alanda olduğu gibi yeme-içmede de başka hiçbir şehre, ülkeye benzemiyoruz. Hakkasan’dan Ristorante Italia di Massimo Bottura’ya dünyanın birçok önde gelen restoranını yaşatmadık. Hatta Massimo Bottura’yı ‘En İyi 50 Restoran’ listesinde birinci olduğu yıl harcadık. Bir mekan her yerde başarılı olabilir ama bizde başarılı olmak için sadece iyi yemek ve ambiyans da yetmiyor, yıllar içinde bunu anladık. Merkezi lokasyon, görme-görünmeye uygun ortam da önemli tabii ama yeterli değil, bizim dinamiklerimiz farklı ve çok hızlı değişiyor, yabancıların buna adapte olması çok zor.
İşte o yüzden her an yeni restoranların açıldığı ve çoğunun daha ilk yılını bile tamamlayamadan kapandığı, birçok uluslararası önemli markanın başarılı olamadığı gerçeğine rağmen, pandemi döneminde yabancı bir restoran grubunun Türkiye’ye yatırım yapması sevindirici.
Moskova orijinli Novikov restoranı, 20 Temmuz itibarıyla Türkiye’de ilk kez Yalıkavak Marina’da açıldı. Miami, Londra, İbiza, Sardinya Adası ve Doha’dan so
Fransa’nın güneyinde, denize bakan bir tepe üstünde minik bir Orta Çağ kasabası var: Saint Paul de Vence.
Saint Paul de Vence’ı özel kılan en önemli şey, eşi benzeri olmayan, sanat eserleriyle dolu otel ve restoran La Colombe d’Or.
Çağdaş sanat takvimi her yaz sonrası ekim ayında Londra’da Regent’s Park’ta gerçekleşen Frieze London ve Frieze Masters ile başlardı.
Bu yıl ise Frieze yönetimi uzun tartışmalar sonrası geçen hafta fuarı iptal kararı aldı.
Hatırlarsınız, Kovid-19 nedeniyle Şubat 2020’de çağdaş sanat fuarları ikiye bölündü.
Frieze Los Angeles’ın ikinci edisyonu gerçekleşti, Oscarlardan hemen sonra sanat koleksiyonerleri, galericiler ve çağdaş sanatçılar Los Angeles’ta buluştu.
Şubat sonunda ise mart ayında gerçekleşecek Art Basel Hong Kong iptal edildi.
Daha sonra ise Mart’ta New York’ta Armoury ve Volta çağdaş sanat fuarları gerçekleşti ama pandemi nedeniyle fuarlar sönük geçti, önceki yıllardaki gibi bir kalabalığı toplayamadı.
İşte tam da o günlerde Art Basel yönetimi ‘Online Viewing Rooms’ ile çevrimiçi bir fuar düzenleyeceğini duyurdu, sanat fuarlarındaki dijitalleşme furyası da böyle başladı.
Başta yaşanan teknik aksaklıklara rağmen fuar başarıyla sonuçlandı ve başkalarına da örnek oldu
Alaçatı’ya pandemi hiç uğramamış gibi, Alaçatı eski sakin haline dönecek diye beklenirken köyün içi yine tıklım tıklım! Ama tabii sosyal mesafenizi koruyabileceğiniz çok güzel mekânlar da var. Kısa bir Alaçatı ve Urla turuna çıkıyoruz
Bodrum’dan sonra sırada Alaçatı ve Urla var. Bodrum’daki hissiyat “Bodrum’da koronavirüs yokmuş!” gibiydi, Alaçatı’da ise sanki kimsenin pandemiden haberi yokmuş gibi. Daracık sokaklarda herkes üst üste, bırakın sosyal mesafeyi, birbirine çarpmadan sokağın bir ucundan diğerine yürümek bile mümkün değil. Tabii bunun nedeni insanlardan çok, yüzölçümü. Bu durumda kalabalığa karışmadan da şahane bir Alaçatı tatili yapmak mümkün. Özellikle de Alaçatı’nın en popüler otelleri The Stay Warehouse ve Alavya’da.
İşte mekânlarda durum
The Stay Warehouse, köyün içinde yer almaması ve geniş bahçesiyle bu durumda daha da avantajlı, tabii bir de yetişkin oteli olmasıyla. Burada tüm
Bodrum’da gastronomi atağı hızlı başladı. Geçtiğimiz hafta TURYİD Başkanı Kaya Demirer, Frankie Beach Club’ın yanı sıra Malva Restaurant’ı açtı, Susona’da...
Frankie Beach Club, ‘power lunch’ denilen uzun öğle yemekleri ve saat 18.00’den itibaren Alya’dan Ayhan Sicimoğlu’na canlı müzik performanslarıyla öne çıkıyor. Malva ise bir destinasyon restoranı olma yolunda. Açılış gecesinde Nükhet Duru’nun sahneye çıktığı Malva’da tamamen yerel malzemelerle hazırlanmış lezzetlerden oluşan bir menü var. Hangi malzemenin Bodrum’dan, hangisinin Muğla’dan, hangisinin Ege kıyılarından geldiğini, menüdeki işaretlerden takip edebiliyorsunuz. Zaten Malva da ismini yine yerel bir malzemeden, ebegümecinden alıyor.
Malva ve Frankie’de en dikkat çekense aslan balığı ceviche’nin hikayesi...
Bir Peru yemeği olan ceviche, artık tüm dünyada seviliyor. Ancak aslan balığı daha önce menülerde görmeye alışık olduğumuz bir balık çeşidi değil. Her şey Akdeniz Koruma Derneği’nin kurucusu ve başkanı Zafer