Galatasaray'ın yeni yönetiminde görev almak istemeyen yöneticilerin "haber" olması ne kadar "haber"se ve ne kadar acccaip ise, hala göreve devam etmek isteyenlerin var olması da o kadar haber ve o kadar da acccaip... Gerçi haberin de "haber" değeri olması için, haber de şöyle olmalıydı belki; "Galatasaray yönetimi devam ediyor."
Gerçi tüm yönetime tek tek sorsanız, "Allah aşkına iki senede ne yaptınız?" cevapları da hazırdır tabii...
- Canaydın ve Terim, öyle dediğim dedikçi ki, karışırtırmadılar ki... (Bilmiyor muydunuz?)
Kendi olmayan rüzgarlarına panel olanların hikayesi işte. Belki böyle demek istediler de, biz mi "rüzgar paneli" anladık yoksa. Hele Galatasaray'ı bu hale getirdiği söylenen, o yönetimlerde de bulunan, üstelik bu yönetimde de bulunan "biri"nin "umut olarak" sunulması peki... Statsızlığa, adasızlığa, Kalamışsızlığa, belki Floryasızlığa bile alışır da insan (Alıştılar da zaten)... Ama umutsuz da yaşanmaz ki... "Umut" da "eller"den alınmazki...
En otorite kim?
Bu takımda iki otorite var diyor herkes. Birincisi Başkan, ikincisi de Teknik Direktör... Bence üçüncüsü de "10 numaralı" santrforları... Onun kariyerine saygım var, akıttığı tere de, onca yıllık mücadelesine de, onca yıllık katkısına da... Kovun demeye dilim varmıyor demiştim... Ama susturun bari... Onu da beceremediki o iki otorite. O zaman üçünden hangisi sizce "en otorite."
Mesela Hakan'a vereceğini panele ver, hem rüzgar olmasın, hem de Hakan... Ya golleri mi ? Sahada oynayarak verdiklerini, dışarıda konuşarak sanki geri almıyor mu ki...
Bizim Ercan (Güven) döktürmüş dün yine... "Yeni çerilerin yen eskisi aynı zamanda dertsiz başına dert açma mühendisi" diyor ve devam ediyor; "Gazeteci, seyirci neden gelmiyor diye soruyor... Lafa çok yazıldı - çizildi diye başlıyor. Sanki Galatasaray döktürüyor da... Medya iftira atıp, seyirciyi TEM'den döndürüyor. Kendisi Galatasaray'daki istikrar abidesi. İmparator bile değişti. Hakan eski Hakan..."
Bakire de değil artık
Son maçlardaki "evde kalmış Olimpik kızın evindeki" bomboşluk bile bir yönetimin bırakması için yeter de artardı bile... "Yazlığı" kışlık olarak çakanlara "gık" yok. Bir "Olimpik hayale" yüz küsür milyon dolar akıtanlara "gık" yok... 'Bari futbol stadı gibi bir "Olimpik" yapsalardı da, elimizde patlamasaydı' da yok... Evde kalmış kızı iç güveysi koca adayına yamayanların, o içgüvesiye ne verdiğini bilen de yok... Seneye belki veya "belli ki" bir küçük sevgiliye kaçacak o içgüveysi... O artık "No bakire" kız da ömür boyu beyaz atlı "Olimpik hayalini" bekleyecek... Hala da gak - guk edenler, hesapta "sorum"lular... Normal bir ülkede Rize maçındaki seyirci kadar, dışında da savcı olurdu bu "Olimpik"in de, dua etsinler kimsenin "gık"ı çıkmıyor.
Köyün Delisi'nin notu:
Tam noktayı koymuştum, Avrupa Şampiyonlar Ligi finalinin "Olimpik"te oynanacağını öğrendim. Önce Özhan Canaydın ve yönetimi, burada oynayarak büyük bi kıyak yapmıştı stadı yaptıranlara. Öyle ya işe yarıyordu işte. Şenes Erzik'ten daha büyük bir kıyak geldi. Evde kalmış kız, yeni bi koca bulamasa da, bi geceleğine bütün Avrupa'nın peşinde koştuğu havalı bi sevgili bulmuştu. Sevgili'nin onu "nasıl" bulduğunu da o gecenin sabahında öğreneceğiz tabii...
"Manyak gibi" bağlanıyorlar
Bu ülkenin "sportmen kafaları"ndan, "sport"u soğutup kaçırdınız mı bi kere, geriye bir "men" kalıyor bir de "kafalar"... O "adamlar"la da işte kafa buluyorlar. Sonra sporun entellektüelleri (!) soruyorlar; Bu ülke manyak gibi niye o programdaki o "manyak gibi"yi seyrediyor, niye manyak gibi de bağlanıyorlar. Sonra da bağırıyorlar hepbir ağızdan "Böyle de seviyesiz program olur mu?" Ne demiştim bi kere, seviyesiz değil, seviyeli... Ortak seviyemiz bu çünkü... Sanki "Mankafa"mıyız demiyelim, ağır olur, yumuşatalım... Ama sanki "menkafa"mıyız biz...
"Eski"nin "eskiyen" başarılı kocu Bogdan Tanjeviç "bogdan" bi döneminde İTÜ'ye danışman oldu. Fransa'da yarıda bırakmıştı... İtalya'da yarıda bıraktırılmıştı. "Sakın danışma" gibi olmasa da "sık sık da danışma ama" gibi şu anki haliyle sanki... Demirel onu hep kavılıyordu. Fenerbahçe'ye "Yarısını siz, yarısını biz" modeliyle önermişti. ARAS'ın "verdiği" emekli Tanjeviç'e yetti demek ki... Milli Takım'ın yeni caochu belli gibi... Belki Milli Takım'ın formasının üzerinde hangi "kargo"nun yazacağı da... Yazık Oktay, Ergin, Tolga gibi "genç"ler bedava hazırken, bir "yaşlı"yı ARAS'ın parasıyla hazırlamak... Sponsorlar kaçmasın diyorlar ya... Bence de, sıkı tutun kaçmasın...
"O"nun, "bugün aramadı"sını valla billa "bugün aradı"sından daha çok seviyorum... Birincisinin yanında hiç olmazsa "belki yarın arar"ı var... İkincisinin yanında ama "ya yarın aramazsa"sı... Mutluluk oyunu diyorlar buna... Elinde avucunda "hiç" olan Napoliler... Kuzeyli'nin elindeki ve avucundaki "çoklar"la beceremediğini, Güneyli elindeki ve avucundaki "azlar"la bile kolayca becerebiliyor. Bana da öğrettiler. Bayılıyorum oynamaya ben de... Hem Napolice, üstelik hem de bence...
Turgay Demirel "Pivot"ta "Görevine ben son verdim" diyordu. Nur Gencer ve Mahmut Kulein de yine "Pivot"ta "O istifa etti"... Biri yalan söylüyor demeye dilim varmıyor. Ama biri doğru söylemiyor demeye varıyor aynı dilim. Şu küçük detay öyle önemli ki... Tabii Basketbol Federasyonu Hukuk Kurulu Başkanı Levent Bıçakçı, susmayıp konuşursa... Evet hangi tarafın yalan söylediği ortaya çıkmasa da, en azından hangi tarafın doğru söylemediği ortaya çıkacak.
Federasyon sitesine 04.02.2004'te 16.48'te girmiş haber... Yani Cibona maçı öncesi... Yani "daha atmadan", daha delikanlıca konuşmuş Peter Naumoski...
"Örs dört nolu set dediğinde, ben topu alıp, 1'e 5 oynardım. Setin anlamı buydu. Bu nasıl bir setti anlamak mümkün değildi. Ama oynamak zorunda kalıyordum." "Sizin için Peter Pilsen bile dendi" diyor soran... (Diyen de ben)
Kırk küsur attığı bir Fenerbahçe maçından sonraydı galiba... Peter Pilsen, Fenerbahçe'yi yendi demiştim. Tiraji-komik ama diğerlerini yok sayan Örs ve Natof da sinirlenmişlerdi; "Niye diğerlerini yok sayıyıyorsun" diye...
Peter Pilsen, "O dönemdeki Efes dörtlü finali görmediyse sorumluları Örs ve Natof'tur" diyor. Naumoski'nin bugünlerde söylediğini, ben o günlerde üstelik hergün söylüyordum. Peki bana söylemediğini bırakmayan Örsçü, Natofçu, Efesçi yazarlar ne diyecekler şimdi. Aklın yolu bir tabii, aklı olanlar için tabii...
SERİ İLANLAR
Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
SPOR
PEK YAKINDA İSTANBUL'DA
At yarışları
Avrupa Ligleri
Telekom'a İsralli rakip
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Zaza'nın gecesi
Eczacı'ya piyango: 2-3
İlhan'da mutlu son
Pierre taca koşuyor
Florya'da kader anı
Sıra Ali Eren'de
Shakedown Solberg'in
Can Artam el üstünde
İslam Baba'yı yarın anıyoruz
Haber turu...
Yoksa 'men kafa' mı gibiyiz biz?
Milat haftası mı?
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010